Yılmaz güney, bir film'inde halka yardım eden adamı oynar. içeriye giren kadın hiç susmadan şikayetlerini anlatır. Dikkatlice dinleyen Yılmaz Güney, kadının lafı bittiği yerde o tarihi ayarı verir.
kadın: küçük kızım da artık "bende ablam gibi orospu olacam" diyor..
yılmaz güney adamlarına seslenerek: kızı yatılı okula gönderin olacaksada okumuş orospu olsun.
ruhu orospu olmuş bir toplum tanımını getirerek ve sadace kızların degil hatta erkeklerin kızlardan daha çok orospu olduğunu gerçeğini bilerek,orospuluğun cinsellik degil asıl orospuluğun cinsellik olmadan da olucağının ve bu nedenle her türlü orospu barından bir ahlak yapısından bahsetmek gerekir.
okusun veya okumasın cinsel anlamda orospuluktan bahsediceksek vebcamda götünü açan türbanlı ev kızıda gördük biz.
üniversiteye gitmeyen voraşlardan başı kapalı konfeksiyonlarda çalışan kızlarında ne bok olduğunu biliyoruz.
kısacası sorun okuyup okumamak değil sorun beynimizde ki teslimiyet kime ait olduğu ise 5 bin yıldır tartışılıyor...
maalesef üniversitemizde çocukları da bol bol bulunandır.
seviyesiz ayar faslını geçip sonbahar filmindeki bir sahneyi anlatmak isterim:
--spoiler-- trabzon'da geçen filmde sscb'ye kapitalizmin gelmesi ile türkiye'ye seks emekçiliği yapmak için gelenlerden bir kadın bir kitapçıya girer ve rusça bir kitap alır. ve bu kadın çıktıktan sonra filmin başrol oyuncusuna dönen kitapçı 'bunların orospuları bile okumuş' der ve yavşak yavşak gülümser. çocuk da adama gözleriyle iğrençliğini hissettirip kapıyı çarparak kitapçıdan ayrılır.
--spoiler--
kadınlar kendi cinsel hayatlarını yaşama özgürlüğünden erkekegemen yapı tarafından alıkonulmaktadır. hal böyleyken onlar için çizilen sınırlara uysalar bile erkekegemen toplum algılayışında her zaman orospu olarak tanımlanabileceklerdir.
başörtülüsünden emekçisine bütün kadınlar toplumun onlar için biçtiği role uygun davransa bile toplumun bazı kesimleri için "olağan" hareketleri bile orospuluk olarak tanımlanabilecektir. çünkü orospuluk tekeli bu sistemde sosyalleşmiş erkeklerin elindedir.
