yıllar evvel başıma gelen hadisedir, açıklamak bugüne kısmetmiş sözlük.
iş yerinizde oturmuş, tüm entelektüel havanızla gazete okuyorsunuzdur. birden bir kitap tanıtımı görürsünüz, üzerinde fantastik harflerle " size bu sırrın ne olduğunu söyleyemem, tek söyleyebileceğim varolduğudur ". o anda sağ gözünüzü kısıp, sol gözünüzü iyicene açar, sol kaşınızıda kaldırarak dikkat kesilirsiniz. " sır mı dedi biri?? benim içimde bir indiyana cons gizli agaa " diyerek internetin başına uçarsınız. ve gugıla yazarsınız. the secret!
propaganda muhteşemdir. " bu sırrı da vinci, graham bell, ainstein ve birçok düşünür biliyordu. ve sır şimdi dünyaya açıklanıyor "
ne ara koşarak kitapçıya vardınız hatırlamazsınız bile. önemli olan gerçek bir sırrın verileceği değildir, önemli olan sırlala dolu bir kitaba koşmaktır. vaktiyle indiyana cons olmayı hayal etmiş ama şimdilerde 8-5 çalışan olunca doğal olarak kitaplara meylediyonuz, napcan?
elinizde kitap evin yolunu tutmuşken aklınızda türlü şeyler vardır. eve varır hunharca kitabı poşetten çıkarıp okumaya başlarsınız. 5 sayfa,10 sayfa, 15, 30 ,45?? " bi b.k yol bunda lan " dersiniz, yıkılırsınız, sayfaları hızla çevirip ilerki gelişmelere bakarsınız. zalım yazar kandırmıştır sizi. sır falan yoktur. sır dediği salakça bir mottodur.
bu da böyle bir anımdır işte sözlük. " bize ne canım " demeyin, kınamayın başınıza gelir, kötü oluyor.
the secret: verdiği sır şudur; bir şey mi istiyorsun, odaklan, evrene gönder o sana geri döner.