türk sporunun içler acısı durumunun olimpiyatlardaki yansımasıdır. elalem çatır çatır altın, gümüş ve bronz madalyaları toplarken biz sadece sibel özkan ın bir gümüş madalyası ile avunuyoruz. salon sporlarında, yüzmede, takım sporlarında yokuz. şuan 25.sıradayız. bir tane altın alırsak artık arabalarla sabahlara kadar tur atarız. ne var sanki yüzmede bir madalyamız olsaydı.
hiçbir sosyal alanda destek, teşvik sağlamayan devletin ilgili makamlarının türk sporuna da yeterli ilgiyi göstermemesinden kaynaklanmaktadır. acaba olimpiyatları yerinde izlemeye giden bir tane bakan var mı?
gençliğin yönelmesi için bu sporlara pek de uğraşılıyor gibi gözükmüyor.olimpiyat zamanı mı aklımıza geliyor bu insanlar. kore/çin okçulukta iyi, yüzme de bilmem ne takımı iyi, şu iyi bu iyi ama bizim de iyi olabilmemiz için önce destek, bu sporlara yöneltici verilebilecek heyecanlar lazım. gördüğüm her küçük erkek çocuk ben futbolcu olacağım diyor. bir tane yüzme de iyi bir sporcu olacağım diyeni duymadım ben.
tarihin en parlak olimpiyatı olacağını, tarihimizde en çok madalya toplayacağımız olimpiyat olacağı gibi sözler söylüyordu gençlik spor müdürü, çin seddinin üzerinde.
öyle gözüküyor ki en kötü performans göstereceğimiz olimpiyatlardan biri olacaktır. taner sağır, mehmet özal,nazmi avluca ve elvan dışında pek madalya umudu göremiyorum şu an itibarıyla. umarım yamulurum madalyalar yağmur gibi yağar bu günden sonra ben bu entry'i büyük bir zevkle editlerim.
----------------------
taner'de sıfırladı. iyice tadı kaçtı bizim açımızdan olimpiyatların.
hiç görmediğimiz * branşlarda bırakın sporcuyu o sporu yapacak alan ve tesislerimiz yok. temele inersek bu ülkede spor yapabildiğimiz ders sayısı haftada bir saat. *
biraz önce sonuçlanan grekoromen güreş müsabakaları sonrası iki sporcumuz daha** azeri ve bulgar rakiplerine ilk turda elenerek bu kanıyı daha da doğrulamışlardır.
herkes türkiye'de sadece futbol ile ilgilenildigini, spor haberlerinde sadece futbola yer verildiginden sikayetci! yalniz bu olayin dünyanin neredeyse her ülkesinde ayni oldugundan bihaberler kanimca. hamza yerlikaya, naim süleymanoglu veya halil mutlu, bunlardan hangisi 2008 pekin olimpiyatlarina katilan sporculardan daha iyi tesislere sahiplerdi?? demek ki is sadece devleti suclamakla bitmiyormus, biraz daha azim ve milli duygularin kabarmasi lazimmis...
mühim olan katılmaktı ehi ehi diye geçiştirilecek durumdur.
türkiye'de sporculara sağlıklı bir burs sistemi getirilmezse sadece tesadüfi ya da münferit, olmadı balkan ülkelerinden devşirilen sporcuların elde ettiği başarılarla yetinmek zorundayız. (şimdilerde rus, çin vs olarak da genişledi bu portföy gerçi).
ilkokulda spora başlayan çocuk, ortaokuldan itibaren önce oks sonra öss baskısı altına girer. sporcu statüsüne geçmiştir, yarışlar kazanmaya başlar ama orta okuldan sonra gelecek kaygısına düşer, dersane vs olaylarına girerek antremanlarını aksatmaya,ikinci plana atmaya başlar. sporun garantisi yoktur diye düşünür ve haksız da sayılmaz, güvencesi yoktur. en ufak bir kazada, sakatlanmada spor yaşantası sona erecek,tabiri caiz se iyot gibi açıkta kalacaktır, bir üniversiteye kapağı atmamışsa, ya da atacak hazırlıkları yapmamışsa.
bütün gençler ülkemizde aynı ikilem içindedir maalesef. bildiğim kadarıyla spor akedemileri burs veriyor sadce , burs derken giriş kolaylığı sağlıyor. oysa bunun genişletilmesi tüm üniversitelere yayılması gerekiyor ki başarılı sporcularımız gelecek kaygısı duymadan devam edebilsinler.
madalyayi bosversene! kosuyorum, bildigin jogging. madalya icin degil, yakisikli oluyum diye, ruh sagligi da diyebilirsin. vatandas bana ters ters bakiyor. deliye bak zoru ne acaba diye. ona da varim, rahatsiz etmiyor beni. bu dunyaya hayvan gelmis, hayvan gidecek diyorum, basiyorum deger yargimi. pisman olmuyorum. devam ediyorum kosuma. karsimda baska bi mal daha beliriyor. bana dogru yuruyor. kaldirimin solundan yuruyor. nefes alis verisim tehlikede. hiza degistirsem ritmim aksiyacak, oksijensiz kalicam. hem ters tarafta olan o. gozumun icine bakarak cekilmiyor, devam ediyorum. artik kim kime omuz atiyor, yoruma kalmis. sonra mahalleliye eglence cikiyor. sortlu bi lavuk kan ter icinde buyuk bas hayvanin biriyle cebellesiyor. al sana gures. kanoe kayak mi? guldurme beni!
tanim: guvenilen daglara kar yagmasi. oy oy oy.
not: gures, judo, halter. sadece bu uc dalda altin madalya kazanmisiz. mehmet demirkol demis: eglencemiz gures, sevincimiz halter bizim.
şaşırılmaması gereken durumdur. hatayı sadece bu sporcularda da aramamak gerekir. toplumun %90' ı futbolu bu kadar benimsemişken, basketbol ve biraz voleybol dışında diğer sporlara ilgi oldukça düşükken, olimpiyatlarda neden başarı beklenir ki.
bugün gazetelere bakalım, olimpiyatlarda başarısız olan sporcular, yok elendi, yok sıfır çekti, yok dereceye giremedi diye yerden yere vuruluyor; ama şimdiye kadar olimpiyatlara katılacak olan bir tane sporcuyu medyada görebildiniz mi, onlar hakkında en ufak bir bilgi yer aldı mı ? hangi şartlarda çalışıyorlar, ne şartlarda idman yapıyorlar, hazırlanabildiler mi veya çok mu hazırlıksızlar, yeterince destek verildi mi ? bunlardan hangisini biliyoruz ki...
ama neticede insanlar podyuma çıktıklarında, hadi aslanım, yaparsın koçum gazıyla bir yerlere gelebileceğimizi zannediyoruz ve sonuç ortada...
en az orada başarısız olan sporcular kadar biz de başarısısız...
olimpiyatlara ne kadar ciddiyetsiz hazırlandığımızı gösterir durum. nal da altın, gümüş gibi bir madenden yapılıyor bizimkiler onu bile toplayamıyor. bir hanım kızımız dün yüzmede türkiye rekoru kırdı* ama bu rekor finalde yüzmesine bile yetmiyor. çok ilgincime gitti.
- falanca'dan çok ümitliydiniz ne oldu?
- sayın bakanım, falanca bir ay önce sakatlandıydı. doktorlar kontrol etti ve 'bişeyciği yok' dediler.
- eeee!
- kendisine sorduk,'ben yarışırım, bişeyciğim yok, kendime güveniyorum' dedi.
- sonra?
- sıfır çekti, maalesef...
- kendisi ne diyor?
- 'olimpiyat şampiyonu olarak geçilmeyi kaldıramadım' diyor.
- pekiyi! ya filanca?
- sayın bakanım, filanca'nın da belinde incinme olduydu, bir kaç ay önce...
- eeee!
- doktorlar kontrol etti, yarışabilir dediler.
- sonra?
- kendisine sorduk,'allah'ın izniyle yarışırım' dediydi.
- sonuç?
- sıfır çekti, maalesef...
- o ne diyor peki?
- 'sakatlığım nüksetti' diyor.
- ulan! siz benle maytap mı geçiyosunuz biiiiiiiiiiiiiiiip? topunuzun biiiiiiiip biiip
biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiip...
birçok nedene haklı olarak bağlanabilecek bir durumdur. imkanların yeterli olmaması, devletin kaynak ayırmaması, ilgisizlik, yeteneksizlik...vs. Ama ben esas etkili olan şeyin, ben de dahil insanlarımızın çoğunda eksik olan "başarma hazzı" olduğunu düşünüyorum.
Bizler pek bilmeyiz o duyguyu. Ta küçüklükten beri de öyle yetiştirir, öyle yetiştiriliriz. "Benim çocuğum doktor olacak amcası" deriz, çocuğumuz insan hayatı kurtarmanın, sağlığın kudsiyeti ile yaşasın diye değil; günümüzde "en çok para" kazanan mesleklerden biri olduğu için... "Subay olcucam ben büyüyünce" deriz ve dedirtiliriz, vatan korumanın hazzı bambaşka olduğu için değil, garantili ve statülü bir meslek olduğu için... "Sen en iyisi öğretmen ol kızım" deriz, peygamber mesleği olduğu için değil, bir bayan için en rahat meslek olduğundan...
Bir dost meclisinde sohbet ederken ne iş yaptığınıza cevap verdikten sonra gelecek soru az çok bellidir:
-E, ne mayış * alıyon yiğenim, eyi gazanabileyon mu bari?
Düşünsenize şöyle bir senaryoyu:
+++Olimpiyatlarda yüzme dalında altın madalya aldım dayı.
--- o kade yüzdün yüzdün birinci geldin, vere vere bi dene altın mı verdilee?
+++???!!!??
---Reşat mı bari?
Belki biraz mübalağa yaptım ama emin olun milletçe bakışımız bundan pek farklı değil. Başarmak tek başına pek bir haz kaynağı olamıyor maalesef bizim için. O başarının getirdiği netice (para, statü...vs) çok çok daha önemli. Hal böyle olunca da olimpiyatlardaki bu başarısızlık karşısında "e ne bekliyorduk ki?" diye soruyor insan.
Bir iş adamının lafıydı sanırım:
"Hayatımda çok para kazanmak için çalışan ve başaran pek kimse görmedim. Ama başarmak için çalışan ve çok para kazanan çok kimse gördüm"