hafızası beş para etmez bir toplumun bazı parçalarının gurur duyduğu, "işte güçlü türkiye bu" sloganlarıyla havalimanına akmasına sebep olan laf-ı güzaf.
hafızamız 5 para etmez. hatta bir laf vardır ya, "cinsel organa sürülecek akıl yok" diye. işte biz öyle bir milletizdir.
toplumsalhafiza.com denen bir platform var varsa yoksa kendi çaplarında "hafıza tazelemesi" yapıyorlar. biz de en azından "onlar gibi çarpıtmadan" one minute temelli bir hafıza tazelemesi yapalım.
4 temmuz 2003 tarihinde başımıza çuval geçti. hani diyoruz ya, "asker vesayeti olmasın arkadaş" tamam olmasın, peki o dönemin sivil iktidarı ne yaptı? "nota verilecek mi?" sorusuna, "o nota, müzik notası değildir" cevabını verdi. bülent ecevit'in iki elini kavuşturup clinton'ın önünde duruşu ile recep bey'in bush karşısında ayak ayak üstüne atması ile "dış politika" karşılaştırması yapan şekilci elemanlar nedense o dönemki olaya en ufak ses çıkarmadılar. eğer, sivil otoritenin yapması gerekeni tsk yapmış olsaydı "vay efendim asker vesayeti" tamam aga asker vesayeti olmasın, recep bey'in ifade ettiği gibi "genelkurmay başkanı bana bağlıdır" olayı olsun ama madem sen "üst" makamsın, neden gereğini yapmadın?
17 aralık 2004'te 1 gece evvel "ingilizce" olarak alınan 5000 sayfalık içinde bir sürü şartın geçtiği kitabı 1 gecede okuyup(!) altına imza atarsın, kabul edersin ab'ye üyelik statüsünü kaparsın, rum kesimi'ne limanları açacağını "yazılı olarak" kabul edersin sonra da sözlü olarak deklarasyon yayınlayıp "limanlarımı açmıyorum" dersin. tabi bu sırada yurda döner, bir sürü hafızası 5 para etmez insanın içinden konvoyla geçer, gündüz vakti havai fişek attırırsın.
sonra ne olur? 35 tane başlıktan açıldığı gün geçici olarak(!) kapatılan "bilim ve teknoloji" başlığı dışında tek bir başlığı bile müzakerelerini tamamlayıp kapatmazsın. değiştirdiğin tek şey, "başmüzakereci" sıfatlı adamların olur. senden sonra "aday" statüsü kazanan hırvatistan kısa zamanda tam 18 başlığı kapatıp yolu yarılar ve 2012 yılında aday olması beklenir hale gelir. sen ise "ab uyumu" adı altında, sadece iktidarını kemikleştirecek hamleler yapacaksın onun dışındaki demokratikleşme hareketlerine dokunmayacaksın.
tabi bu başlık açıp-açmama olayı o gün havai fişek gösterisine alkış tutan hafızasına soktuklarım tarafından hiç sorgulanmaz...
2 sene daha geçelim. 26 mayıs 2006 tarih. yunan f-16'sı ile it dalaşına giren f-16 savaş uçağımız, it dalaşına girdiği yunan uçağnını uluslararası hava sahasında "alttan ve arkadan" çarpması sonucu kendisine çarpan uçakla birlikte düştü. pilotumuz uçaktan atlayarak kurtulurken, yunan pilot hayatını kaybetti. olayda yunan pilotun hatasının olduğu da aşikardı. o kazadan hemen sonra neler oldu biliyor musunuz? kriz masası kuruldu, açıklamalar peş peşe geldi. dönemin dış işleri bakanı abdullah gül hazretleri "ne yapacağımızı tüm dünya görecek" cümlesini sert bir ifadeyle haykırdı. dönemin milli savunma bakanı vecdi gönül, uluslararası hukuk platformlarında ne gerekiyorsa yapılacağını, yunanistan'a yüklü bir tazminat davası açacağımızı açıkladı.
peki bırakın tüm dünyayı, ne yaptığımızı siz gördünüz mü, ben şu olayı tekrar şu satırlarda yazana kadar bu olayı hiç hatırladınız mı veya biliyor muydunuz?
ne yaptığımızı söyleyeyim bilmeyenler öğrensin, hafızası zayıf olanlar hafızasını tazelesin, türkiye'nin akp ile birlikte çok güçlü olduğunu zannedenler de iyi irdelesin. yunanistan'a nota verdik. abd kafamıza çuval geçirdiği zaman veremediğimiz notayı, yunanistan'a verdik. yunanistan ise notayı reddettiğini açıkladı ve olay kapandı. tabi, olay bizim için kapandı. olaydan yaklaşık 3 sene sonra yunanistan mahkemeleri olay hakkında bir karar verdi. uçaktan atlayarak kazadan kurtulan pilotumuz halil ibrahim özdemir, yunan pilotun ölümüne sebep olmak suçlamasıyla gıyabında yargılandı ve 26 ocak 2009'da pilotumuz "4 yıl hapis" cezasına çarptırıldı. yani, halil ibrahim özdemir diyelim ki, tatil için yunanistan'a gitti, giriş yaptığı anda tutuklanıp hapse atılacak. bu örneği aklınızda iyi tutun ki, bu olayla alakalı bir benzetme yapacağım birazdan.
aradan vakit geçti işte bu başlığa da ilham kaynağı olan "one minute" mevzusu...
recep bey'in mükemmel yazıp, mükemmel oynadığı bir şey. kendisi bir noktaya kadar bunu mükemmel oynadı ve kabul ettiğim bir şey var, bir noktadan sonra kayışın koptuğu.
olaya bir kez daha bakalım. recep bey'in o olayda sözüm ona "israil'e ayar veriyor" görünmek istemesindeki tek şey hepimizin bildiği üzere 2 ay sonraki yerel seçimlere oynamaktır. bunu sadece ben değil, akp tandanslı birçok köşe yazarı da iddia etmektedir. hatta nihal bengisu karaca birçok televizyon programında da bunun "planlı" olduğunu söylemiştir. buna en büyük kanıt da şudur şahsi kanaatimce, işine geldiğinde "ben recep tayyip erdoğan değilim, başbakanım" diyen, işine geldiğinde "ben buraya parti başkanı sıfatımla değil, başbakan sıfatımla geldim" diyen adam, "başbakan" sıfatıyla gittiği bir toplantıya, sanki bu ülkede hiç ay-yıldız desenli, türk bayrağı motifli veya "t.c başbakanlık" yazılı klasör yokmuş gibi, akp klasörü ile katılmıştır. mekanı terk ederken de şöyle bir savurmuştur ki, profesyonel reklamcılarla seçim çalışması yapan recep bey, çok güzel bir "sanal reklam" uygulaması yapmıştır.
yurda döndükten sonra da bu olayın seçime yönelik olmadığını ifade etse de, ben şahsen kendisini külahıma yönlendirmiştim.
ha, şimdi sonraki sürece. burada da birkaç arkadaş yazmış benzer şeyleri ancak tekrar vurgulasak yeridir. "one minute" diyeceksin, mayınlı arazilerin temizlenmesini özel şirketler eliyle yapmak için yasa çıkarmaya çalışacaksın, yasada bahsedilen modeli uygulayabilecek dünyada iki şirket olduğu ve bunun ikisinin de israil şirketi olduğu ayyuka çıkmasıyla kralın çırıl çıplak olduğu görülecek. tabi yasada düzenleme yapıldı, makyajlandı, bu modeli "3. tercih" haline getirdiler ama yine de yemedi.
yetmedi askeri teçhisatların modernizasyon ihaleleri verildi israil'e. sakın hiçkimse "efendim tsk öyle istiyor" diye ötmesin, ilgili ihaleler msb tarafından yapılır. o zaman "milli savunma bakanlığı ne işe yarar? milli savunma bakanı vecdi gönül ne iş yapar?" gibi soruları sormak da hakkımızdır.
görüntü olsun diye anadolu kartalı tatbikatı önce ertelendi, sonra da israil katılımcı ülkeler listesinden çıkarıldı. bunlar basına pompalanırken, 3 tane ortak askeri tatbikat planlandı. bu askeri tatbikatlardan şu son gemi olayına kadar bilgimiz var mıydı? elbette hayır... ama "one minute abiciğim"
bir dizide geçen sahne yüzünden elçimiz israil dışişleri bakanlığı'na çağrılıp, basının önünde üzerine bastıra bastıra aşağılandı. elçi geri çağrıldı, "olayı şiddetle kınama" eylemimizi her zaman olduğu gibi yaptık sonra da elçimizi geri gönderdik bir süre sonra da elçimizi değişitirdik. "tepkimiz çok sert olacak" deyip, yaptıklarımız bunlar.
o tatbikatlar yine iptal edilmedi plana aynen devam... ama ortada bir "one minute" var abi. büyük diplomatik zafer.
hadi biz pkk ile mücadele ediyoruz da tatbikat yapıyoruz, israil neyin tatbikatını yapıyor? kime karşı askeri yeteneklerini geliştirmeye ihtiyacı var? iyi ilişkiler içinde olduğun iran ve hamisi olduğun filistin'e karşı. e hani one minute?
gün geldi, ihh adlı -ki, insani duyguların yanında siyasi olarak "farklı" düşünceler taşıdıklarını düşünmekteyim- platform atladı gemilere, ambargoyu delmeye çalıştı ve canımızın yandığı olay gerçekleşti. o gemi türk bandıralıydı. uluslararası sulardaydı ve "türk toprağı" sayılırdı. olaylar cereyan etti. ağızdan çıkan cümleler aynı, "ne yapacağımızı tüm dünya görecek" "çok sert karşılık bulacak" "yapılan saldırıyı lanetliyorum" "türkiye'nin düşmanlığı çok şiddetlidir" "türkiye bu işin peşini bırakmayacaktır" falan fıstık.
tamam bırakmayacaksın, çok sert tepki göstereceksin de ne yapacaksın elçini geri çekmenin dışında? 2 ay göndermeyeceksin, 3 ay göndermeyeceksin 4. ay? tekrar hatırlatmak isterim, üstteki satırlarda 4 sene evvelki uçak kazasından sonra edilen "ne yapacağımızı tüm dünya görecek" nidalarının daha sonra esamesinin okunmadığını düşünün ve bugün edilen lafları tekrar okuyun ve analiz edin.
1991'de ermenistan kurulduğunda elçilik açtık, ermenistan dağlık karabağ'ı işgal edince 1993'te ambargo uyguladık, sınırları kapattık, elçimizi geri çağırdık. o gün, bu gün elçimiz yok. eminim 1993'te bugünkü zihniyetin aynısı bir zihniyet iktidar olsaydı ne sınırı kapatırdık, ne de elçiliğimizi. hani filistin halkı'nın hamisiyiz ya recep bey'de vücut bulmuş halimizle, "israil filistin işgalini bitirene kadar" veya hadi yumuşatalım; "israil, gazze'ye uyguladığı ablukayı kaldırana kadar büyükelçimizi çekiyoruz" diyebiliyor musun? "ilişkiler normalleşene kadar thy istanbul-tel aviv karşılıklı seferlerini iptal ediyoruz" diyebiliyor musun? "gazze'ye uygulanan ambargo kaldırılana kadar ticari ilişkileri askıya alıyoruz" diyebiliyor musun? "imzalanmış olan gümrük anlaşmaları tek taraflı askıya alınmıştır" diyebiliyor musun? "israil firmaları ilişkiler normalleşene kadar kamu ve askeri ihalelere giremez" diyebiliyor musun?
yukarıda dedim ya, "bu olayla alakalı benzetme yapacağım" diye... yunanistan, kendi pilotlarının kontrol ettiği uçaklarının, uçağımıza alttan ve arkadan çarpmış olmasına rağmen pilotumuzu gıyabında yargıladı ve mahkumiyet kararı verdi. sen, o gemi operasyonunun sorumlularını araştırmak, bulmak veya israil genelkurmay başkanı, savunma bakanı ve başbakanı hakkında gıyabında dava açıp, gıyabında mahkum edebilir misin? operasyona fiili olarak katılan askerlerin isimlerine ulaşmaya çalışıp veya ulaşıp, haklarında "cinayetten" dava açıp, mahkumiyet kararı verebilir misin? o gemi türk bandıralıysa, orası türk toprağı. yapabilir misin bunu?
kimse "savaş ilan edelim" demiyor ya da fazla gaza gelmiş yurdum insanı düşünmeden -ki, sen çok ağır karşılık verilecek dersen somut örnek vermeden adam kafasındaki en ağırı düşünür- sallar ancak, üstte sorduğum "diyebiliyor musun, yapabilir misin?" dediğim şeyleri "diyebildiğin anda" gerçekten sert tepki vermiş olursun yoksa, elçiliğini geri çekmişsin, çekmemişsin çok da umurunda adamların.
"türkiye kabile devleti değil" nidaları ile bu ülkenin kabile devleti olmadığına inandıramazsınız kimseyi. siz bu ülkeyi kabile devleti gibi yönetirseniz, "başbakan recep tayyip erdoğan" değil, "recep bey" olursunuz.
ülke olarak birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımızın olduğu şu günlerde, israil'in adam öldürmeyi çok iyi bildiğini bir kez daha belirtip, "one minute" tepkimizi hatırlatarak, yapacaklarımızı tüm dünyanın göreceğini, tepkimizin çok sert olacağını üzerine basa basa söylerken, bu olayı şiddetle lanetliyorum, kınıyorum. türkiye'yi başka ülkelere benzetmesinler, bedeli ağır olur. yurt içerisinde yapmaya çalıştığımız şeyler hakkında da "peki ne olacak" diye sorarsanız, somut örnekler veremem ancak "daha fazla demokrasi" geleceğini söyleyebilirim. demokrasi derken de "neyi" kast ettiğimi sorarsanız, milletimiz bunu çok iyi bilmektedir.
velhasıl, türkiye'nin iç politikası da, dış politikası da şu son paragrafımdan zerre farklı değildir. yukarıdaki "somut" örnekler de uluslararası arenada ne kadar gülünç duruma düştüğümüzün resmidir.
durmak yok, yola devam.
one minute!
yazarın notu: bu yazı uludağ'da artık yazmak istemeyen paleface'e aittir. beğendiğim için kendisinden izin alarak buraya aktardım.
not 2: http://www.itusozluk.com/gorseller/one+minute/142175 resmine bakacak olursak akp dosyasının bu olaya nasıl cuk oturduğunu göreceğiz. iyi reklam yaptı kerata. sonra yalan olduğu ortaya çıktı ama neyse...
Herkez bunu söylediği için tayyip i pohpohlar ama bu sözün, icraata geçmeden hiçbi değeri yoktur. Herkez bişiler söyler ama arkasında durmadıktan sonra hiçbi manası kalmaz. One minute denildi... Tayyip aynı tayyip... ülke aynı ülke... savaş aynı savaş... halada israille olan anlaşmalar devam ediyor. ve bazı densizler karşımıza çıkıp tayyipi savunmakta ısrar ediyo!
ne guzel bir cikisti. hep hatirlayacagim ama hayir bu kendimizi yillarca ezik halk ezik ulke gostermeye ve hissettirmeye calisanlarin basarisina oyle oldugumuzu inanmanin karsiliginda alinmis bir tat degildi.
bu baska unutulmus cok derinlerde eskilerden kalma bir sesti. kesinlikle osmanli veya siyasi degildi. ulke baskanlarinin oy pesinde yuksek dereceli memur degil de halk lideri oldugunu hatirlatan lider bir davranisti.
filmlerde duyguyu sevgiyi ve yasam kirintilarini kaybetmis zengin insanlarin para gucuyle insanlari aileleri ezdigi sahneler seyrettik yillarca. one minute cikisi sonrasi ezilmeye calistik zengin insanlarca. ama serefsizce yasamaktanda serefli olmeyi tercih eden gururlu vatansever sehitlerin yasadigi bir ulkede bu cikisa hayranlik duymak asagilanma sebebi midir. Bi sunucunun karsisinda pos stari degilde bir ulke lideri oldugunu hatirlatmanin tum siyasi liderlerde gipta ile karsilandigina sahit olmadik mi?
son yuzyilin repligidir One minute.
bir dakikalar yillar surebilir. bir dakikalik karanlik sonsuz aydinlik icin yapilmadi mi.
belki bir dakikalik duraklama da nice yillar alacak
siyaset tarihine geçmiş cümledir. nasıl turgut özal'ı süleyman demirel'i bizler bazı meşhur sözleri ile anımsıyorsak recep tayyip erdoğan'ı da seneler sonra bazı sözleri ile hatırlayacağız. işte o incilerden bir tanesi de budur.
hicaz cephesinde bizi yalnız bırakan,satan,ingiliz saflarına geçen filistin arapları için yapılmış,gereksiz,rant içinde rant hesaplarıyla dolu başbakan tavrı...
ahmedi nejat veya hugo chavez abede'ye her fırsatta diklenip dururken, medya ve aydınlar resmen bu gibi liderlere "deli" muamelesi yaparken, erdoğan'ın adeta bir "fatih" ilan edilmesi, açık tezattır. malum abede ve akepe işbirliğinin neticesinde, israil ile danışıklı dövüş yapılarak, akepe hükümetinin iç kamuoyu ve ortadoğu nezdinde itibarını yükseltme, böylece abd'nin bölge çıkarlarına daha verimli hizmet etme projesinden başka bir şey değil bu gibi işler. aksini söyleyen, kendini ve bazılarını kandırmaya devam edebilir, ama herkesin de yemediğini bilsinler.
van depreminin ardından, oh olsun şehitlerimizin intikamı alındı gibi sapıkça bir zihniyete karşı, zeki kayahan coşkun'un başlattığı hareketin adıdır ayrıca.
Çok şaşıracaksınız ama o gün Atatürk havalimanını kullanan dikkatli yolcular görmüşlerdir ki benim gibi öğlen saatleri bir kalabalık ellerinde yazılı ne olduğu görülmeyen pankartlar sonra ne oldu akşamüstü tüm kanallarda flash haber one minute o gördüğümüz arkadaşlar ellerinde pankartlar bayram yapıyorlar zafer kazanmış komutanı bekliyorlar.Ki o komutan 9 mavi marmara şehidi için ,- ki amerikan askerlerine Iraktan sağsalim evlerine dönsünler diye dua ederken- kılını bile kıpratmamış halen özür için yalvarmaktayız israile.işte alın size one minute.