Bazı karşılaşmalar olmamalı, bazı duygular yaşanmamalı, bazı sözler söylenmemelidir... Yaralarımı sarmaya çalışırken en derin yarayı sen açtın kalbimde. Sanki bir şeyin cezası gibiydi karşılaşmamız. ikimizin de canı yandı, ikimiz de yaralandık bu hikayede. Ben zaten yaşarken ölüydüm, sen de gömdün kendini benimle birlikte derin bir yokluğa. Bittik, ikimiz de bittik. Başlamadan, yaşamadan.
Her an, her hatıra bir yara daha açtı içimde. Gözlerimdeki ışıltı, seninle kaybolmuş bir umudun yankısıydı. Seninle yaşadığım her an, bir yudum daha hayatımdan çaldı. Şimdi, seninle birlikte gömüldüğüm bu derin karanlıkta, yalnızlığımın sesi yankılanıyor. içimdeki acı, sanki hiç dinmeyecekmiş gibi. Hayatın bana sunduğu her yeni gün, senin yokluğunda bir yük daha ekliyor omuzlarıma. Ve ben, seni unutmak için savaşırken, her hatıra beni daha da derinlere çekiyor. Bittik, ikimiz de bittik. Başlamadan, yaşamadan. Ve belki de bu, en büyük kaybımızdır.
Ömrüme gelişin belki de kaderimin en mutlu, en güzel anıydı. Ya da hayatımın en ağır yükünü omuzlamamın başlangıcıydı. Gelişinle birlikte, aklım ilk kez kalbime boyun eğdi. Birini ilk kez bu denli özledim. Erişilmezliğinin verdiği acıyı bile seninle sevmeyi öğrendim. Yattığımda aklımı son kez meşgul eden, uyandığımda zihnimi ilk dolduran sendin. Seninle, acının bile tatlı bir özlemi barındırabileceğini öğrendim. Ancak tüm bunlara rağmen, içimdeki olmazlarımı değiştiremedim... Varlığın öyle derin bir çaresizlik ki, ne sana yönelebiliyorum ne de senden uzaklaşabiliyorum.
“Elimde değil hala seviyorum, elimde değil unutamıyorum” diyen rafet i de “ben sana veda edemem” diyen çağan ı da “Git..me dur ne olursun Gitme kal yalan söyledim” diyen sezen i de sayende çok iyi anlıyorum.