ilk günden başlayıp tam 5 sene ağlamış biri için son derece ıstıraplı kariyer günlerinin başlangıcıdır. camdan kaçmalar, altına kaçırmalar, ciyak ciyak ağlayıp sızlamalar gibi küçük krizlerin eşlik ettiği silgi kokulu bir gündür.
nasıl başlarsan öyle gider mantığına dayanacak olursak ve de eğer yeni bir okula başlanıyorsa son derece dikkat edilmesi gereken gündür. araştırmalara göre, insanlar karşılarındaki insanları ilk gördüklerinde onları belirli bir kalıba sokabildiği açık şekilde ortada. biz buna aramızda etiketlenmek diyoruz.
ilkokulda ilk günümü hatırlıyorum. değil annem babam bebek arabasındaki kardeşim ve hatta halamla kuzenlerim bile gelmişti.ilk ders hoca "hadi camdan ailelere el sallayalım" dediğinde en kalabalık taraftarın bende toplanması ayrı bir keyif vermişti o gün sınıftaki kırık camdan aileme el sallarken.
en boş geçen günlerden biridir. yeni gelen öğrenciler çevre edinir veya edinmeye çalışır falan. diğer öğrenciler için yalnızca arkadaşlarla hasret giderme anlamı vardır. ayrıca okul hiçbir zaman saatinde bitmez.
aslında heyecanlı bir durumdur. gidersin annenle babanla birlikte. hatta teyzelerin falan da gelir. müdür konuşma yapar, o sırada da evin müdürü seninle konuşma yapar*. gün sonuna kadar bekleyeceklerini ve bir sıkıntı olursa onları bulabileceğim yeri söyler. ardından büyük an gelir ve evladını sıraya sokar. ardından o küçük gözler birbirine bakmaya başlar. "bu kim ola ki?" bakışlarıdır onlar. ama ben çok iyi hatırlıyorum okulun ilk gününde daha hemen sınıfın en güzel kızının yanına gitmiştim.** daha sonra hep beraber sınıfa gidilir. öylesine bir sıraya oturulur. hayatının tüm temeli burada atılır; kariyer, arkadaşlar, dostlar. garip bir haldir, millet birbirine ısınmaya çalışır. kimi yaramaz veletler daha ilk tenefüsten orada ve burada koşuşturmaya başlar. daha sonra 2.derste öğretmen gelir. ama neden ilk derste gelmez bilmiyorum, heraldi esrarengiz olmaya çalışır. adını soyadını tahtaya yazar sanki okuyabiliyormuşuz gibi. sonra herkes teker teker kalkıp ismini soyadını söyler ve anne babasının mesleğini söyler. aslında bu olurken millet birbirini seçer.* daha sonra tüm gün belli belirsiz arkadaşlarla bişeyler yapar, günün bitmesini beklersin. gidersin ailenin yanına sarılırsın. anlarsın asıl yuva orası.
ama ayrıca o mavi önlük altına giyilen pantolon ve önlüğe geçirilen yakalığın ütülenme sahnesini ve de onları okulda giyecek olmamın verdiği heyecan, benim deli gibi heyecanlanmam, hala gözümün önünde ki karelerdendir.
eziyettir. hele bu sene mideme kramplar girmesine neden oluyor düşündükçe. bayramın üçüncü günü dönmem gerektiğini hatırlayınca daha da fena oluyorum. bavullar, belediye otobüsünde ayakta kalma çabası.
(bkz: 93)