Stefan zweig'in okuduğum en vasat kitabıydı. 10 sayfalık olayı uzattıkça uzatmış. Mektubu yazan yedek subay sürekli süslü uzun cümleler kurup, kelime kaşarlığı yapma peşinde. Alt tarafı bir at yarışı kuponu çaldın sanarsın banka soymuş ibne. Bir de sürekli milleti hor görüp kendisini bir sikim sanmasına da uyuz oldum. Çok sinir bozucuydu keşke okumasaydım.
Santranç, korku, mecburiyet baya iyiydi de bu olmamış abi.
Kendimizi Alıştırdığımız bir bakışla hayatın pek de yaşanılmaz olduğunu epeyce güzel anlatan zweig kitabıdır
"çünkü sadece kendi kaderlerini bir gizem olarak yaşayabilenlerin gerçek anlamda yaşadıklarına inanıyorum."
Avusturyalı romancı stefan zweig'in 1922 yılında kaleme aldığı modern klasik bir kitap. bence bu eser zweig'in en başarılı eserlerinden bir tanesi. karakterin hissettikleri okuyucuya iyi bir şekilde aktarılmış.
“O karanlık, soğuk şehir, o gürültülü, kasvetli yalnızlık bir anda eriyip yok oldu, tek işi öylece durup gelebilecek herkesi beklemek olan biri çıkıp insanı kurtararak bütün buzlarını çözebiliyordu; tekrar özgürce nefes alıp, o çelik zindanın ortasında yaşamın aydınlık hafifliğini tekrar hissedebiliyordunuz. Bunu bilmek pek çok elin dokunuşuyla aşırı kirlenmiş, yaşlılıktan katılaşmış, aşınmış da olsa, korkularından kurtulmak için tutunabilecekleri, sarılabilecekleri herhangi bir şeyin olduğunu hissetmek yalnızlar için, kendi içine hapsolmuş insanlar için ne mucizevi bir şeydi.”
stefan zweig ın kitabıdır. gayet güzel bir kitaptır okuduğuma pişman olmadım da çokta olağanüstü bir gece değildi ya normal bir gündü bence. abimiz burjuva olduğundan biraz hassas o yüzden şov yapıyo biz ploterya sınıf bunlara şaşırmıyoz abi şov yapma.
Kahramanın monoton hayatında bir farklılık meydana gelir ve farklılıkların olduğu gece aslında varoluş sebebini bularak geri kalan ömrünün eskisi gibi olmadığını anlatan güzel kitap.
“Bu tutkunun fırtınasıyla bir kapı açılmıştı, içimde bir derinleşme olmuştu ve ben haz dolu bir esrimeyle içimdeki bu bilinmeyene bakarken hem korkuyor hem hayat buluyordum...”
kayıtsızlık ve duygusal küntlükten muztarip burjuva bir abinin, öncesinde hasbelkader bir suç işleyerek ve sonrasında duygusal ve vicdani bir uyanış yaşayıp insanlara karşılıksız iyilik yaptığı, olağanüstü bir dönüşümü anlatan enfes bir kitap. üstadın efsane eserlerindendir.
Yaşadıklarım üzerine hiçbir dostumla konuşmadım. Çünkü iç dünyamın nasıl ölmüş olduğunu onlar hiç bilmemişti. Şimdi nasıl canlandığımı da bilmeyecekler.
Zweig' in sınıfsal çatışma gibi görünen aslında bir geceyi anlattığı lakin 36 yılın muhasebesini yapıp, toplumsal ahlak, dinsel günah, bireysel ayıp vs vs. Kavramların kişi üzerindeki etkisini ve bu kavramlar olmadan yaşamın "yaşamak" olmadığı gerçeğini işlediği oldukça keyifli eseri. Sıkıcı diyenler olmuş yazık! Bir gecede yargılanan 36 yıl muhteşem!
stefan zweig'ın bir pazar günü ve gecesini ilmek ilmek anlattığı, varoluş krizi, kendine yabancılaşma, burjuvazi gibi sandıkları açtığı "kirlenmek güzeldir" temalı öyküsü. içindeki sönmüş, küllenmiş yaşama ateşini küçük bir ahlaksızlık/kabahat kıvılcımıyla yeniden tutuşturmayı başaran bir adamı anlatır. zweig'ın yedek subayı tutuşturduğu o ateşi yeniden sönmeden sürdürmeyi başarıyor ilginç bir şekilde. oysa bizde böyle olmuyor.*
"bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."
seçkin bir burjuva olan, hayattan artık tat alamayan bir adamın, bir gün içerisinde başından geçenlerle kendini keşfetmesini anlatan bir stefan zweig öyküsü. diğer öykülerine nazaran daha az beğenmekle beraber yine de stefan zweig kalitesini belli eden bir yapıt.