we turn away to face the cold, enduring chill
as the day begs the night for mercy love
the sun so bright it leaves no shadows
only scars
carved into stone
on the face of earth
the moon is up and over one tree hill
we see the sun go down in your eyes
you run like a river, on to the sea
you run like a river runs to the sea
and in the world a heart of darkness
a fire zone
where poets speak their heart
then bleed for it
jara sang - his song a weapon
in the hands of one
whose blood still cries
from the ground
it runs like a river runs to the sea
it runs like a river to the sea
i don't believe in painted roses
or bleeding hearts
while bullets rape the night of the merciful
i'll see you again
when the stars fall from the sky
and the moon has turned red
over one tree hill
we run like a river
runs to the sea
we run like a river to the sea
and when it's raining
raining hard
that's when the rain will
break the heart
raining...raining in your heart
raining into your heart
raining...raining into your heart
raining, raining...raining
raining into your heart
raining...
raining your heart into the sea
oh great ocean
oh great sea
run to the ocean
run to the sea
6. sezondan sonra iki ana karakterini kaybeden dizi. ilk sezondan itibaren birçok yeni karakter girip çıkmıştır diziye fakat bu boşlukları doldurmak için alınan karakterler ne kadar iyi olursa olsun dizinin bir inişe geçtiği hikayenin çok beş yerlere gittiği kanaatindeyim. ben de devam edemedim zaten.
--spoiler--
There are moments in our lives when we find ourselves at a crossroads. Afraid. Confused. Without a road map. The choices we make in those moments can define the rest of our days.
Of course, when faced with the unknown, most of us prefer to turn around and go back.
But once in a while people push on to something better.
Something found just beyond the pain of going at it alone.
And just beyond the bravery and courage it takes to let someone in.
Or to give someone a second chance.
Something beyond the quiet persistence of a dream.
Because it's only when you're tested, that you truly discover who you are.
And it's only when you're tested, that you discover who you can be.
The person you want to be does exist.
Somewhere on the other side of hard work and faith and belief..... and beyond the heartache and fear of what lies ahead.
amerika'da 14 eylul de 8. sezonun ilk bölümü yayına başlayacak güzel dizi. eski dost. uzun zaman bir ara vermiştim kendisine dün itibarı ile tekrar başladım. hala eski tadında hala eski kokusunda. özlemişim yahu.
ilk birkaç mevsimi ortalamanın üstünde bir gençlik dizisiyken 4. mevsimde tavan yapmış; muazzam göndermeler v.s. ile sinema filmi kıvamında niteliğe bürünmüştür.
tıkanıklığı açmak için kullanılan zaman atlamadan sonra bayır aşağı yuvarlanmıştır. gençlik dizisi olarak başladığı hayatını pembe dizi olarak sürdürmüştür. kalite yerler bir olmuştur.
benim gibi sıkı bir dizi izleyicisini bile 6. mevsimde kaybetmiştir. ama görünen o ki izlenme oranları fena gitmiyor ki sekizinci mevsim yayına başlayacak...
lan lisedeydim cnbc-e verirdi. kazık kadar oldum hâlâ sürüyor. yeni bir days of our lives olmaya mı niyetlendiler ne halt ettiler?
bu dizide; bir insanın diğerine yalan söylediği anlaşıldığında, yalan söylenen insan, yalan söyleyen insanla ilişkisini hemen bitiriyor, bu söylenen yalanların çoğu beyaz yalan olsa bile. bunlar mı çok dürüst, yoksa biz mi çok yozlaşmışız anlamadım...
ilk sezondan sonra klişe yalan rüzgarı olayına sarıyor. yeni karakterler, yeni hatunlar, yeni yalanlar, yeni entrikalar falan...
iLK 5 SEZONUN BÖLÜMLERiNi iNTERNETTEN iNDiRiP 1 AY iÇERSiNDE HATiM ETTiĞiM MÜKEMMEL DiZi. (BU MÜKEMMELLiGiN DiZiDEKi GÜZEL KIZLARLA HiÇ BiR ALAKASI YOK YEMiN EDERiM).
3. sezonun bir bölümünde Peyton Sawyer'ın :"six billion people in the world, six billion souls. and sometimes, all you need is one." demesi ile diziye olan bakış açımın değişmesi. dizinin ayrı bir anlamlı gelmesi.
5.sezon'una kadar izlediğim, sonunda sapıtıp ilk 4 sezondaki halinden eser kalmayınca izlemeyi bıraktığım ünlü gençlik dizisidir. ilk sezonlar'da beni kendisine bağlayan bir diziydi. her açıdan çok sevmiştim bu dizi'yi. sonradan lise bölümü, yani okul hayatları bitti kahramanlarımızın. iş hayatı başlayınca'da biraz güzel gitti ama sonradan (daha da değişti) zaman atlamasıyla da sıktı. neyse efendim,
kısaca karakterleri anlatmak gerkirse ;
lucas scott - chad michael murray : dizinin başrol oyuncusudur. çok iyi basketbol oynar ama sonraki sezonlarda ağırlığı yeteneğinin getirdiği şiir ve edebiyat potansiyeline vermiştir. peyton'a uzun zamandır (platonik olarak) aşıktır. en sevdiğim karakterlerden biridir. ilk sezonun ikinci yarısında sıçsa da iyi bir karakter olmuş ama yine de dizide brooke'un değerini bilememiştir. bu yüzden iyidir ama salaktır diyebiliriz kendisi için.
nathan scott - james lafferty : lucas'ın üvey kardeşidir. ilk zamanlarda tam bir pislik olan nathan sonradan iyi bir karakter haline gelmiştir. tabi bunda lucas'ın daş kankasıyla kurduğu ilişki büyük rol oynamıştır. çok da iyi basketbol oynar. en son nba'de oynayacaktı. sonra ne oldu bilmiyorum.
brooke davis - sophia bush : dizinin kevaşe karakteri olmakla beraber bu klişenin zıttı çok iyi bir karaktere sahiptir. cheerleaders'ların başıdır, okulun en popüler kızı ve başkanıdır. aynı zamanda dizinin en güzel kızıdır. okulun eziklerinden kabul edilen mouth ile kurduğu güzel arkadaşlık o amerikan filmlerindeki ponpon kızlar eziklerle çıkmaz ya da arkadaş olmaz klişesini yerlebir etmektedir. en çok bunların arkadaşlıklarına bayılmışımdır zaten. lucas'a aşıktır. kankisi peyton ile lucas için çok kavga etmişlerdir. lucas tarafından 1. sezon'da kankisi peyton ile aldatılmıştır. lucas bu kızı seçmediği için tam bir salaktır bence.
kendisi ve mouth arasındaki arkadaşlık için güzel bir video : http://www.youtube.com/watch?v=JS9TQpSmFdc
peyton sawyer - hilarie burton : ilk başlarda çok cins bir karaktere sahip olan peyton kendi gibi cins bir karaktere sahip olan nathan ile çıkmaktaydı. sonradan nathan ile ayrılmış ve lucas ile güzel bir arkadaşlık kurmuş ama bu arkadaşlıkta kalmadığı için kankası brooke ile birbirlerine girmişlerdir. lucas ile 9568 kere ayrılıp barışmışlardır. sürekli peşinden koştuğu lucas'ın güzel evlilik teklifini reddedip kariyerini tercih etmiş ama sonradan kuyruğu sıkıştırarak dönüp, lucas'ın başka bir kadınla olan evliliğine çomak sokmuştur. sonunda muratlarına ermişlerdi. tabi izlemediğim sezonlar'da ne oldu bilmiyorum. en son duyduğum, lucas karakteriyle bu karakter dizi'Den çıkmış. öldürmüşlerse iyi olmuştur. onlar da kurtulur biz de*
haley james - bethany joy lenz : dizinin brooke'tan sonraki en güzel karakteridir. ama lucas'a çok çektiren nathan ile ilişki kurup bir de bu konuda lucas'a diklenince gözümden tamamen düşmüştür ki kankasına ihanet sebebi olan nathan'ı da bir şarkıcı bozuntusu ile aldatmıştır. ondan sonra bir daha da bu karakteri sevememişimdir zaten.
mouth - lee morris : dizi'de okulun en popüler kızı olan brooke ile lucas sayesinde tanışıp çok güzel bir arkadaşlık kurması ile dikkatimi çekmiştir. river court çocuklarından olup lucas'ın tayfasındandır. sonradan spiker olacaktır. bana göre amerikan aksan'ını biraz abartılı kullanması antipatiktir. ağzını yayarak konuşur yani. ayrıca da (sanırım 4.sezon finaliydi) aşık olduğu brooke karakterini bir parti sırasında dam'Dan atlayarak gidip öpmüştür (http://www.youtube.com/watch?v=JS9TQpSmFdc ) ki orada kendisine olan sempatim daha da artmıştır. öpmesiyle benim, koltuğumdan zıplayıp "wohoooooo way to bro man" demem bir olmuştur. brooke tokat atmamıştır ve gülmüştür ** ve biz de mest olmuşuzdur. in brooke we trust*
dan scott - paul johansson : lucas ve nathan'ın babasıdır. dizinin en kötü karakterlerinden olup aynı zamanda en komik karakterlerindendir. bu karakteri esprileri açısından çok severim. mükemmel laf sokar. tam bir ayar vericidir.
whitey durham - barry corbin : esas oğlan (lucas) ve nathan'in basketbol antrenörüdür. çok komik ve iyi bir karakterdir.
keith scott - craig sheffer : dan'in kardeşidir. esas oglan'ın (lucas) annesiyle evlenmek istedi olmadı okulda çıkan bir olayda kardeşi dan tarafından vurularak öldürüldü. kardeşi dan tarafından öldürüldüğü çok sonraları ortaya çıktı.
karen roe - moira kelly : esas oğlanın annesidir. dan'i deb'e kaptırmıştır. lise yıllarında lucas'ı doğurduktan sonra yalnız büyütmüştür.
junk : rivercourt çocuklarından olup lucas'ın tayfasındandır. ismimidir lakabımıdır bilmem ama junk (çöplük) ismi çok ilginçtir. skills'in peyton'a söylediğinden anladığımız üzre bebekken klozete düşmüştür kendisi.
skills - Antwon Tanner : rivercourt çocuklarından olup lucas'ın tayfasındandır. çok esprili bir karakterdir. lucas kadar iyi basketbol oynar. ne de olsa zencidir. en sevdiğim karakterlerdendir.
rachel gatina - Danneel Harris : dizi'de ilk başta kötü bir karakter olarak çıkan, ilk başlarda brooke ile düşman sonradan dost olan karakterdir. mouth ile bir süre ilişki yaşamışlardır. bir ara rivercourt'da lucas ile fantazi basketbol (oğyşş) oynamışlardır! sonraki sezonlardan birinde uyuşturucu bağımlısı olduğunu öğreniriz. sonra tekrar ortadan kaybolmuştu. ayrıca inanılmaz derecede seksidir.
--spoiler--
belki bir zaman sonra, bugün (13 ekim 2010) bahçemize döşenen superonline kablolarının vereceği yüksek hız yardımıyla tüm sezonlarını indirebilirim. arşiv yapmak lazım bu dizi'yi. en azından ilk 4 sezonu.
ha bir de şu var bu dizi'nin bana verdiği (daha önceden bilmiyordum. lucas okuyunca öğrendim) : invictus!
edit : evet efendim. süperonline fiber internet geldi evimize. şimdi de harici harddisk alıp dizi'Yi arşivlemem gerekiyor ama biraz bekleyecek. malumunuz para köpeğim değil.
muzikleri ve peyton'in cizimleri sahanedir. ama muzik konusunda cold case ile kapismasi da cok zor. ayrica 6 sezon 3-3,5 yil demektir toplamda, su anda 5. sezonu yayinlandigina gore 2,5 yildir surmektedir. sezonsa problem, friends diyorum...
dawson's creek dizisinin boşluğunu doldurmak için yapılan gençlik dizisi. ilk 6 sezonu için peşinen anlaşma yapıldığı için 6 sezon bitmeden dizinin sona erdirilmesi gibi bi ihtimal bulunmamaktadır.