onlar

    3.
  1. bir nazım hikmet şiiri

    Onlar ki toprakta karınca,
    suda balık,
    havada kuş kadar
    çokturlar;
    korkak,
    cesur,
    câhil,
    hakîm
    ve çocukturlar
    ve kahreden
    yaratan ki onlardır,
    destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

    Onlar ki uyup hainin iğvâsına
    sancaklarını elden yere düşürürler
    ve düşmanı meydanda koyup
    kaçarlar evlerine
    ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
    ve yeşil bir ağaç gibi gülen
    ve merasimsiz ağlayan
    ve ana avrat küfreden onlardır,
    destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

    Demir,
    kömür
    ve şeker
    ve kırmızı bakır
    ve mensucat
    ve sevda ve zulüm ve hayat
    ve bilcümle sanayi kollarının
    ve gökyüzü
    ve sahra
    ve mavi okyanus
    ve kederli nehir yollarının,
    sürülmüş toprağın ve nehirlerin bahtı
    bir şafak vakti değişmiş olur,
    bir şafak vakti karanlığın kenarından
    onlar ağır ellerini toprağa basıp
    doğruldukları zaman.

    En bilgin aynalara
    en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
    Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
    Çok söz edildi onlara dair
    ve onlar için:
    zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
    denildi.
    5 ...
  2. 1.
  3. 2.
  4. televizyon makinasındaki skeçleri yapan müthiş ikili
    (bkz: gurgen öz)
    (bkz: murat akkoyunlu)
    2 ...
  5. 5.
  6. oğuz atay'ın sıkça bahsettiği, bizi yaşamımızdan bezdiren kötü kişiler.
    2 ...
  7. 14.
  8. dün starda verilen film.sanırsam yaşanmış bir hikayeden yapılmış.
    1 ...
  9. 9.
  10. 13.
  11. onlar

    onlar ki, dudakları ölümsüzlük tasında;
    imzaları, mavera yurdu haritasında...

    (1976)

    necip fazıl kısakürek..
    1 ...
  12. 23.
  13. onlar -zafere kadar- savaşın
    sabır heykeli.
    onlar hıncını savaşta bileyenler
    nefsini yenen,
    savaştan dönmeyenler-
    ''onlar'' tek kalsamda
    dönmem diyenler.
    1 ...
  14. 12.
  15. Nerde kaldı o anlar ki,
    Analar kurt doğururdu,
    Hilkat insan çamurunu
    Destanlarla yoğururdu.

    Nerde o yiğitler ki gür
    Sesleri ülkeyi bürür,
    "Yürü!" dese dağlar yürür,
    "Dur!" dese kalpler dururdu?

    Yurda, baş dedikleri bir
    Ağır adakla geldiler
    Ve şu bayraksız dünyaya,
    Bayrakla geldiler.

    Kopardılar ayı gökten,
    Bir ipek dala astılar...
    Yurt dediler, gölgesine
    Ayaklarını bastılar.

    Yeryüzünün göbeğinde
    Kuruldu Kurultayları...
    Günleri sönmek bilmedi,
    Yere düşmedi ayları.

    Onlardan kaldı bu toprak...
    Biz gezip tozmayalım mı?
    Yabanlar kıskanır diye
    Destan da yazmayalım mı?

    Benim, dedemle yan yana
    Yazılı kalacak adım...
    Yıldızların söneceği
    Güne yıldızlar sakladım.

    Arif Nihat ASYA
    1 ...
  16. 4.
© 2025 uludağ sözlük