Tam da alıştığını düşündüğünde, biri anar onu ansızın.
Ve yeniden öldürmeye başlar seni onun adını duyduğun an, sızın
Yalnızca sol anahtarı olanlar mı kalp çalabilir?
Seviyorum anlıyor musun?
Kırgınım.
Gidişin değil, kırılmışlığım batıyor avuçlarıma.
Üzgünüm,
Biraz daha kal diyemediğim için sana.
Yalnızım, anlayabiliyor musun korunmasızlığımı?
Ve hissedebilir misin hiç sarılmadan savunmasızlığımı?
Ö(z) lüyorum sadece,
Aldırma
Yüzsüzdüm
Milyonlarca yüz arasından yüzünü süzdüm yüzüme.
Gittin ya kim bilir,
Tüm aynalarda bu yüzden yüzüm, anlamsız bir hüzündür belki de
Kimse anlamıyor beni.
Aşklar gibi elvedalar da hayatın bir parçasıdır, diyorlar.
Her ayrılığın bir merhabaya gebe kaldığını anlatıyorlar.
Seviyorum işte ulan,
Tükürmekle söner mi hiç can yangını?
Anlayın işte artık,
içsel bir olay bu ve bu yüzden gözden çok iç sel.
Yalnızca kalbim kırık...
Gitti de kıyamet mi koptu sanki, üzülme diyorlar.
Benim çocuklarımın cennetini de götürdü ayakları altında diyorum.
Anlamıyorlar
bir çok değerli şair ve onların sayısız değerli şiirleri var. fakat yine de bir kaç isim vermeden edemeyeceğim: özdemir asaf lavinia.
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.
Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
nazım hikmet: bir ayrılış hikayesi
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR.