hürriyet kelebekte köşe yazarı kişisi.
allah aşkına bana birisi bu adamın ne iş yaptığını ne mezunu olduğunu söyleyebilir mi?
insanlar 2kuruş ekmek parası için aç sefil çalışırken bu adam ingilterede kriket bilmem nelerinde, istanbulun ve egenin en gözde mekanlarında sanırsın bedava yiyip içiriyorlar.anqelique müdavimi olmuş,işsiz şahıs.
zaman zaman okuduğum köşe yazarı. kelebek'te yazıyor. bazen müzikle ilgili güzel yorumlar, güzel tespitler yapıyor. mekancı diye biliniyor kendisi. mekan önerilerine sıkça yer veriyor ve bu konuda zevkine güveniyorum. daha önce tavsiye ettiği bi kafeye gidip memnun kalmışlığım var, tabi önerdiği gece kulüpleri,barler genelde beni aşıyor gidemiyorum.
bir de bu geceki altın kelebek töreninde ilk kez tv'de gördüm ama niyeyse böyle bi hayal kırıklığı yaşadım. niyeyse artık *
Tuhaf biri bugün sosyal ortamlarda parlamak isteyen gençlere öğütler vermiş aklınca. Öğütler de ibretlik. Şampanya açtır londraya gittim de falan diyor. Hayat amacı ne lan böyle tiplerin. Bu eşcinselin yazılarını ciddi ciddi okuyan var ki böyle öğüt verme ihtiyacı hissetmiş. Ne kafalar var lan cidden. Tabi baba zengin kaşar bi anayla evleniyor kızlar kaşar oğlanlar yavşak oluyor. 3. Dünya ülkesi mantığı işte Şekilciliğe tapıyor paraya sahip vasıfsızlar.
imrendiğim kişiliklerden. ama neden diye sorun bi. bu ve böyle insanlar (ki gözüme çarpıyor bir kaç tane daha), nereden gelmişlerdir, nasıl gelmişlerdir bilmiyorum. şans mı, tırnağıyla mı kazımış, babası mı zengin, bilmiyorum. nedense hep en kötüsünü düşünüyor insan. ama düşünsene sana cebine para koyup en lüks otellerde kal, en güzel şehirlerde en güzel yerleri gez, sonra hakkında da yazı yaz diyorlar. işin bu. oh. daha ne isterim ya.
felsefeci alain de botton'un bir hafta, gece gündüz heatrow havaalanı'nda yaşayarak gözlemlerini anlattığı bir kitap hazırlamasının ardından, derhal atatürk havalimanı'nda 5 gün kalarak gözlemlerini yazan kolpa gazeteci. geceleri airport otelde kalmış olması ise başka bir kolpacılık örneğidir.
Cinsel tercihini bimiyorum zaten kimseyi de ilgilendirmez ama top gibi konuştuğu da bi gerçek. Belki konuşması bazılarına çok erkeksi geliyodur. O da onların sorunu.
"uydurukçu" adlı ilk kitabı goa yayınlarından çıkmış bulunmaktadır.
Sözde "kent hikayelerini" anlattığını savunuyor. bana hediye edilen bir kitap olması vesilesiyle okuyayım dedim; ama sonuç maalesef hüsran oldu. kitabı 'sabırla' okudum, sonra harcadığım zamana üzüldüm. yazmasa da olurmuş dedim! sonuçta yazdığını sanan herkesin kitap çıkarma zorunluluğu yok; keşke birisi onu bu konuda uyarsaymış...
oray eğin'den sonra nasıl gazetecilik yaptığını merak ettiğim kişi. Böylelerini gördükçe bu memlekette köşe yazarlığı yapmak bu kadar kolay mı diye soruyorum her seferinde.
Sinema eleştirileri ile meşhurdur kendisi. Elizabeth The Golden Age filmi ile ilgili yaptığı eleştiriyi hala unutamıyorum.
Yazarımıza göre filmde bir sahnede geçen kare hatalıymış. O da elizabeth'in osmanlı'dan bahsederken türkiye demesi hataymış. Ya kardeşim insan kendi tarihine karşı bu kadar cahil olabilir mi?
Sevgili yazar arkadaşımız Türkiye isminin kökeninin cumhuriyet ile birlikte geldiğini zannediyor. insan tarihini sadece 1923'ten itibaren bilince böyle oluyor işte.
Geri kalan tarihi sordun mu, sadece kulaktan dolma bilgileri anlatır. insan bari köşe yazısı yazmadan evvel açarda bir internete bakar. Ama tabi medeni avrupa tarihini okumaktan sıra gelmiyordur osmanlı tarihine.
köşe yazarı olmuş ama adam olamamış zavallıcık , işine gelen barlara giden işine geldiği gibi yazan bar kuşu . hakkında yazmaya bile değmez ama yazdım işte.
dün gece bebek luca'nın önünde can tanrıyardan tokat yiyen hürriyet'in sevilen kalemi. can bunu
yigit k ile karıştırıp basmış tokatı. bu kadar eski bir magazincinin meslaktaşları olan onur ile yigit'i ayıramaması can tanrıyar'ın artık emekli olması gerektiğinin kanıtıdır.
geleceğin ertuğrul özkök adayı,
kapitalist,
okuyucuda üzerinde smokin, papyon sağdan soldan açılıp sallandırılmış, elinde şampanya şişesi, club tarzı sarhoşu daha çok sarhoş eden müzikler, gözler kızarmış, o boy o pos o endam, dışarıda hayvan araba, iki kolunda iki kız,
kaliteli * donlar, garsonlar etrafta yerle yeksan, gelsin biri gitsin biri, s.kicem gelmişi gitmişi, batsın bu zenginlik sıkıldım artık izlenimi vermeye çalışan, o da allah kuludur, doğru yolu elbet bulur diyebileceğimiz, meslektaşimiz *
bir yazısında, köşesindeki fotoğrafın ona ait olmadığını iddia edip yeni bir polemik konusu açan hayranlarından bahsediyordu, allah topumuzu luccaya göndersin.
ben iş yoğunluğundan bazen haftalık iznimi alamazken, pazar sabahı bile işe gitmek zorunda kalabilirken birkaç gündür yazdıklarıyla şahsımı deliye çevirmiş yazargildir.
işte 3-4 gündür kafayı taktığı tayland yazılarından bir bukle :
şimdi siz off poff buralar çok sıcak diye sakın ola sızlanmayın çünkü yeryüzünde bizimkinden çok daha sıcak yerler var.misal tayland.birkaç gündür tayland dayım .sokaklarda körpe kızlarla çok cüzi bir miktara iş bağlayabiliyorsunuz.
tabi mallık bende ne okuyorsun kardeşim diyebilirsiniz.işim gereği diyebilirim.ama yine de valla haklısınız.
kendisinin bile bir önceki yazısında ne yazdıgını hatırlamamsı gayet normal olan hürriyet gazetesi kelebek eki yazarı,yazılarında genelde konserlerden, barlardan- bahçelerden bahseden ama anlatımında herhangi bir özellik olmadığından aynı formatta köşe hazırlayan diğer yazarların daima gerisinde kalacagına inandıgım kişilik.
