Söylemekten çok düşüncelerimi onun beynine bir şekilde aktarabilmek isterdim. insan düşündüklerini harfiyen aktaramaz çünkü. Bu sebeptendir pek az konuşurum belki çok yazarım.
Eğer biri olursa seni unuturum düşüncesine kapıldım, hayatıma birilerini sokarak seni unutmaya çalıştım, bir mesajınla tekrar seninle ilk konuştuğum güne götürdün beni. Meğer bir şey insanın içine işlenmişse ne yaparsan yap çıkaramıyormuşsun. Seni öyle sevdim ki, acısa da, yorsa da yine kendi yüreğimde dinlendirirdim. Seni çok sevdim, bittim, tükendim , denedim ama kendimi bu sefer yenemedim. Ben kendi duygularıma ihanet ettim, senden farkım kalmadı. Kalbimi çok kırdın, yıprattın, üzdün ama her şeye rağmen sen üzülme, dayanamam. Ben de haksız sayılmazdım ama. Hep vazgeçiyorsun ama beni her gördüğünde de fikrin değişiyor, kırık bardakla su içmeye cesaretin yok ama bardağı da değiştiremiyorsun. Beni tek seven, benim gülmemi isteyen tek insansın, sana o kadar şey yapmama rağmen dedin, gel yine yak canımı ama ben seninle arkadaş kalamam sakın bu girişimde bulunma. Sen kötü birisi değilsin, senin kendini kötü birisi olarak görmen beni mahvediyor, yalan söyledin, kandırdın, sözler verdin tutmadın ama pişmanlığın olduktan sonra bu seni kötü yapmaz. Sen kır, dök ben yine sana gelirim. Ben sana ömrümü yar ettim, senin hiçbir zaman bir başkasına yar olmayacağın kadar. Benim aşkımı göremeyecek kadar kör olmak sana, gitmek ise bana yakışmadı.
'Ben senin hayatından gittim oğlum,
Ben sen, sen diye bittim oğlum.'
Ben hep bir umudun peşinden koştum, kendime sürüyle yalan söyledim, sana tekrar bir şans vermek için çok çabaladım, senin sığındığın bahanelerin gerçek olma ihtimaline sığındım hep, bu çok acı ama insan kendisine gösterilmeyen çabayı ilgiyi bir başkasında gördüğünde geliyor bu vazgeçme eşiğine, ben senin için bir hiçmişim resmen, yinede düşünmeden edemiyor insan neden sevmediği birini hayatına alır bir insan? nasıl olsa bensiz de yaşayabiliyorsun öyle değil mi, o zaman beni neden defalarca kez hayatına soktun? sen beni hayatına değil, sen benim hayatıma soktun, geç de olsa anladım. beni kimse şu zamana kadar gerçekten senin gibi sevmedi, son bir kez konuşsak, bu sefer cidden üzmeyeceğim seni, yalanlar yalanlar. Lan insan sevmediği birine nasıl seni seviyorum der aklım almıyor ya. Bana da yazıklar olsun lan, söylediğin onca yalana, onca ihanete rağmen hala seni seviyorum. ama şunu bil, senden, kendimden, biz olabilme ihtimalimizden tüm umudumu kestim.
7.4 km varmış aramızda
aramızda 15 dakikalık mesafe varmış falan diye şaşırıp, sevindiğimiz günü hiç unutmadım, unutamıyorum.
biraz uzağa gidemiyor musun?
Sezen Aksu çok sevdiğim bir şarkısında "sen her su veren ele açan kolay çiçek" diyerek benim sana ne demek istediğimi çok iyi ifade etmiş zaten. Senin için fazla kelime israfına lüzum yok.
başta sen olmak üzere;
ananın, babanın, biraderinin, seni bana karşı kışkırtan orul orul orrrrrrrrrr*spu çocuğu arkadaşlarınının her yerine yoğurt döküp ayran olana kadar s*keyim
hala, hiç utanmadan, o unutamadığın kadın için bir şeyler yazıyorsun ya instagram fotoğraflarının altına, sana acıyorum.
bu kadar aciz olma.
bu kadar basitleştirme kendini.
bana ben rezil bir adamım derkenki haklılığını günden güne hissediyorum.
bana yapmış olduğun tek iyilik bu.
Düşünüyorum da, sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin keşfedilmesi, cesaretsizliğimizin anlaşılması, korkularımızın paylaşılması sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden. istiridyeler, deniz minareleri, midyeler, kirpiler ve kaplumbağalar gibi.Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize?