inanç. Safi inanmaktan söz ediyorum. Neye olduğu mühim değil. Hiçbir şeye inanmayan insanların hayattan neyi umut edip yaşama sarıldıklarına anlam veremiyorum.
Hayat yeterince zor, somut ve soyut gerçekleriyle. insanın bu zorluklara katlanması için bir şeye inanıp ona sarılması lazım.
babam cocukken bize kral lear'ı biraz degistirerek anlatmıştı:
baba kral lear üç kızına kendisini ne kadar sevdiklerini sorar.
en büyüğü dünyalar kadar der.
ortanca güneşve yıldızlar kadar der.
en küçükse tuz kadar der.
bunun üzerine kral küplere biner ve en kücük kızını evden kovar.
sonrasında gelişen olaylar tuzun degerini anlamasına ve kücük kızından af dilemesine neden olur.
babam sayesinde uzun süre kral lear'ın konusunun bu olduğunu sandım. ahah ilahi baba.
gözyaşları.ağlamak da diyebiliriz.
size zayıf gelir belki ağlayan insan ama ben ağlamanın, ağlayabilmenin büyük bir nimet olduğunu düşünürüm.aksi halde içime ata ata aşureye dönerdim.~ ~
araba, bilgisayar, telefon. aralarından araba öncelikli toplu taşıma araçlarında milletin ayağını, sabah yediği salatayı ve terini koklamaktan nefret eden birisi olarak.
uzun yolda muzık, kısa yolda mobıl ınternet, kuaforde gozatılacak dergı, anne babadan azar ısıtılırken uzerınde fazlaca desen bulunan halı, cantada el aynası, cepte para, calısma masasında karalanacak musfette, telefonda sms, yemekte ekmek, arabada torpıdo gozu (kurcalanması ıcın), genc kız olan evde aseton, sevgılıde ask!