okulu bırakmak zorunda kalan bir çocuğun sanki feleğin çemberinden geçmişçesine kurduğu cümle.
yemek söylediğimiz firmanın her sabah menülerini getiren, koca beyaz gözlerinin içinde simsiyah gözbebekleriyle etrafa bakan, öğleden sonraları "abla boş var mı" diye koca adam edasıyla soru soran çocuk. evet çocuk diyorum çünkü, adını bile bilmiyorum. hayalet gibi her sabah ve her öğleden sonra gelip kutsal görevini yapıp gidiyor. bir gün tam aşağı kata inerken gördüm onu. saçlarını böyle havalı havalı yapmıştı.
-ne yakışıklı olmuşsun sen öylee, dedim.
+düğün vardı da abla ondan, dedi mahçup mahçup.
o günden sonra ayrı bir gözlerinin içi gülüyor bizim kata gelirken. belki farkedildiğini hissetti. belki ciddiye alınmak mutlu etti.
yaz tatili olduğundan farkında varmadım. biraz önce menü getirirken sorayım dedim.
- ablacım sen kaça gidiyorsun? okullar açılıyor özledin mi okulunu, dedim.
+ 4 kardeşmişiz. bir ablam ölmüş ben doğmadan. şimdi yolda bir tane daha geliyor
-peki okulu bırakmak zorunda mıydın?
+ evet abla. babama yardımcı olmam lazım, dedi ve gitti.
aslında çok var da böyle. gerçekte bir çocuk 1 metre mesafemde durup bunları söyleyince koydu.
biz de abimle zor okuduk falan ama böyle bir tercihimiz olmadı asla. babam hep derdi "mecbur olacak bu masraflar sen düşünme" diye.
belki annesi hamile diye okulu bırakmak zorunda kaldı. neden 4. ? bir insanın doğuracağı dördüncü çocuk, nasıl birincinin hayatından önemli olabilir? sanırım yok bu soruların cevabı.