genelikle evcil* balıkların zırt pırt ölmesi sıradan bir olaya dönüşmüştür...
evcil hayvan isteyen küçük çocuklar için aileleri tarafından sunulan son derece zekice bir çözümdür balık ancak bilmezler ki çocuğun ilk balığı öldüğünde yaşayacağı üzüntü hiç evcil hayvanı olmayacağını öğrendiğinde yaşayacağı üzüntüden daha ağırdır...
balıkla yaşanılan anılar göz önüne gelir sürekli; sen yem atarsın o bön bön bakıp yer, yine atarsın yine yer, "aa çok aç bu ya" der baya bi doyurursun karnını(!), sabaha çıkmaz zavallı balık. bakmaya dayanamazsın balığının ölüsüne, gömsün diye babana verirsin ama yıllar sonra ögrenirsin ki aslında o hiç bir zaman gömülmemiş direk çöpe atılmıştır. çok aglarsın çok.
balığa sevimli olsun diye sevilen bir aile bireyinin, sevgilinin, sanatçının adı verilmişse ve ağzınız alışmışsa ona ismiyle seslenmeye, ölümünü telafuz etmek ve kabullenmek çok daha zor olacaktır. ****
yatılı öğrencilerin bir değişiklik yapmak için sevgilileriyle / arkadaşlarıyla aldığı; okuldayken odasında dolabının içinde sakladığı; en yakın arkadaşlarının isimlerini verdiği balıkların şişerek ölmesi sonucu hissedilen duygular. belirli bir olgunluk seviyesindeyseniz öyle çok koymuyor. ama insan üzülmüyor değil tabi. zamanında, kız arkadaşımın bu ölümü gülerek anlatması durumu açıklıyor olsa gerek *.
Yemi yeni alınmıştır. Hayvancağız aç kalmasın diye 2 dakika bile yemi geciktirilmiyordur. Ama gelgör ki olmamıştır işte. Beslemek için balığın yaşadığı fanusun yanına gidilmiştir, tam yemler paketinden çıkartılırken, suyun yüzeyinde yatay şekilde duran balık görülür, o sırada tuhaf birşeyler olur midenin içinde biryerlerde, sanki birşeyler kopar gider. içi cız etmek deyimi gerçekleşir. Sonrasında sudan çıkartılır, çöpe veya tuvalete atılır. Elde kalan tek şey ise yeni alınan yemidir. "Yiyemeden gitti zavallım" diye düşünülür. Neyse denilir, yeni bir balık almak üzere yola çıkılır.