sınıfa giren müdür yardımcısı bi kaç isim okur. Mutlaka o isimdekilerin babası ölmüştür ya da fakirdir. Müdür odasında bi kaç ayakkabı, mont durmaktadır.'ben almasam olur mu'dersiniz.'olmaz derler'hiç bakmadan bi mont bir ayakkabı seçer kaçarcasına sınıfa girersiniz. Gizli gizli içeri otururken öğretmenin çağırır;'hadi giy bakalım'der.Üzerine 2 beden fazla gelen altın sarısı mont giyilir.Ve bir daha renkli mont giymemeye yemin edilir.Çocukluk işte..
öğretmenin fakir öğrenci varmı diye sorduğunda pat diye parmak kaldırıp sonradan suc işlemiş misali yüzü kızaran öğrencilerdir . sonrada yardım diye yün iplik verilir ,alsan bi türlü almasan bi türlü olur . oda ayrı bir utançtır , zordur .
giysi yardımı alan öğrenciden öncelikle zoraki fakir öğrenciler için giysi istenir, çocuk bunu bir şekilde ebeveynine aldırır. 1 hafta sonra yönetimden okulun yardımı diye aynı gömleği geri alırsın. fakat satın aldığın şeyi minnetle alman gerekecektir. l"an bunu ben almıştım" diyerek alamazsın.
önce fakir öğrenci araştırılır, sonra yardım toplanır da verilir. fakat benim okuduğum okulda önce herkesten yardım toplandı, sonrasında fakir öğrencilere değıtıldı. benim şansıma yardım diye götürdüğüm ambalajında, el değmemiş gömlek çıktı. "helal malmış" mı diyeyim, yoksa zihniyete küfür mü edeyim bilemedim.
sağ elin verdiğini sol el bilmemeli düsturunu unutmuşluk vardır efendim. zira o çocuğun maddi ihtiyacını karşılarken uygulanan yöntem çocuk üzerinde manevi * bir yara oluşturmaktadır. daha bilinçli hareket etmek dileğiyle. esen kalın...
gece geç saate kadar bigisayar ve tv başında zaman harcadıktan sonra ertesi günki sınav için çalışma masasının başına gelir öğrenci, kararlıdır bu defa geçicektir bu dersi. ona hiç bişey engel olamayacaktır artık. dolabı açar gömleğini, kıravatını alır ve çalışmaya başlar. ertesi gün sınav muhteşem geçmiştir. akşam eve gelen öğrencinin yüzünde elde ettiği başarının nişanı olan gülümsemesi vardır, bütün soruları doğru yapmıştır. odasına geçer ve gömleğini kıravatını güzelce çıkarır, yatağının üzerine aynı özenle serer. ardından kıravatındaki ve gömlek kollarındaki artık gereksiz olan minik not kağıtlarını yerlerinden dikkatlice söker, alır. gömlek ve kıravat üzerlerine düşen görevi layıkıyla yerine getirmiştir artık dolaptaki sıcak yerlerine dönebilirler. öğrenci de yatağına uzanır içinden gömleğine, kıravatına ve onları icat edenlere teşekkür eder. giysilerinin yardımı sayesinde öğrenci bir sınavı daha başarıyla geçmiştir.
allah yardımcısı olsun denilesi öğrenci tipidir. bu arkadaşlar genelde ileride güzel yerlere gelebilme ihtimali çok yüksek olan ve bir çoğu ileride durumu düzelttiğinde kendi küçüklüğünde yaşadıklarını birileri yaşamasın diye, elinden geldiğinde ihtiyaç sahibi öğrencilere yardım ederler. allah razı olsundur.
kendisi gibi diğer yardım alan tüm arkadaşlarına aynı tip ayakkabı, aynı tip mont, aynı tip çanta kendisine de armağan edildikten sonra eline tutuşturulan bir poşet içinde tekrar sınıfına girmesi istenilen öğrencidir. elinde poşetle...
sizin yapacağınız yardımı sikeyim çok af edersiniz. ergenlik çağına yeni girmiş çocuğu arkadaşlarının içerisinde utangaç duruma düşürmek midir yardım severlik ? kendi çocuklarına giydirmeye tenezzül etmedikleri şeyleri başkalarının çocuklarına layık görmek midir yardım severlik ?
utanmasanız belediyenin amblemini yapıştıracaksınız montların üzerine ! ha siktir diyorum ha siktir.
insana en koyan türlerinden birisi de lisede sınıfta yapılan aramada müdür yardımcısının eskimiş ayakkabılarınıza bakıp herkesin önünde yüksek sesle ''dersten çıkınca beni bul'' diyerek yaptığı türüdür.
gerçekten adalet var mı? gerçekten herkes eşit mi? diye kendi kendime düşünmeme yol açan durum. birileri bir yerlerde lüks içinde yaşarken birileri yardıma muhtaç... kendi adıma bu duruma hiç düşmedim, hoş düşsem de ayıp değil ama o hissi tam bilemediğimi anlatmak için yazdım. bazı arkadaşlarıma yapılırdı bu yardımdan. biraz üzülür, biraz kötü hissederlerdi sanki. okulun öğrencilerine yardım yapması güzeldir; ama yardım ediş tarzları yanlıştır. dediğim gibi bu asla ayıp değil ama o kıyafetleri çocuğa daha başka, daha özel bir zamanda da verebilirler bence. bir de madem yardım yapacaksınız adam gibi bir şeyler alın şu çocuklara. allah maaşımı nasip ettiği zaman elbette çocuklara yardım etmek isterim; ama onlar beni asla tanımayacaklar... düstur bu olmalı bence, çocuğun ihtiyacına göre her şey ayarlanacak, kim olduğunuzu bilmeyecek ve ayarlananlar o kendini kötü hissetmesin diye ona özel bir zamanda verilecek. ah çok bildiğini düşünen büyüklerimize bunları bir anlatabilsek, bir anlatabilsek...
şimdi nedir, ne değildir bilemiyorum ama bizim dönemimizde çok olurdu öyle şeyler, ama kimse de bizim ihtiyacımız var diyemezdi. hep yara olmuştur benim içimde, o arkadaşların ceza evinden çıkanların suçlu bakışlarıyla kafalarını öne eymeleri. aklıma geldikçe hala kötü olurum, dolarım...
çok şekilsiz yapılan yardıma maruz kalan öğrencidir. eğer bir yardım yani iyi bir şey yapılıyorsa, karşıdaki kişinin gururu kırılmamalı, mümkün olduğu kadar gizli yapılmalıdır. yakından tanık olduğum için biliyorum. bir gün müdür ve yardımcısı daldı içeri. yanlarında da üst sınıflardan iki öğrenci vardı. ellerindeki poşetlerden giysi yardımı yapılacağını, ve birazdan ismimizi içinde duymamak için neler feda etmeyeceğimiz listeyi okuyacaklarını anlamıştık. gergin bekleyiş başlamıştı. isimler okunuyordu. ali, veli, ayşe... ismim okunmamıştı. ama sıra arkadaşımınki okunmuştu. kalktı ve olay mahaline yöneldi. müdür aldı arkadaşımı ve cansız manken giydiriyormuşçasına giydirdi montu. birkaç beden büyük montu üzerinde olduğu halde sıraya gelen arkadaşım dokunsan ağlayacak haldeydi. belki yeni bir montu ve ayakkabısı olmuştu. ama üzülmüştü. önemsiz bir ayrıntı mıydı bu? galiba onlara göre evet. o an yapmak istediğim bir şey vardı. keşke çok param olsa, gidip müdüre ve öğretmenlere birkaç beden büyük montlar alsam ve döndüre döndüre, çekiştirerek giydirsem sabah iştimasında, bütün öğrencilerin önünde. o'nun öcünü alsam keşke!
gizli yapılması gerekendir. sınıfa girip herkesin önünde verirler o öğrenciye gelen yardımı. hiç düşünmezler o çocuğun ne hissedeceğini herkesin önünde. çocuğun evine götürüp verin işte sanki çok zor bir şey. bunu öğretmenlerin düşünmesi lazım.