one hundredth of a second

entry4 galeri0
    ?.
  1. söylenecek hiçbir şey yok, her şey ortada, bir tek insanlık kayıp, ona dair kalıntıları barındıran ödüllü kısa film.

    izlemek için:
    http://www.facebook.com/v...=1047327936724&ref=nf

    detaylı bilgi:
    http://www.100th.tv/
    http://www.imdb.com/title/tt0882795/
    3 ...
  2. ?.
  3. ?.
  4. Dışımızdaki büyük gürültülere vicdanlarımızın kulaklarını tıkamak acılarımızı hafifletmez ve gerçekleri değiştirmez!

    asrın en büyük vicdan hastalığı olan hemen alış ve hızlıca unut belasına tutulmuş insanlığa yeniden öze dönüş çağrıları yapan etkileyici bir başyapıt.

    Belki bu videoyu izlerken yeniden hatırlamamız gerek tek gerçek vicdan!
    Bu açıdan otuzuncu harf edebiyat ve düşünce dergisinin hiç unutulmasın diye insanlığa hizmet ettiği on altı mart dünya vicdan günü etkinlik programında yaptığım açılış konuşması metnini tekrarlamakta fayda var diye düşünüyorum.

    Vicdan, dünyanın bütün adalet sistemlerini yanıltsak bile kendi kendimizi mahkûm ettiğimiz bir iç ses. Vicdan belki de en yalın ifadesiyle yastığa başınızı koyduğunuzda olmadı, yanlış yaptın, yapmamalıydın” diyen bir uyarıcı. Vicdan belli ki vahyin insan içinde sürekli yaşayan tek yansıması.
    Vicdan, dünyanın her yerinde, hangi siyasi görüşten, dinden, ırktan ve ideolojiden olursa olsun tüm insanların üzerinde mutabık kalacağı tek konu.
    Bırakın tamamen ortadan kalkmasını, eksikliği bile dünyayı yaşanmaz hale getirebilecek tek duygudur vicdan.
    Dünyada sadece son on yılda savaşların yol açtığı nedenlerden dolayı öldürülen çocuk sayısı 2 buçuk milyonun üzerinde. Neredeyse iki katından fazla çocuk ve masum insan da kalıcı sakatlık ve hastalıkla baş başa kalmış durumda. Bırakın son 10 yıl geriye gitmeyi, son birkaç ayın haber bültenlerine baktığımızda bile gördüğümüz manzara çok ürkütücü.

    Gazze vahşetine ne diyeceğiz şimdi? israil, geride yıkıntılar bırakıp çekildi. Enkazın ortasına oturmuş bir anne fosfor bombalarıyla yanmış çocuğuna ağlıyor. Yüzünde bin yıllık acı var. insanlık vicdansızlığın ve acının başka hangi rengini görmeli ki?

    Rachel gibi vicdan sahibi barış gönüllüsü bir genç kız. Pippa Bacca dünyaya barış getirmek istiyorum diyerek vicdanının izini takip ederek italya’dan barış yolculuğuna çıkıyor ve fakat Gebze’de barış sembolü beyaz gelinliği kirletiliyor ve katlediliyor,

    izmir’de 18 aylık bir bebeğin bedeninin kirletildiği adli tıp raporuyla kesinleşiyor.

    Başörtüsü yüzünden üniversite kapılarında bekleyen kızlarımızın umutlarını, ne gariptir ki evrensel insan hakları beyannamelerini, evrensel hukuku ağızlarından düşürmeyen hukuk adamlarının vicdansızlığı kâbusa çeviriyor.

    Siirt’te faili meçhul cinayetlerini birileri asit kuyularında eritmeye çalışıyor

    Farkında mıyız bilmiyorum ama gözümüzün önünden geçen binlerce görüntüyle her gün tekrarlanan acılara artık duyarsızlaşıyor ve ne yazık ki vicdan kıyımının seyircisi oluyoruz.

    Bizim kanıksamış gözlerimiz, vicdanlarımız, artık yalnızca dünya haber ajanslarının ayyuka çıkardığı vicdansızlık görüntülerinin karşısında hemen alışmaya ve hızlıca unutmaya entegre oluyor. Zaten asrın en büyük vicdan hastalığı da sanırım bu olsa gerek. Hemen alış ve hızlıca unut.

    Kısaca büyük kırılmalar bitmiyor, vicdansızlık her gün çığ gibi büyüyor. insan insanı kırıyor, incitiyor, örseliyor, küstürüyor. Bahman’ın, “savaşlar başlamıyor artık, sadece sürdürülüyor” sözü yaşadığımız çağda evde, sokakta, meydanlarda, siyasette, gazete sayfalarında, TV haberlerinde devam ettiriliyor.

    Dünyayı yönetenlerse kendi vicdanlarını ülke çıkarları, reel politika gerçekleri, ekonomik göstergeler bahanesiyle küresel sermaye pazarlarında satılığa çıkarıyor ve dünyanın en güçlü ülkeleri vicdansızlığı gelenekselleştirip ve neredeyse sıradanlaştıran, daha uygar, daha eğitimli ve teknik donanımı daha güçlü vicdan cellâtlarına dönüşüyor.

    Küresel vicdansızlık dalgası insanın kabul etmesi gereken bir iyilikmiş gibi bazen bir özgürlük bahanesiyle, bazen dünyayı terörden kurtarma bahanesiyle ülkeler işgal ediyor, çocukları ve masum insanları öldürüyor.
    Ve tüm olup biten bu hadiseler dünyayı ayağa kaldırmıyor.

    Dışımızdaki büyük gürültülere vicdanlarımızın kulaklarını tıkamak acılarımızı hafifletmez ve gerçekleri değiştirmez.
    Bugün bu gerçeğin farkına varmamız gerektiğini kendimize hatırlatmak için buradayız. 16 Mart 2003 tarihinde Ülkesi yeni bir savaşın ve işgalin şehvetini yaşarken, 23 yaşında Amerikalı genç bir kız, artık çoktan kanıksanmış çocuk ölümlerinin, yıkılan evlerin önüne vicdanını siper etmek için Filistin’e gidiyor, hayatını sadece bir Filistinlinin evinin yıkılmaması için tankların önüne siper etmiyor; aynı zamanda bütün insanlığın söz konusu olduğu yerde insanın kişisel ve yaşam koşullarından bahsetmesinin tuhaf bir vicdansızlık olduğunu da hatırlatıyor.

    Bugün 16 Mart 2003′ tarihinde israil tanklarına karşı vicdanını siper ederek katledilen Rachel Corrie’nin hatırasına atfen, Otuzuncu Harf Edebiyat ve Düşünce Dergisi tarafından 2006 yılında ilan edilen Dünya Vicdan Günü.

    16 Mart dünya vicdan günü Naci el Ali’nin, şeyh Ahmet Yasin’in, Edward Said’in, Aliya izzet Begoviç’in, Hasan Aycın’ın, Rachel Corrie’nin ve hepimizin çocuğu ya da kardeşi olan Hanzala’nın bu vicdansızlık deryasına yüzünü dönmeden merhametin kısık sesiyle dua ettiği bir gündür.

    Dünya Vicdan Günü; dünyamızı, şehrimizi, evimizi, kalbimizi, zihnimizi açık hava morguna çevirmek isteyenlere karşı duruşumuzun en insani göstergesidir.

    16 Mart Dünya Vicdan Günü cinsiyeti, dili, dini, rengi, ırkı ne olursa olsun Gazze’li çocuklardan Vietnamlı kadınlara, Diyarbakır’dan Somali’ye dünyanın her yerinde vicdan sahibi herkesin bir gün burada olduğu gibi aynı şarkıyı söyleyeceklerine inananların günüdür.

    nurdal durmus
    1 ...
  5. ?.
  6. --spoiler--
    herseyden once insandim, unuttum!
    --spoiler--
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük