önemli bir kişi olmak istedik hep. ister dünyanın en çok konuşulan takımının forvet oyuncusu ister ailenin tek mühendisi... ilkokulda sınıf birincisi olmak kolaydı belki, sonra önem kazanmak zorlaştı gittikçe.
arama motorlarına ismimizi yazdık. çıkan sonuçlar binlerce kişinin gözündeki önemimizin ölçütüydü belki de... ama aynı adı soyadı taşıdığımız ne de çok insan varmış.
yaşlarımız büyüdükçe hayallerimiz de küçüldü. başbakan olmak, o şarkılarına bayıldığımız ünlü popçuyla evlenmek dalga geçilecek saçma sapan çocukluk hayalleriydi. onları bir zamanlar çocuk saflığımızla ne de çok arzulamıştık halbuki.
gittikçe basitleşti hayallerimiz. devlet kapısında orta halli bir memuriyet bulmak oldu en büyük hayalimiz. büyüdükçe önemimiz de azaldı. çocukken ülkenin tek başbakanıydık. büyüyünce binlerce memurdan biri olduk. nokta olduk. sevindik. iğne ucu kadar yer kapladık.
muhteşem bir tabloya baktık. alttaki imzayı gördük. 'boş işler' dedik. yaşamı boyunca bir tablosunu dahi satamamış, ısınmak için parasızlıktan çizdiği resimleri yakmış şimdi tablolarına paha biçilemeyen ressamların tablolarına baktık. ne iyi etmiştik zamanında devlete kapak atmakla. iyiki de gençlik hayallerine kapılıp o şiirlerin basılması için yayınevi kapılarını aşındırmamıştık.
çocuklarımızı tembihledik sonra. sınavlara iyi çalışsınlar diye morallerini yüksek tuttuk. son iki ay evlerimize misafir bile kabul etmedik. evin en güzel odasını da onlara ayırdık. memur maaşımızla dersanelere servet ödedik.
sonuçlar açıklandı. ne ilk beşte ne ilk yüzde ne ilk binde ne beş bin de görebildik çocuğumuzun ismini. oysa ki birincinin ailesi ne kadar da gururluydu. önemsiz bir üniversitede önemsiz bir bölüm tatmin etmese de bizi elimizden gelen bir şey yoktu.
belki ömrümüzün sonlarına doğru önemli kişi olma hayallerimiz gerçekleşirdi. ne bileyim, karizmatik bir matematik profesörü olurduk belki.
tahmin ettiğimiz gibi yaşlandık. ancak karizmatik bir matematik profesörü değil maaşını almak için üç ayda bir evden çıkan bir emekliydik. açıkçası pek de karizmatik değildik.
bir gün gazeteye bakarken bir manşete gözümüz çarptı:'pes doğrusu'... sahte kimliklerle binlerce kişiyi dolandıran bir dolandırıcı gördük. ilk önce küfür ettik. sonra 'vay be ne zeka' diye geçirdik içimizden. birden böyle kötü anılmak uğruna da olsa önemli kişi olmak bir an için güzel geldi. bir an kendimize gelip saçmaladığımızı düşündük. sayfayı çevirdik.
derken o önemli gün gelip çattı. herkesin bir gün için de olsa önemli olduğu gün... imamla beraber 34 kişi katılmıştı cenazemize. sizinle aynı gün ölen siyasetçinin cenazesinde binlerce insan gözyaşı döküyordu. gösterişli çelenkler de cabası... bir kaç gün kalmadı ki eski yaşamlarına devam etti geride kalanlar.
ancak bir dakika biri arama motoruna ismimizi yazıyordu. kahretsin be... bizimle aynı ismi taşıyan ne de çok insan vardı.