doldurur kafamızı, yıpratır etimizi,
aptallıklar, yanlışlar, günahlar, cimrilikler,
pişmanlıklarımızı besleriz birer birer,
bitlerini doyuran pis dilenciler gibi.
günahlarımız koyu, tövbelerimiz gevşek;
itiraflarımızı satarız pahalıya,
döneriz seve seve o çamurlu yollara,
lekelerimiz sanki yaşlarla silinecek.
büyülü ruhumuzu kötülük yastığında
uzun uzun sallayan üç gövdeli iblistir.
irâdemizin zengin madeni gevşer, erir
bu usta kimyacının nefesiyle bir anda.
odur iplerimizi elinde bulunduran!
en iğrenç şeyler bile içimizi yakmada;
ve hergün cehennemv e ineriz biraz daha,
pis kokan karanlıklar arasında korkmadan.
barsak kurtları gibi kıvır kıvır kaynaşan
bir démons lar sürüsü beynimizde eğlenir,
ve boğuk boğuk, ölüm, o görülmiyen nehir
dolar ciğerimize solunduğumuz zaman..
eğer ırza geçmeler, hançer, yangın ve zehir,
ilginç nakışlarını işlemediyse daha,
gülünç kaderimizin âdi kanavasına,
çünkü ruhumuz, yazık, tam atılgan değildir.
ama içinde kirli düşkünlüklerimizin,
çakal, panter, dişi kurt, maymun, akrep ve yılan
ve çaylak gibi bağran, uluyan, homurdayan
canavarlar yanında, hepsinden daha çirkin,
hepsinden daha kötü, daha iğrenç biri var!
gerçi yoksundur büyük çalım ve haykırıştan,
ama isterse arzı bir anda eder harman,
dilerse şu evreni bir esneyişte yutar.
bu, cansıkıntısı dır! yaşla dolu gözleri,
lülesini çekerek kurar darağaçları.
sen çok iyi bilirsin, bu sinsi canavarı,
- iki yüzlü okurum - ey kendimin benzeri!
charles baudelaire, kötülük çiçekleri
çeviri : suut kemal yetkin
romantizme düello çağrısı ve keskin kılıç darbeleri, froydyen analize göre sapkın olarak nitelenen paris te bar ve kulüplere kadın kılığı başta olmak üzere çeşitli kılık ve kıyafetlerle giden, modern şiirin kurucusu dahi baudelaire.