EKMEK VE YILDIZLAR
Ekmek dizimde
Yıldızlar uzakta tâ uzakta
Ekmek yiyorum yıldızlara bakarak
Öyle dalmışım ki sormayın
Bazen şaşırıp ekmek yerine
Yıldız yiyorum
o-m-o baş harfleriyle bizlere ezberlettikleri garip akımını benimseyen şairimiz.
keşke seni bize zorla öğretmeseler,ezberletmeselerdi. belki o zaman sana ve edebiyatçı arkadaşlarına sövmez, merak ettiğim için okur,haz aldığım için ezberlerdim.
hece ölçüsüyle başladığı şiir kariyerini garip akımı ve ikinci yeni ile devam ettirmiştir. her üç dönemde yazdığı şiirler de başarılıdır. az kelimeyle çok şey anlatabilen şairler sıralamasında yukarılardadır. kelimelerin kadir kıymetini bilen insanlar arasındandır.
bir kadının penceresinden isimli romanı 1970'ler türkiye'sini anlayabilmek için mutlaka okunmalıdır.
orhan veli öldükten sonra utanmayıp 38 yıl daha yaşayan adam. hani kardeştiniz ? zaten şiir çizgimden kaysam diye yer arıyodu orhan öldükten sonra götü başı dağıttı bu da , özellikle ''perçemli sokak'' tan sonra bildiğin sokak şairi oldu , karşı çıkmalar direnmeler dava falan sikinde değil tabi. ama fena şiirleri de yok değildir.
eserleri
şiir: aşk merdiveni, çobanıl şiirler, denize doğru konuşma, elleri var özgürlüğün, güzelleme, karga ile tilki, yaşayıp ölmek
roman: bir kadının penceresinden, danaburnu, bay lear
oyun: bir takım insanlar, kadınlar arasında, yağmur sıkıntısı
"bir uykuda buldum onu. otların
yeşilinde duruyordu.
çocuk yüzü gibi az ve acıklı
küçük alabildiğine,
eskimiş bir yerime bakıyordu,
bir kırlangıç, cıvıltılı,
sürtünerek üstünden geçiyordu.
sevdim ne türlü, ağladım!
sonra ötekiler gibi kayboldu."
"Bir uykuda buldum onu. Otların
Yeşilinde duruyordu.
Çocuk yüzü gibi az ve acıklı,
Küçük alabildiğine,
Eskimiş bir yerime bakıyordu.
Bir kırlangıç, cıvıltılı,
Sürtünerek üstünden geçiyordu.
Sevdim ne türlü, ağladım!
Sonra ötekiler gibi kayboldu."
"ölü bir kente sürülmüş, tutuk
sinsi bir sokakta tek başına
sorumsuz bir denizde gülümser
bencil renklerden uzak, benekli
külü eşildi mi ışıl ışıl
her türlü sevgide yaprak veren
dağıtmadan, bölüşmeden yana
özgürlükten, yoksullardan yana
başka biri durmadan ve kendi"
"kapışıyorlardı yaz gök
güneş ne varsa içimize
sıcakla gireni durgun
mavi giyerek saçları rüzgarda
koşarak çığlıklarla deniz aşırı
avuçluyorlardı ot
ağaç ne varsa altlarına alarak
üstte duranı ve büyüyeni kendi kendine"
Buluruz, kaybederiz, yeniden yaşarız.
Uyuruz çok kollu, çıplak tanrılar gibi.
Yanaşır borda bordaya gemilerimiz,
Sıçrarız. Biz miyiz, yoksa başka biri mi!
Böyledir o, soy kısrak, silkinir ve koşar
Güneşe, bilenmiş bıçaklarıyla diri.
"bir sen yürürsün sokakta, yürürken
oturursun koltuğa, oturunca
su, bir senin bardağında en çok su
bir senin kolların bileziklidir
bir senin ağzın dudaklı ve sıcak
bir sen memelisin, ince bellisin
başkaları gitmiş olur, gidince
bir sen yakınsın, uzakta kalınca"
akşamın hüznüne ortak olan şair ama insan... Zaman bazen geçmiyor işte;
Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,
Boğazımda düğümleniyorsa lokma,
Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa
Alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,
Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
Denize bile iştahsız bakıyorsam,
Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
Bu darağacı suratlı toplum!...
Eciş bücüş maydanoz bahçeleri
Düğümlü balıkları bekleyişin
Uzun etme iki gözüm biraz da bize uğra
Bu lambanın karpuzu benim işte
Benim işte bu testi
Benim işte bu soysuz sevdaların musluğu.