doğdu. 18 Nisan 1988'de istanbul'da yaşamını yitirdi.
1936'da Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Maliye Bakanlığı'nca gönderildiği Paris'te siyasal bilgiler fakültesinde 3 yıl öğrenim gördü. 2'nci Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle 1940'ta eğitimini tamamlayamadan yurda döndü. Maliye Bakanlığı'nda, ardından Matbuat Umum Müdürlüğü'nde çalıştı. Ankara ve istanbul'da serbest avukatlık yaptı. 1955'te istanbul'a yerleşti. 1973'te Devlet Demir Yolları'ndan emekli oldu.
ilk şiiri 1936'da Varlık dergisinde yayımlandı. Orhan Veli Kanık ve Melih Cevdet Anday ile Varlık dergisinde başlattıkları atılım "Garip" adı verilen şiir akımının doğmasına neden oldu.
ilk şiirlerinde, diğer arkadaşları gibi, kentte yaşayan insanların günlük yaşamlarını işledi. Etkileyici gücünü şaşırtıcı buluşlardan, alay ve yergiden alan, dili yalın, 4-5 dizelik şiirler yazdı.
1944'ten sonra Aile, Yaprak, Yeditepe, Yeni Dergi gibi dergilerde yayınlanan şiirleriyle etkili oldu.
"Yaşayıp Ölmek ve Avarelik Üstüne Şiirler" kitabında bir yandan Garip çizgisini sürdürürken bir yandan geleneksel biçimler denedi. Yarım ve tam uyaklar kullandığı bu dönem şiirlerinde halk şiiri geleneğini geliştirmeye çalıştı.
Şiirinin üçüncü evresinde toplumsal sorunları konu alan şiirlere ağırlık verdi. Halk deyişlerinden yararlanarak alaya, yergiye dayalı şiirler yazdı. "Aşağı Yukarı" ve "Karga ile Tilki" kitaplarında özgün bir söyleyişe ulaştı.
Yer yer düzyazıya hatta senaryoya yaklaşan uzun şiirlerinde yöresel ağızlardan argoya kadar konuşma dilinin değişik ve zengin olanaklarını kullandı.
1960'lara doğru giderek soyutlaşan bir şiire yöneldi. Yoğun düşünce ve duyarlılıkla geleneksel ölçülere benzer biçimlerde işlenmiş ürünler verdi.
Çağdaş sanatın gelişmelerini ve sorunlarını ele alan yazılar, şiir çevirileri, oyunlar ve oyun çevirileri yayımladı.
Çok güzel bir şairdir. Orhan Veli öldükten sonra ikinci yeni tarzını benimseyip onların ekine dahil olmuştur. işin garibi cemal Süreya'da ölümüne yakın garip şiiri tarzında şiirler yazmıştır.
Türk şiirinin mihenk taşlarından garip akımının önemli temsilcisi, Orhan veli nin en yakın arkadaşlarından. Cebinde şiirle ölmedi ama geride mükemmel şiirler bıraktı. Çok sigara içerdi, sadece geceleri yazardı. Karısıyla kavgası gecelerini beyaz kağıda ayırdığı içindi.Mekanı cennet olsun... Karısına ithafen yazdığı onlarca şiirden ikisiyle noktayı koymak isterim.
Karıma...
sofalar seninle serin
odalar seninle ferah
günüm sevinçle uzun
yatağında kalktığım sabah
elmanın yarısı sen yarısı ben
günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
yalnızlık gittiğin yoldan gelir...
Aşık merdiveni...
Dişli rüzgarlara karşı büyüttüm
Düşman gecenin içinde seni
Bir damlacık aydınlığım
Kalemime kağıdıma şavkı vuran
Avucumda koruduğum bugüne
bir uykuda buldum onu.
otların yeşilinde duruyordu.
çocuk yüzü gibi az ve acıklı
küçük alabildiğine,
eskimiş bir yerime bakıyordu,
bir kırlangıç, cıvıltılı,
sürtünerek üstünden geçiyordu.
sevdim ne türlü, ağladım! sonra ötekiler gibi kayboldu.
Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,
Boğazımda düğümleniyorsa lokma,
Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa
Alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,
Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
Denize bile iştahsız bakıyorsam,
Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
Bu darağacı suratlı toplum!
Gökteki uçurumdan başım dönse de,
Sokulurdum az daha, az daha.
Gömük yarı belimize kadar, büyük
Yarı belimizden öte, cıvık
Batakta. Bir sarmaşık gibiydi batak,
Bir tuz ki aşımıza karışmış,
Oyar köstebekleriyle etimizi.
Kelepçelidir kirpiklerimiz,
Acır bir ışığa dönse yüzümüzü.
Aydınlığa versek elimizi,
Uzuyor koyu bir katranla yapışkan
Parmakların ucunda ip gibi.
Ak bir güvercin alsak avucumuza,
inim inim karayel yerine,
Güvercinin tüylerinde batak. Batak
En uzak ışıltılı yıldızda.
Çektik kentin yorganını üstümüze,
Düşler kurduk, düşlerimiz batak.
Ve batak kişiler sardı yöremizi:
Suratları insana boyalı
Bütün o alıp satanlar, üleşenler;
içimizde açan karanfili
Kara tırnaklı yaldızla kirleterek,
Sıkınca bir irin çıksın diye
Yalnızlığa gömenler, ün tacirleri,
Bağnazlar, despotlar ve ödlekler;
Havasız odalarda duman kişiler;
Yoksulun cebinden aşırırmış
Beşikleri yutturanlar altın diye.
Durgun batak, leş kokulu batak!
Atımı getirin benim, kır atımı!
Bataktan dörtnala çıkmak gerek!
Ben eski zaman âşığıyım
Sevda çeker düşünürüm ağlarım
Bazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız
Bazen çocuk gibiyim bazen bakakalırım.
Herkes âşık olur sevdalanır
Bir yolu var gönül çekmenin de
Benimki sevda değil ateşten gömlek
Bir kor düşmüş ışıl ışıl yanar içimde
Ama ben eski zaman âşığıyım
Sevmek kadar katlanmak da gelir elimden
Gece hayalimde gündüz fikrimde
Ela gözlü o yâr çıkmaz gönülden.
Öyle sevdalar vardır, biter biter başlar;
Buruk tatlar vardır, ağızda sürüp giden;
Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor.
Yanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor
Ufkunuzda camları göksel konağının
Ve bir yaz akşamı buhurdan gibi tüten
Hanımellerinin morumsu buğusunda,
Bekliyor bahçemize dönük balkonunda,
Sarmaşık gülleri kokladıkça kırmızı,
Hüzünler, japonfenerleri arasında.
Öyle günler var, öyle anlar, hiç bitmeyen!
Nasıl bir ışık emmişler ki sevginizden,
Ansızın başka bir yüzle güzel, kopmuşlar
Büyük Irmak'tan, ayrı düşmüşler desteden,
Yağmışlar ilkyaz yağmurlarınca ve özlem
Açmış yaban çiçeklerini tarlanızda.
Ölümsüz günler onlar, bir hiçle beslenen;
Zaman dişi güvercinler, uçma bilmeyen;
Uzay ötesi ovalar, ayak değmemiş;
Başka bir mevsim, başka bir dal, başka yemiş.
Erir kim bassa o toprağa ve kim tatsa
O yemişten. Balla dolar testi, açılır
Açılmayan kilit, çiçeğe durur badem,
Dolanır bilgelikle mutluluk yüreğe.
Ak bir bulut bekler üstünüzde havada,
Kuşlar iner, devinme birden bitiverir,
Çıt çıkmaz evrenden. işte ortadasınız,
Havuz, ağaç, deniz, ne varsa size göre.
işte aydınlıklarda, çekilmiştir bir resim
Gibi kalır aklınızda, gölgesiz, duru,
Küçük bir bahçede susar gibi yaparak
Karşılıklı gizemlere daldığınız gün.