çok yazık olmuştur. yalanda söylememiştir halbuki. maliye bakanının "babalar gibi satarım" lafları, başbakan'ın ananıda al git söyleriyle "analarını bile satarlar" çok hafif kalmıştır.
malesef hükümet tarafından lince uğramış korkak hürriyet gazeteside emekçisine sahip çıkmayarak şerefsizlik örneği göstermiştir.
ulan yalan mı demiş? analarını satarlar kelimesini nereden anladın. şerefini satarlar ile eş değerdi o. yalan mı oy için şeref satmalar?
hürriyet gazetesi'nin de boykot edilmesini gerektiren bir harekettir.
kaldıki ruhat mengi ne alaka? hükümeti eleştirdiği için mi? o daha ağır kelimeler kullanmadı. niyetinizi belli etmeyin bare.
oktay ekşi'yi sözcü gazetesi'nde sağlam yazılarıyla görmek isteriz.
hep aynı şeyleri papağan gibi tekrarlayan, okuyucusuna pek tat vermeyen bir yazardı, lakin kendisine yapılan bu saldırıyı anlayamadım. zira ifade özgürlüğü diye bir şey var, ve bu işin nesnesi siyasiler olduğunda hakaret fiilinin esnek yorumlanması gerektiğini biliyorum. bu durumda bu istifayı da, hürriyet'in bir elemanını daha kuyruğuna teneke bağlayarak postalamasını da yanlış buluyorum.
atalarımız ne demiş? eline, beline, diline hakim olacaksın. bu zat eline ve diline hakim olamayarak zavallı durumuna düştü. istifa etmesi tek olumlu davranışı. zaten başka şansı yoktu, yazıları da ciddiyetten pek uzak ideolojik yazılardı. isabet oldu.
siz kovmadınız ben istifa ettim minvalinde mecburi bir veda ediştir. iktidar korkusundan gözünü açamayan, ruhlarını, fikirlerini, ilkelerini satan bir medyada bu tür vakaların yaşanması pek de garipsenecek bir durum olmasa gerek. oktay ekşi'e selam yola devam. hürriyete de burdan bir kınama yolluyorum.
pek okunan ve okunurluğu olan bir yazar değildi bildiğim kadarıyla genellikle 40 yaş üstü okuyucu kitlesine aynı şeyleri söyler dururdu.
gazeteciliği, yazarlığı tartışılabilir orası ayrı mesele ama yazdıkları nedeniyle istfia edip onurlu bir duruş sergilemesi ile gerçekten düzgün bir insan olduğunu göstermiştir.
paragöz-binbirisim fehmi ve şamil tayyar zevatı şimdilerde zil takıp oynayabilir bir kale daha düştü diye ama gün gelecek gazetecilik tarihi, vb kitaplar onları değil bu tarz onurlu duruş sergileyenleri yazacak!
onur ve gurur'u kız-erkek ismi olarak bilen zevatın yüzeysel yorumlarıyla ne güzel gülüyoruz şimdi!
Vay be... Ne Oktay Ekşi imiş ha... Bütün gün sözlüklerde ve sitelerde okuyorum da ne çok düşmanı varmış. Daha doğrusu ne çok iktidar yalakası varmış. Basın özgürlüğü, fikir özgürlüğü ve demokrasi naralarını atmalarının üzerinden daha bir buçuk ay geçti de ne çabuk döndünüz kardeşim. Neymiş efendim özür dilemesi yetmezmiş de istifa da etmeliymiş. Zamanında sayın başbakanımızın "Ben değiştim" demesi yetmişti ama. Kaldı ki ne diyor adam: "Analarını da satarlar" Burada ana adı altında "vatan" kastediliyor. Zira Oktay Ekşi'nin kimseyi bu tür bir şeyle itham edeceğini sanmam. Hem değil miydi ki bu iktidarın maliye bakanı boğaz köprüsü ve otoyollar için "kız" benzetmesi yapıp "koca" arayan. O değil miydi "Herşeyi satamazsınız" dendiğinde "Babalar gibi satarım" diyen. Başbakanımız değil miydi "Ananı da al git" diyen ? Hoca osurursa cemaat sıçar demişler... Bu iktidar çok mu dediklerini tartarak konuşuyor ki şimdi bu olay üzerine alınganlık yapıyor...
Yok, yok... Olay başka... Olay referandum öncesine dayanıyor. Hatırlayınız: "Ya taraf olursunuz ya da bertaraf olursunuz"... işte bertaraf olmaya başladı iktidar karşıtı düşüncedekiler. Hanefi Avcı bir kitap yazdı ve arkasından odasında dinleme kayıtları bulundu. Biz gerizekalı mıyız yahu? Koskoca Emniyet genel müdürü odasında dinlediği insanların kasetlerini tutacak... Hem de iktidarın tekerine herkesin gözü önünde bir çomak soktuktan sonra. Bak Allah'ın işine...Hem de kayıtlara bakıyoruz da yıllarca evvele ait... Demem o ki, yakında Oktay Ekşi'nin de bu tür bir suçlama ile içeri alındığını görürseniz şaşırmayın ve devam edin...Artık Türkiye öyle bir ülke ki, internet üzerinden iktidarı ya da başbakanı eleştirirseniz görevden alınıyorsunuz. Facebook'ta başbakanı eleştiren ve referandumda "hayır" demeye davet eden öğretmen geçen haftanın konusuydu. Ondan önceki haftaların konusu ise Bekir Coşkun... Bu hafta sırada Oktay Ekşi var. Bu gündemi bir süre meşgul eder ve iktidardan nemalanan hiçbir basın ve medya kuruluşu bu olayın üzerine gitmeye tenezzül etmez. Nasıl bir demokrasi içinde olduğumuzu siz düşünün artık...
"Analarını da satarlar" lafının yarattığı gündem ile biz uğraşırken Oktay Ekşi'nin bu cümleyi kurmasına neden olan, adeta istan etmesine neden olay Rize ikizdere'nin üzerine sayısız Hidro elektrik Santrali yapılmaya devam edilecek. Çünkü farkında olmadan yaşayan Türk Milleti'nin refleksleri hiçbir zaman gelişmemiştir. Yıllar sonra Türkiye'nin yağmur ormanları olarak adlandırılan Karadeniz bölgesinin doğası bozulduğunda bile bize öğretildiği üzere Allah'a bağlayacağız olayları... Nedir bu hırs, nedir bu yoketme yarışı... ilgili kurumlar, kuruluşlar ve kurullar bölgenin sit alanı ilan edilmesine karar veriyorlar doğayı kurtarmak için. Tam bölge sit alanı oldu artık hidroelektrik santralı kuramayacaklar diye sevinirken bir kanun tasarısının meclise gönderildiği öğreniliyor. Bu tip kararlarda son sözü söyleme yetkisi bundan böyle Çevre Bakanlığı'nda olacak ! Hiçbir bürokratın bu konuda partisinin aksi yönünde bir görüşte olacağına inanıyor musunuz? Herşey rayına konuluyor... Ama bundan sonra Türkiye'de ne kadar sit alanı kalacak gerçekten merak içindeyim... Oktay Ekşi'nin isyanı bunun üzerineydi işte... Yoksa kimsenin anasına yönelik bir terbiyesizlik yakıştırması söz konusu değildi. Ama aynı zamanda herkesin anasına, uğrunda yaşadığımız ülke için, Anadolu için söylemişti o sözleri... Olmadı. Yine de görün bakın kendi toprakları, kendi coğrafyaları kıyıma uğrarken bir sonraki seçimde o bölgelerde yine bir tepki oyu çıkmaz. Çünkü unutulmuş olacak olaylar... HES'ler yapılmak zorundaymış gibi, Oktay Ekşi ve Bekir Coşkun kovulmak zorundaymış gibi, Hanefi Avcı tutuklanmak zorundaymış gibi düşüneceğiz. Yapımız bu çünkü... Tepkisel bir tavır geliştiremiyoruz. O yüzden üzerimize gelindikçe kendimizde bir kusur arıyoruz.
Tepkilerimizi facebook'lardan "atatürk'ü seven bir milyon kişi" gruplarına katılmakla, beğenmekle gösterdikçe bunların çok alasının başımıza gelmesini sonuna kadar hakediyoruz.
Polat Alemdar'ın TV ekranlarında yenmiş olan hakkımızı, çiğnenmiş olan gururumuzu abartılı bir şekilde kan dökerek kurtardığını seyrettiğimizde tatmin oluyoruz ya, bunların hepsi müstehak bize... Ne yapılsa az...
Farkında olan az bir kitle bağırıyor, çağırıyor ama ne gören var ne duyan...
Yazık oluyor diye çığlık çığlığa susuyoruz sadece...
50 yıllık gazetecilik hayatı boyunca bir tane kitap yazamayan ve yukarıdan atama ile basın konseyi'nin başına geçen adamın istifasıdır. basın konseyi'nden de istifa etmesi gerekir. gazeteden istifa etmesi yetmez ama evettir.
oyuncakları elinden birer birer alındıkça, bu çakma elitler, çakma aydınlar bir bir jübile yapacaklar böyle. ortam bunların ortamı değil artık. puslu havayı sever bu kalemşör provakatörler.
yazdıkları doğru olmasına rağmen ayarı kaçırdığı için ilkeli bir gazeteci olarak istifa etmiştir. zira gazeteler aklına geleni yazma yeri olmamalıdır.
eteresan olmasının nedeni isee hem yalan söyleyip hem çizmeyi aşanların kalemciklerinden kan akıtarak yazmaya devam etmeleri ve birçok platformda "haketti, gitti ibne" diyenlerin, sıradakileri sayanların, bu gazetelerin okuyucuları olmasıdır.