Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
Onlar ki uyup hainin iğvâsına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
Demir,
kömür
ve şeker
ve kırmızı bakır
ve mensucat
ve sevda ve zulüm ve hayat
ve bilcümle sanayi kollarının
ve gökyüzü
ve sahra
ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarının,
sürülmüş toprağın ve nehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
onlar ağır ellerini toprağa basıp
doğruldukları zaman.
En bilgin aynalara
en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
Çok söz edildi onlara dair
ve onlar için:
zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
denildi.
ortalama bir renk körlüğü yörüngesinde;
ilerliyor tezgâhtan yeni çıkmış ada vapurlarının
habis mi habis yaz akşamlarında kanatmaktan usanmadığı
utanmaktan, sıkılmaktan bıkmadığı şaibeli aşklarda
üç beş adam, üç beş kadın, üç beş bir şey işte
kiminin sayarı bozuk bir hayatı, anlatsalar uzay çöker
kimi işkencede dost edinmiş köpüren kanının şelalesini
kimi köpüren kanının şelalesinde bir
değil, bin sevgilinin belalısı
şehre inmez bunlar, bunların topunun atı topal,
cigaralarının zıvanası gazate kâğından
polis kimlik sorsa gözlerini gösterirler
gözlerinin aksanı arızalı, bakışlar tedbirsiz
tarifi imkânsız büyülerle cebelleşmekteler
üç beş adam, üç beş kadın, üç beş bir şey işte
kâh içip beni okurlar, edip okurlar, nâzım severler
kâh içip cümle şaire cümbür cemaat küfür ederler
öyle kuşatılmışlar ki aynaların lisanıyla
öfkelendiler mi kendilerinden başka kelime de bilmezler
iyiye kötü, kötüye iyi olmak gibi bir hususiyetleri vardır
üstlerine gitmeyin, anlatsalar yunuslar da ölür, mana biter
Geceyi hala tutuklayan birileri var.
Ellerini bağlayanlar da onlar,
yürümeni ve düşünmeni engelleyen de.
Zamanı önüne koyup seyrettiriyorlar zorla.
Zorbaca gırtlağına sarılıp seni istiyorlar.
Nefes alma çabası boşuna
Deli gibi seviyor, sevdiriyorlar
Tercih istiyorlar
ikilemlerde kayboluyorsun.
Koca bir labirentin ortasına koyup
kaçıyorlar..
Yaramazlık sanıyorlar
Çocuk değiller aslında.
onlar -zafere kadar- savaşın
sabır heykeli.
onlar hıncını savaşta bileyenler
nefsini yenen,
savaştan dönmeyenler-
''onlar'' tek kalsamda
dönmem diyenler.