Biri saksımızı çiğneyip gitti
Biri duvarları yıktı
Camları kırdı
Fırtına gelip aramıza serildi
Biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi
Bizi yaraladı
Biri şarabımızı döktü
Soğanımızı çaldı
Biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu
Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor
Olmasaydı... Olmasaydı sonumuz böyle
Gözüm yaşarıyor
Yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş
Aynı çıtırtıyla uyanan birer serçe
Hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında
Birer çiğ damlasıydık
Bahar sabahında gül yaprağında
Dedim ya;
Hiç yoktan susturuldu şarkımız
Yüreğim kanıyor yüreğim kanıyor
Bitmeseydi... Bitmeseydi bizim öykümüz böyle
ahmet kaya nın yüreğim kanıyor adlı parcasında gecen, yalınlığı ve etkileyiciliği ile adeta hafızalara kazınmış sözlerdir . öyle ki pek cok ahmet kaya fanı bile sarkının adını olmasaydi sonumuz boyle zanneder.
Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yanağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk
Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
Biri saksımızı çiğneyip gitti
Biri duvarları yıktı, camları kırdı
Fırtına gelip aramıza serildi..
Biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi, bizi yaraladı..
Biri şarabımızı döktü, soğanımızı çaldı,
Biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu!
Dedim ya, ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş
Aynı çıtırtıyla ürperen bir serçe
Hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında
Birer çiğ damlasıydık
Bahar sabahında, gül yaprağında..
Dedim ya, hiç yoktan susturuldu şarkımız
Yüreğim kanıyor, ciğerim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
. yapcak bir şey yok.
Ahmet kaya'nın şarkıya çevirdiği yusuf hayaloğlu şiiridir.iki yorumda birbirinden güzeldir.
sakin göllerin kuğusuyduk,
salınarak suyun yanağında.
ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.
sonumuzun adım-adım
yaklaştığını görürdük...
yarılan ekmeğin buğusuyduk;
paylaşılan zeytin tanesinin,
yüzümüze saldıran yağmur avanesinin.
biz hep üşüyen burnumuzu
avucumuzda hohlayarak yürürdük.
hiçbir hesabımız yoktu kimseyle.
hiçbir aykırı yanımız,
hiçbir yalanımız...
gözüm yaşarıyor,
yüreğim kanıyor...
olmasaydı sonumuz böyle!..
biri, saksımızı çiğneyip gitti.
biri, duvarları yıktı,
camları kırdı.
fırtına gelip aramıza serildi.
biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri
her şeyi kötüledi,
bizi yaraladı...
biri şarabımızı döktü,
soğanımızı çaldı.
biri, hiç yoktan vurdu,
kafeste garip kuşumuzu!
ciğerim yanıyor,
yüreğim kanıyor...
solmasaydı gülümüz böyle!.
dağlarda çoban ateşiydik,
sarmalayarak acı bir sevda masalını
ve hıçkırarak
hırçın rüzgârların kavalını...
namlunun, bağrımıza
sinsice sokulduğunu bilirdik...
ceylanın pınara inişiydik,
vedalaşan birkaç damla gözyaşının;
tenine kan bulaşan
o masum çakıl taşının...
oysa biz dualarımızda hep
birbirimizden daha önce
ölmeyi dilerdik...
bazı sorumluluklarımız vardı,
hayata ilişkin.
bazı basit sorularımız,
anlaşılır bazı sorunlarımız...
göğsüm daralıyor,
yüreğim kanıyor...
incinmeseydi gençliğimiz böyle...
birer yolcuyduk,
aynı ormanda kaybolmuş.
aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe.
hep aynı kaderde buluşurduk
sevmeye tutuklu gibi...
birer tomurcuktuk hayatın kollarında.
birer çiğ damlasıydık,
bahar sabahında,
gül yaprağında...
dedim ya,
hiç yoktan susturuldu şarkımız!
yüreğim kanıyor,
yüreğim kanıyor...
bitmeseydi öykümüz böyle!.