insanları tanımak... sadece onların izin verdiği kadarı ile.
hiç kimse bir insanı tanıyamaz, sadece tanıdığını sanır.
bazı insanlar vardır ellerinde olmadan; güçlü görünür, her zaman neşe kaynağıdır, bazen onlara özenilir. onlar gibi olma arzusu insanın içine işler. ancak kişi aslında öyle değildir..
kendi olmamasının sebepleri vardır muhakkak. kimisi sadece öyle olmak istediği için öyle görünmeye çalışır. kimisi ise sevdiklerini üzmemek için öyle olmaya mecbur bırakılır...
acı bir şeydir insanın güçlü olmaya mecbur bırakılması, ne olursa olsun gülümsemesinin beklenilmesi, hiç bir olayın onu etkilemeyeceği beklentisi.. bunlar gerçekten çok acı veren ve çoğu insanın kaldıramaycağı şeylerdir.
bazı insanlar bu rol yapma olayına devam eder.. bazıları ise gider.
ne yaparlarsa yapsınlar. ister gitmeyi seçsinler ister bu rol yapma olayını devam ettirsinler. ikisinin de getirdiği sonuç aynıdır;
dünyayı yönettiğini zanneden, dünyanın onun başarılarıyla döndüğünü ve kendisinin aranılan insan olduğunu düşünen ve düşünmekle kalmayıp her lafıyla da bunu kafanıza sokan insanlar. insanı yoruyorlar da denebilir. özellikle facebook sayfalarında bi kırmızı halıları eksik olan insanlar.
Mevlana derim her zaman, her mecliste geçer adı. Geçenlerde birisine onun o ünlü çağrısı olan gel ne olursan gel çağrısını söyledim, o da bana ben mevlana değilim, adam ol öyle gel dedi.
insanı deli eden durumdur. elinde değildir nasıl göründüğün. her zaman sınıfın en kendini beğenmişi olursun oysa herkesin arkadaşı olmak için can atarsın. ama nafiledir onların gözünde uzun süre ukala olarak kalırsın.
Bazen olmadığın gibi görünmen gerekir. Çünkü içindeki karanlık öyle zifiridir ki insanları peşinden sürükler. Bazen burnu havada bile gözükmen gerekebilir. O yüzden görünüşe aldanmamak lazım. Tabii özentilik söz konusu olunca durumlar değişir efendim, o başkadır.