Asıl başlık; Sevgiliyi, ona canını verebilecek kadar çok sevmek gerçek aşktır.
Önce can, sonra canan diyenlerimize inat, canından bile vazgeçebilmektir gerçek aşk.
-O üzülmesin diye gizlemektir kötü olayları,
-O kızmasın diye, dikkat etmek,
-O hasta ise, ilaç olmaya çalışmak,
-O ölmesin diye, kendini ateşlere atmaktır gerçekten sevmek...
Merak ediyorum kaçımız sevdiğine, kocası, karısı olmadığı halde, sadece sevgilisine, böbreğini verir?
Sanırım çok küçük bir sayıdır, yürekten evet diyebilenler...
Hikayelerden kalma, kliplerden kalma, gözleri görmeyen sevgiliye gözlerini verebilir mi şimdiki sevenler?
Artık sevgiliye üzülmüyoruz yazık ki, artık kendimize üzülür olduk ilişkilerde...
-Biz üzülmeyelim diye, karşıdakini üzmek,
-içimde kalmasın diye, her şeyi söylemek,
-Ayrıldığımızda dahi , o incinmesin diye değil de, egomuz sarsılmasın diye değil midir biteceğini anladığımızda, ondan önce ayrılık yoluna girmemiz?
Sevgili için can dediğimiz;
iğne battığında aklımızı alan,
dilimizi ısırdığımızda sızlanan,
Serçe parmağımızı, bir yere vurduğumuzda saatlerce inleyen bizler,
yapar mıyız bunu?
Çok zor dostlar, kabul edin artık.
Sorduğum sorulara ben yaparım diyebiliyorsanız, enine boyuna düşündükten sonra, evetse hala cevap; gerçek aşk sizinkisi.
aşk gibi aşırı subjektif bir kavramı kendi açıklaması ile bütünleştiren yazar söylemi. yani senin için aşk o olabilir ama benim için aşk yaşamaktır onun için onu yaşatmaktır, onun içinse daha başka bir şeydir öbürü için bambaşka.
paradokstur ona canını verebilecek kadar sevdiğiniz kişi sizi de canını verebilecek kadar seviyordur
sevmiyorsa sizin sevginiz boşadır demektir bir nevi
seviyorsa ve siz canınızı feda ederseniz o da büyük ihtimal arkanızdan intihar eder
siz de intihar etmiş olursunuz zaten.
etmezse de vicdan azabından rahat edemez
şimdi size sormak istiyorum kalp yetmezliği olan bir insan olsanız ve bir başkası öldürülerek size onun kalbi takılsa vicdan azabı duymaz mısınız.