on yıl sonraki kendisine öğütler veren adam

entry1 galeri0
    1.
  1. .. not defterlerim vardır benim, not defterleri diyerek çoğul olarak bahsettim onlardan ama aynı anda hep bir tanesini kullanmışımdır. kullanmadığım diğerleri ise ya daha önceden yazılıp çizilmiştir ve sayfaları tükendikten sonra anı dolabına kaldırılmıştır yada tertemiz sayfalarla gelecekte yaşayacaklarımı o sayfalara dökmemi beklemektedir. bu not defterleri ufaktır, kalın karton kapaklıdır ve en fazla elli altmış sayfalıktır. bir basketbol topunu tek eliyle tutabilen hemen hemen herkesin avuç içine sığar, ama o defterin içine bir dönemin hayatları sığmayabilir, neyse.


    ben bu defterleri beyazıttan sahaflar çarşısından alırım, aldığımda da birden çok alırım. kapalıçarşı tarafından sahaflara girdiğinde hemen sol taraftaki ilk tezgahta satılır bunlar ve tanesi bir liradır. satıcısını liseye başladığım 2004 yılından beri bilirim, onun beni tanımamasına karşın tanırım işte onu, tanırım dediysem de adını sanını bilmem ama yüzünü yedi kıtada görsem seçebilirim. ilk alışverişimi liseye başladığımda yapmıştım o adamdan sene 2004 idi, tabi o zamanlar milli eğitim bakanlığı dağıtmıyordu lise ders kitaplarını, çeyiz düzer gibi kitap setleri topluyorduk sahaflardan hem daha ucuza da geliyordu, bir tost parasına coğrafya kitabı almışlığım vardır ordan, kitap boldu o yüzden ucuzdu, hem ne bilelim o zaman arz-talep kanununu, ucuza kapattık diye hemen sıvışalım tasasındaydık.


    işte o vakitler yanından sıvışmaya baktığımız kitapçı adam şimdi benim başımı zaman zaman kendimle derde sokan not defterlerini bana satıyor, hemde sadece bir liradan ! olacak şey değil. öyle düşünüyorum ki kendince o yılların öcünü, bana, başımı derde sokacak not defterlerini şimdi çok ucuza satarak alıyor ve bunu başaramadığını söyleyemem, işinde iyi bir esnaftır kendisi. böyle ince işlerle uğraştığıma göre anılarına takıntılı bir adam olduğu izlenimini varsayılan olarak üzerime alıyorum ve itiraf ediyorum, bu not defterlerine yazdığım kalem bir arşiv kalemidir, mürekkebi su geçirmezdir. şu yüzdendir ki, bu defterlerde tuttuğum notların-yazıların öldüğüm vakit torunum tarafından okunması en büyük temennimdir, hayalimdir. ayrıca çakımı da torunuma bırakıcam tıpkı bendeki taşa sürterek keskinleştirilmiş üzerinde birde çatalı olan "bırakılmış" çakı gibi. neyse...


    biten not defterlerini dolaba kaldırırken onlara şöyle bir en baştan göz atarım, neler dönmüş neler ceo derim kendi kendime. bu sefer de bir göz attım boş son birkaç sayfası kalan mavi kapaklı not defterine ve sağolsun bana kısa bir özet geçti. sayfalardan bir tanesi bana şöyle dedi " ankaraya hoşgeldin", içimden refleks olarak bir hoşbulduk reis diyesim gelmedi değil açıkçası, ama sustum. diğer sayfalar ise bana, izlediğimin üzerinden çokta uzun zamanın geçmiş olmadığı bir film sırasında yazılmış notları haykırıyordu, defterde "bana yelken aç" diyordu... kimi isimlerden sonra soru işaretleri konmuştu bu sayfalarda, ve onlara rağmen ceonun kendi kendisini motive etmeye çalışan notlar düşülüydü saman kağıdından daha hallice olan ama birinci sınıf hamur olmayı da henüz başaramayan kağıtlardan sayfalarına. biraz çakır keyif olunca karalanmış üç beş dize, gezip görülmüşlüğün bıraktığı biraz yorgunluk vardı her bir sayfasında. güzel geçen günler için tarihler atılmıştı bu sayfalardan bir kaçına ve o bir kaçından bir kaçı yırtılıp, kopartılıp atılmıştı bağlı bulunduğu mavi kaplı not defterinin bağırından, belki bir kül tablasında son buldu yolculuğu belki sarhoş bir şair tarafından veli nimet olarak addedildi bilinmez, ama hep iyi olacak değil ya herşey, işler sarpa sardığı vakitlerde de dürüstçe yüzüme gözüme bulaştırdığım işleri bu deftere yazıp altına da kimi arkadaşlarımın padişah tuğrasına benzettiği imzamı adımın baş harfinini gökyüzüne kafa tutar duruşuyla isyankar ama bir o kadar da olanı biteni kabul eden sinmişlikteki yazı karakterinde atabilme cesaretini de gösterebilirim, nitekim gösterdim.


    dediğim gibi mavi kapaklı olan defter bittikten sonra yenisine, kara kaplı olana geçtim ve ilk sayfasına, kendime on yıl sonra vermek istediğim öğüdü yazıverdim. defterin ilk sayfasında artık şöyle yazıyor " adam ol ". on sene sonra kendi kendime, yahu neler dönmüş o zamanlar neler ceom demek için bu kara kaplı not defterini açıp ona şöyle bi göz atarken kendime verdiğim öğüdü görünce şöyle demek, diyebilmek en büyük temennimdir, " oldun oğlum ". her ne kadar olmasakta, olmak istediğimiz kişi olmak için çokça uğraşsakta, olmanın olgunlaşmanın yolundan gittiğimi görmek beni kuvvetle muhtemel sevindirecektir, ve insanın olmak istediği kişi olmasının epey zaman aldığını görmek şaşırtacaktır.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük