nasıl öleceğim ve ölüm sonrası n'olucak düşüncesidir aslında ölümden korkmak.
ecelimle acı çekerek mi*, arabanın çarpmasıyla mı, bir dikkatsizlikle kafama düşen saksıyla mı yoksa bir ameliyat masasında mı ölücem?..
acısız ölüm lazım bana, uyku da ölmeliyim. kimseyi son nefesimde telaşlandırıp üzmeden. evet , evet.
ama buna karar verilmez ki çok acı çekicek miyim acaba...
ya erkenden ölürsem. hayata hiç bir katkım olmadan.
hadi bunu geçtim. öldükten sonra n'apıcam peki?...
namaz, zekat, hac hiç biri yok. resmen günahkârım. geçen gün baldıza da sarktık. cehennem de cayır cayır yanıcam ben.
ben ölünce çocuklarım n'apıcak.
adam kara kara düşünürken telefon çalar.
- alo? oo müjgan. iyim yavrum sen... oldu. tamam. 20 dakikaya ordayım. ısırdım bende dudaktan. hadi görüşürüz.
(3 dakika sonra)
+ kimdi o aykut?
- şey, birol ya. morali bozukmuş. gel dertleşelim diyor aşkım. gitmesem ayıp olur şimdi.
+ tamam canım. selam söylersin.
- tabi tabi.
ölüm korkusu yumurta kapıya dayanmadıkça anlıktır.
bence olum gercekte o kadar aci verici korkunc bir sey degildir. topu topu nefes aliyorsun veriyorsun nefes aliyorsun veremiyorsun ve rahmetli oluyorsun. o kadar basit.
insanlar nedense bu ölüm denen seyi cok ciddiye alirlar. gerci insanlar örümceklerden, vergi iade formlarindan hatta kavundan bile korkar ya...
öyle ahim şahım ciddiye alinacak bir şey değildir ölüm. bolbol matrak gecilecek bir zimbirtidir.
bazen bir kurtulustur ölüm, misal trajik oyunlarin sonunda hemen hemen bütün kahramanlar ve belli basli tipler nallari dikmektedir. eee bu da onlarin trajedilerinin sonu olmaktadir.
sözün özü ölüm sadece bir neticedir, korkmanin bir alemi yok.
ölüm hayatın gerçeklerinin basında yer alır. ondan korkmak ya da korkmamak sonucu değiştirmez. ölümü kabullenebilmek, ölümsüz olmadığımızı kavramaktır en zoru.
belkide asıl önemli olan ölmek değil de ölümü nasıl karşıladığımızdır?
ecel kapını caldıgında evi telasa verme o geldiginde sen gitmis olacaksın. ahmet kaya nın bir sarkısında geciyordu. her ne kadar nefret edilse de kendisinden yaptıgı sarkılar gercekten olagan ustudur.
gereksiz bir korkudur. zaten gelecek bir şekilde tırsmanın bir anlamı yoktur. üzülmek korkmak yerine daha güzel işlerde bulunup insanları kırmayalım. diğer tarafta mutlu olalım bari.
ölüm her aklına geldiğinde, ah edip vah ediip inleme. Bu halinle Tanrıyı incitmiş olacaksın.
ecel kapını çaldığı zaman evi telaşe verme. O geldiği zaman sen gitmiş olacaksın.
"her canli bir gun olumu tadacaktir" sozunu hatirlatti. Kulaga korkunc gelebilir, ama yalnizca fiziki bir bedenden olusmadigimiz ve ebedi bir ruha sahip oldugumuza inandiginizda cok da urkutucu gelmiyor. merak edenler icin Sylvia Browne "ote dunyada yasam" (bir medyumun olum otesine yolculugu) ipucu olabilir.