özellikle bob dylan yorumu ile kitleleri adeta kendinden geçiren bu şarkı hakkında çeşitli rivayetler olmakla beraber beni en çok etkileyen ve doğruluğuna en çok inandığım bu olay şöyle gelişmiştir;
olay tahmin edileceği üzere abd de geçmiştir. her allahın günü aynı saate oturmuş olduğu semtin cafesinde yerini alan kahramanımız kimseyle konuşmadan yalnız başına bir fincan kahvesini içer, parasını masaya koyar kalkar gidermiş. bu alışkanlık öyle uzun yıllar böyle sürüp gitmiştir ki bu adam bu alışkanlığını hiçbir zaman aksatmamış, aynı saatte ve sadece bir fincan kahvesini ancak bitirebileceği bir zaman diliminde bu cafede vakit geçirirmiş. bir gün bu alışkanlığını bozmuş ve garsondan ikinci bir kahve istemiştir. cafe de bulunan herkes adamımızı çok iyi tanıdığından bu duruma şaşırmış olsalar da az sonra olacak olaylardan habersiz muhabbetlerine devam etmişlerdir. adamımız ikinci kahveyi bitirip ayrılmak için cafe den çıktığı anda etrafta olan bir kavgadan çıkan bir kurşun sesiyle yere yığılmış ve hayata gözlerini yummuştur. bu olay orada bulunan herkesi çok etkilemiştir, özellikle bu şarkıyı yazan vatandaşı. eee ne var bunda diyen arkadaşlarımız olacak burada biliyorum lakin etkilenmeme neden olan kısım şudur; kaderin insanın alnına önceden yazılmış olması. insanı nerede, ne zaman ve nasıl bir son beklediğini kimse bilemiyor. ölüm çok basittir ve çok yakındır. eğer bu adamımız her gün yaptığı gibi sadece bir fincan kahvesini içip kalksaydı belki o kavgaya şahit olmayacak ve böyle bir ölüm onu beklemeyecekti. evet ecel bu, geldiği zaman babasını tanımaz, ikinci kahveyi içiriverir insana...