Zıt duyguların şiirlerini yazıyor Ali Emre. Yumuşacık bir edayı, öfkeyle kabaran bir ifadenin izlediğine tanık oluyorsunuz onun şiirlerini okurken. Elleri yumuk yumuk Leylâ'nın, tankların önüne yattığını görür gibi oluyorsunuz. Diri bir şarkıyı söyleyen Leylâ, murdar kalabalıklardan sıyrılıveriyor.
Yaz nerede bitecek bunu çok düşündüm
Çok düşündüm evini, güzelliğini koruyan
meleği, sevinçle canına kıyan askerlerini onun
Bu zıtlık, yer yer duygusal taşkınlıkların ötesinde fikrî bir çatışmayı da imliyor. Bu çatışma tedirgin bir halet-i ruhiyeyi göstermiyor, kararlarını çoktan vermiş olsa da vazgeçilmiş olandaki iyiliği de özlüyor. Kendisine yabancı olanın en eski bir tanıdık çıkma ihtimalini gözetiyor Ali Emre. insanlıkla yapılmış evrensel bir antlaşmayı anıştırıyor.
Rahlede ağlayarak Nieztsche okumuş, öyle çıkmıştı sokağa
Onarılmış Yas Bitiği, Ali Emre'nin şiir serüvenindeki üçüncü aşama.
Arka plandaki coğrafyanın Orta Doğu olduğu bu kitapta yer alan kimi şiirlerde belirleyici olan tavır, bu bilincin bir direnişle hatta militanca denebilecek dizelerle açığa çıkarılışıdır. Tarih de bu şiirdeki yerini bu tavra paralel bir eleştirellikle alır. Bu eleştirelliğin haklı bir öfkeyle beslendiğini, öfkenin muktedir olanı sorgulamaya dönük "fille ebabil, ceninle ölüm arasında" bir savunma alanı olduğunu söylemek mümkündür.
En belirgin şeklini hicivle kazanan bu dil, yer yer bir vazgeçişe ve modern yaşamın getirdiği bir umarsızlığa da kapı aralar. Bu şiirin evreninde naif bir umuda yer olmadığını söylemek mümkünse de, acıtıcı gerçekliğin ironize edilerek hafifletilmeye çalışıldığı gözlemlenebilir.
Yani insanda akıl mı kalır, maç başlamış hayat pahalı
Gemiler bile yorulurken, yıldızlar usulca eskirken
El kadar çocuk muydu yoksa zebellah bir polis
Tam beş kurşun dediler, üstelik gelinlik bakarken
Ali Emre şiirinin "insan her yerde doğar fakat vatan gerek ölmeye" diyebilen bir epik bilinçle "benim gecelerim Leylâ cesedinden geçilmez" diyen kara bir lirizm arasında şekillendiğini söyleyebiliriz.