onat kutlar

entry32 galeri0
    32.
  1. 31.
  2. 27 yıl önce kaybettiğimiz bir değer.

    pkk tarafından katledilmiştir.

    vahşice saldırı, şöyle saldırı diyen ama pkk'nın adını vermeye hdpkk'lı kardeşleri üzülür diye götü yemeyenlere inat biz dürüstlükten vazgeçmeyelim.

    o ve kader arkadaşı yasemin cebenoyan olmak üzere bütün pkk mezalimlerinden zarar görenleri saygıyla ve rahmetle anıyorum.
    0 ...
  3. 30.
  4. surlar ve deniz

    körler ülkesinin tam karşısında
    çünkü gören olmadı seni benden başka
    duran kent sevgilim nicedir
    surların çevirdiği denize doğru
    kurdum barbar çadırını bekliyorum

    bekliyorum bembeyaz bir yapının
    omuzlarına konacak kartal
    kapına dikilmiş boynuzlarıyla
    kara koç başı hırslı kalkan
    ve hasret ve tutku ve bitip tükenmez
    ayrılığa inatla kafa tutan
    bakısların tozlarına bulanmış
    ağaç heykeli olan gövdemle

    içinden görmek istiyorum seni
    dinlemek daha da bir güze doğru
    çimenlerinden geçen serin esintiyi
    yıkanmak derin saatlerinde denizinin
    yarı aydınlık sokaklarından geçmek ve eski
    bir balıkçının uslanmaz merakıyla
    ağ atmak akşama karşı sularına
    yanan alnımı su mermerinin
    karnına koymak ve uyumak
    yorgun savaşçının
    tütün ve barut kokusuyla uyumak bir hayvanın
    karlı sınırlarını aşmak bir yaza doğru

    saklı kent bıktım seni kuşatan
    kendi çadırlarından kör kılıcına
    tuğlalarla örülmüş yanık surlardan
    bıktım bana uzaklığı öğreten
    di'li geçmisiyle zamanın
    yazılmış kuşatma günlüklerinden

    taş perdeleriyle bir gize doğru
    yelken açan kent göremiyorum seni.
    2 ...
  5. 29.
  6. (bkz: hakkaride o mevsim)
    doğrudan kendisini hedef alan değil ancak islami terörün bir ürünü olan bombalı saldırıda yaşamını yitiren edebiyat ve fikir insanı.
    1 ...
  7. 28.
  8. tam da bu günlerde hatırlamak ne güzeldir seni..

    (bkz: sadece senin yüzün)

    yeraltinda bir bizans sarnici gibi loş
    kuyularda körlerin duragan bakişlarini
    tedirgin bir çocugun önsezileriyle
    bozmadan geçerken hiç düşünmemiştim
    yukarda bembeyaz bir güvercinin
    mavi bir balkonun bulutlarindan
    benim topragimi aradigini

    karşida tepelerin hayal perdesini
    bir sardunya agaci hişirdatiyor
    koyunlar sessiz bir yilan bir güneş
    bir kisragi her yil aşan kirlarin
    azgin tanrisi Pandan dogma yabansi
    ve inatçi bir keçi gibi Gavvino
    bir zincirlemeyle geçiyor çocuklugumun
    kisapantolonlu kara gözlü yoksulluguna

    sanki Peranın bindokuzyüzden
    art nouveau pencerelerden baktigi
    tirşe haliç ve loş kumrular oteli
    birbirinden habersiz iki odada
    seni de saliyor düşlere ve beni
    tanrim görmeden tedirgin ve kizgin
    gümüş bir asansör çikarirken seni
    kara bir agirlik gibi iniyorum boşluga

    sakalinin koyu meşe dallariyla
    kapatinca karanlik bulutlar
    göklerdeki hâsin ve eski ahitten
    bir mezmurla isyan eden babamiz
    dilsiz ve korkulu ve yoksul
    sıkı topragi delip güneşe dogru
    alinyazisini yirtan ufacik tohum
    benim geçmiş tarlalardan arkadaşim
    kemik sapli kaçamak bir çakiyla
    kurak hayalgücümü kanatiyor

    sanki bir sayim günü ya da sıkıyönetim
    ıssız sokaklarinda surdiplerinin
    birbirine rastlamadan dolaşan
    iki serüvenci gezgin gibiyiz
    bomboş bir sinemanin koltuklarinda
    kapkara bir perdeyle ayrilmiş gözlerimiz

    bir kuzunun bogazina saplanan hançer
    birden gürültülere boguyor kenti
    kanli sokaklarinda gondollar yüzdüren
    bir venedik dişarda bu bozgun bizans
    çocukları hançerleyip öldürüyorlar
    kırık bir akordeon gibi yüzleri

    sanki erken rönesansin bir sarayinda
    sesleri sarmaşiklar gibi bir madrigalin
    iki sagir şarkici gibiyiz
    şiirimiz sariliyor usanmaksizin
    birbirine ve biz sarilamiyoruz

    gölgeli kümeslerde yeniyetmeler
    kucağında fisildaşan tavuklar
    kara gözlü sipalar ve soluk soluga
    evreni sevişmenin kuşlariyla dolduran
    gelinler metresler orospular melekler
    ağaçların ve rüzgarin ve tüm denizlerin
    seslerine karişan su azgin hayat
    sanki seni ve beni
    boğazın çok derin akintilarinda
    ters yöne habersiz yelken kaldiran
    iki çagdişi ve şaşkin balik gibi
    bir doyumsuz hasrete tutsak ediyor

    perdede şimdi kocaman bir hayal
    sadece senin yüzün
    1 ...
  9. 27.
  10. Unutulmuş kent ve peralı bir aşk için divan isimli iki şiir kitabının şairi, yazar. Yeter ki kararmasın isimli, mektuplardan oluşan eseri okunasıdırı. Üçüncü bir şiir kitabı varsa da bilmiyorumdur.

    --spoiler--
    Sordum kendi kendime ne yapılabilir çamurdan. Heykel.
    Acılardan? Aşk. Yoksulluklardan
    Bir devrim bile yapılabilir. Ama hiçbir şey
    Hiçbir şey yapılamaz ayrılıklardan.
    --spoiler--
    0 ...
  11. 26.
  12. unutulmuş kent şiirindeki naifliği, tadı hiçbir zaman unutamadığım insan...

    Vermeme olanak yok bana verdiklerini
    Ama ayrılırken bir hesaplaşma da gerekli
    Geçmiş bunca güzellikten bir anı olarak
    Ben seni alayım istersen sen de beni
    9 ...
  13. 25.
  14. kirli bir tezgah ile canına kıyılmış tertemiz adam. Adaletten bahsedenlerin bahsine girmediği adam.
    2 ...
  15. 24.
  16. "Unutuşun kolay ülkesindeyiz." Onat Kutlar
    1 ...
  17. 23.
  18. bugün ölüm yıldönümü olan gaziantepli büyük insan. ishak türkiye edebiyat tarihinde ışıldayan bir baş yapıttır. sinemacılığı, özellikle ömer kavur'un yönettiği yusuf ile kenan filmi ise onat kutlar'ı hayırla anmaya vesiledir.
    2 ...
  19. 22.
  20. "şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin,
    unutmamak için, çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz..."
    0 ...
  21. 21.
  22. ishak" tan sonra ikinci hikaye kitabı karameke yky dan çıkmıştır.
    0 ...
  23. 20.
  24. ishak kitabındaki hikayelerini kahve köşelerinde yazmıştır.
    0 ...
  25. 19.
  26. Fethi Naci"ye göre Gabriel Garcia Marquez"den önce büyülü gerçekçilik akımının örneğini vermiştir ishak kitabıyla. Kanaatimce de erişilmesi güç bir özgünlük taşımaktadır kitabı.
    0 ...
  27. 18.
  28. ayrılık

    ayrılık şiiri ne kadar yalın
    sevdiğimiz aşk sözcükleri gibi
    kılıçla kesiyor bir hain nokta
    öpüşen virgüllerle akan cümleyi

    nasıl soğuk ayrılığın güneşi
    gölgeli bir çınar olan gövdemin
    dallarını içten kırınca acı
    buzdan bir alçıyla tutuyor beni

    ayrılık sabahı ne kadar beyaz
    ölümün hüzünlü arkadaşı kar
    bana ütülü bir çarşaf hazırlar
    bir karanfil tam yüreğimin üstünde
    0 ...
  29. 17.
  30. "durmadan düşünüyorum, ne çok öldük yaşamak için." ülkemin aydınlık yüzü. 16 yıl önce kaybettiğimiz bir sanat adamının arkasından sessiz yığınlar ağlıyor.

    dokun bana, bana dokun ne olur
    hasretinden öldüm
    kopar zincirleri yeniden gel
    durmadan gel, hep gel...
    1 ...
  31. 16.
  32. içinde mükemmel tasvirler barındıran, hayat gibi gerçek denilebilecek (bkz: sokak) şiirinin sahibi.acımasızca katledilen.
    0 ...
  33. 15.
  34. aihm' nin, türkiye' yi, ''gözlatı süresinin uzunluğu ve avukatlarıyla görüştürülmediği'' gerekçeleriyle, suikastçisine 12bin euro tazminat ödemesine hükmettiği insandır. o değil de insan! hakları! mahkemesi' ne sormak lazım; diğerleri gibi onat kutlar' ın da en insani hak olan eceli ile ölme hakkı ne olacak? denebilir ki faili hapiste. bu kimseyi geri getirmiyor, türkiye' nin kayıpları için nasıl bir cezaya hükmederler acaba?
    0 ...
  35. 14.
  36. "çevirmen" adlı bir yazısı vardır ki çok etkileyicidir... alanya doğumlu, türk dil kurumu ödüllü nitelikli yazar.
    0 ...
  37. 13.
  38. 12.
  39. diyor ki içimden bir ses
    beni yüreğinin üstüne bir mühür gibi koy
    çünkü ölümden daha güçlü bir sevgiye ihtiyacım var
    geçmişin selvi ağaçlarından, sönen yıldızın ışığından,
    köşeyi dönerek kaybolan gençlikten
    kurtulmaya ihtiyacım var.

    -onat kutlar-
    1 ...
  40. 11.
  41. PENCEREMDEN GöRüNMEYEN

    Çamağacına

    Duman renkli ve kocaman bir karganın
    Kumlu dalgın kanatları ardından
    Denizin derinliklerine açılan
    Akdeniz güneşinde çürümüş ahşap
    Ve kuytu yosunlara çalan teknenin
    Reçine kokusuyla tanıdığım

    Çamağacına

    Bol sisli bir kışın ormanından
    Karlı gelin telleri taşıyan
    Gümüşten yapraklarla örtülü
    Uysal ve uzun boynunu bahçelerin
    Ve benim toprağıma eğmiş
    Gülümserken bir eşkiya rüzgarın
    Söküp uzaklara götürdüğü

    Çamağacına

    Bir akşamüstü kayboluşu
    Penceremin daracık sahnesini
    Lacivert ve kadife ve kesin
    Birinci perdesiyle kapayan
    Günlerimi çok eski bir oyunun
    Gözgözü görmeyen karanlığında
    Ortaçağ panayır soytarılarının
    Küt ve kıvırcık sakallarıyla
    Durmadan dekor değiştirdikleri
    Öfkeli aralığında bırakan

    Çamağacına

    Şimdi rüzgar geçiyor penceremden
    Gövdemin kuruyan kavalını
    Kırmızı türkülerle donatarak
    Senin ormanından sayısız ağaç
    Ve düslerimde bembeyaz yıkadığım
    Teninden coşkun sular geçiyor
    Kapılıp sürüklenen ırmağa
    Kıyıların danteline alışkın
    Ellerim birden ulaşıyor

    Çamağacına

    Öperken yapraklarını acıyla kısık
    Sesli kuşlar bakırlayan yüzünün
    Bahçesinde yediğim vişnelerinin
    Kabına sığmaz sevinci ve tutku
    Yırtarken demirden kuşağını
    Ağır bir işçi gibi ölümün
    Beni yaşamanın kavgasına
    Yarışta bir tay gibi fırlatan

    Çamağacına

    Seni bir çok daha görmek için
    Dallarına basıp yaylandığım
    Şiiri katıksız dolambaçsız
    Bir önsöz olsun diye yazdığım
    Senin adınla karıştırıp
    Adını yüreğimin canına
    Kazıdığım ve şimdi bir akşamüstü
    Penceremden ansızın görünmeyen

    Çamağacına
    3 ...
  42. 10.
  43. unutulmuş kent

    vermeme olanak yok bana verdiklerini,
    ama ayrılırken bir hesaplaşma da gerekli.
    geçmiş bunca güzellikten bir anı olarak,
    ben seni alayım istersen, sen de beni.
    1 ...
  44. 9.
  45. The marmara oteline atılan bomba sonucu Arkeolog Yasemin Cebenoyan ile birlikte katledilen yazardır. Atatürkçü kimliği ile tanınır. Ne kadar yılbaşı kutlamalarını protesto etmek adına bu saldırı düzenlendi denmiş olsa da, derin devletin Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Abdi ipekçi, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok, hrant dink gibi bir aydını daha katletmiş olduğu gerçektir.
    0 ...
  46. 8.
  47. Günlük Şiirler gibi harikulade bir şiiri üreten, "Yoksulluklardan
    bir devrim bile yapılabilir/ Ama hiç birşey hiç bir sey yapılamaz ayrılıklardan." diyen şair.

    "Sen gittikten sonra iki çalgıcı
    turnalar semahını çaldı ve kimse dinlemedi onları
    benden başka. Sarımsak kokusunun
    yoksulluk ve rakıyla buluştuğu saygısız kalabalıkta
    kimse duymadı beni terkeden
    kanatların bıraktığı esintiyi. Biri incecik öbürü kalın
    iki tel vururken çalgının yüreğine
    nicedir aklımı kurcalayan Bertold Brecht'in
    "Sevenler" şiirini düşündüm bir yaşamdan ötekine
    yanyana uçan iki turnayı. Taa yirmisekizlerden.
    "Güneşin ve ayın az değişken dilimleri altında
    uçup giderler yine, böyle tutkun birbirine.
    Hey, nereye gidersiniz? - Hiç bir yere - Nerden gelirsiniz?
    Her yerden. Sorarsınız, ne zamandır birliktesiniz? diye.
    Az zamandır. Ne zaman ayrılacaksınız peki? - Yakında."
    Çıktığımda hava acıktı ikindi güneşi gibi
    nicedir ısıtmayan parlak ayın az değişken dilimleri altında
    yürürken sordum kendi kendime. Nereye gidiyorsun?
    Hiç bir yere. Ne zamandır yalnızsın? Bilmem, denize
    ve ayışığından yapraklar kesen
    şiire sormalı bunu. Daha yazılırken
    bir anıya dönüşen şiirlere
    Sordum kendi kendime ne yapılabilir çamurdan? Heykel
    Acilardan? Aşk. Yoksulluklardan
    bir devrim bile yapılabilir. Ama hiç bir sey
    hiç bir sey yapılamaz ayrılıklardan.
    Sen, çalgıcılar ve ayışığı çekip gittiniz uykunun
    eşiğine vurulmuş bir turna gibi dönerek
    düşerken sordum otuzdokuzlardan Bertold Brecht'le birlikte
    "Ne yapmalı peki?" Aklim dokunacak
    bir baska akıl arıyor. Nicedir yabancı denizlerde
    yıkanan tenim baska bir teni. "Ne yapmalı?"
    Biliyorum yağmur yağmaz yukarı doğru yeniden
    Acımaz olur, silinir gider izi bıçağın.
    Ama hiç bir rüzgar doldurulamaz boş kalan yerini,
    bir yaşamdan ötekine
    birlikte uçan turnaların yerini
    gökyüzünde. "
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük