ayrılık diye bir şey yok.
bu bizim yalanımız.
sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
şimdi neredesin? ne yapıyorsun?
güneş çoktan doğdu.
uyanmış olmalısın.
saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
öyleyse ayrılmadık.
sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Geldiğimiz son noktada birbirimizi görmeye, konuşmaya ve duymaya bile tahammül edemiyoruz. o halde neden hala gerekeni yapmıyorsun, benim yapmama da izin vermiyorsun?.
Bazı karşılaşmalar olmamalı, bazı duygular yaşanmamalı, bazı sözler söylenmemelidir... Yaralarımı sarmaya çalışırken en derin yarayı sen açtın kalbimde. Sanki bir şeyin cezası gibiydi karşılaşmamız. ikimizin de canı yandı, ikimiz de yaralandık bu hikayede. Ben zaten yaşarken ölüydüm, sen de gömdün kendini benimle birlikte derin bir yokluğa. Bittik, ikimiz de bittik. Başlamadan, yaşamadan.
Her an, her hatıra bir yara daha açtı içimde. Gözlerimdeki ışıltı, seninle kaybolmuş bir umudun yankısıydı. Seninle yaşadığım her an, bir yudum daha hayatımdan çaldı. Şimdi, seninle birlikte gömüldüğüm bu derin karanlıkta, yalnızlığımın sesi yankılanıyor. içimdeki acı, sanki hiç dinmeyecekmiş gibi. Hayatın bana sunduğu her yeni gün, senin yokluğunda bir yük daha ekliyor omuzlarıma. Ve ben, seni unutmak için savaşırken, her hatıra beni daha da derinlere çekiyor. Bittik, ikimiz de bittik. Başlamadan, yaşamadan. Ve belki de bu, en büyük kaybımızdır.
Sana söyleyeceğim çok şey var ama ne yeri ne de zamanı...
Çünkü her cümle, söylenmeyenlerin ağırlığı altında eziliyor. Sözcükler boğazımda düğümlenirken, sessizliğin en anlamlı cevap olduğunu öğrendim.
Belki de en büyük cesaret, hiçbir şey söylemeden, varlığının yeterli olduğunu anlatmak. Seninle söylenmeyen her kelime, bir parçamda yankılanıyor; ama belki de bazı şeyler en güzel söylenmeden yaşanır.
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
" Sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
Herkesin perde perde çekildiği bir akşam
Siyah bir su gibi yollara akan
yalnızlığı öpüyorsun.
Ağzında eriklerin aceleci tadı
Elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası
Bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
Yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor
Aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
Bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen
Uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun. "