hocam ali canip beğe ** diye başlar masalına sabahattin ali:
ufuklarda yaralı bir göğüs kanıyor,
ovalarda kızıl kumlar dalgalanıyor;
rüzgarlara haykırırken yalçın kayalar;
uğulduyor nihayetsiz engin yaylalar...
bir kış günübir öksüz kız elde bakracı,
merhametsiz rüzgarlara dağılmış saçı
su almağa gidiyordu...sırtı çıplaktı;
karanlıkta artan soğuk sırtını yaktı...
şişirmişti karlar küçük ayaklarını,
esen rüzgar doldurmuştu kulaklarını.
zavallının karnı açtı,gözü yaşlıydı.
düşe kalka gidiyordu çok telaşlıydı.
bir kasırga koptu birden, kızı ağlattı,
güzel, narin vücudunu yerlere attı...
yukardaki saraydan gördü bunu ay,
gözlerine zindan oldu birden bu saray...
-soğuk kızın gül yüzünü kavuruyordu-
"ay",bir anne gibi tatlı sesiyle sordu:
çıldırdın mı kız?
niçin yapayalnız
çıktın dışarı?
görmedin mi sen?
dışarda esen
deli rüzgarı?
öksüz kız bu tatlı sesle önce ürperdi
lakin sonra sakinleşti ve cevap verdi:
Ay, sorma benden,
bilmiyorum ben
bu nasıl şeydir...
yalnız derdim çok,
bir sevincim yok,
anam üveydir...
hıçkırıklar kesti kızın ince sesini,
zaten "ay" da anlamıştı neticesini,
onun için ısrar edip sormadı fazla;
ve titredi kalbi acı bir ihtizazla,
gözlerinden yere billur yaşları indi...
bir çalının içerisine girdi kız şimdi.
lakin birden "ay"ın sesi sarstı kumsalı:
"-kucağında bir inci var,ben ona,çalı!.."
"hazırladım atlas çadır,ipek sedir,"
"hadi çalı,öksüz kızı al bana getir!..."
birdenbire bir silkindi,çalı at oldu,
dikenleri ona ipek bir kanat oldu;
yavaş yavaş yükseldi,gökler alçaldı,
"ay" bu kızı bakracıyla yanına aldı...
işte o günden beridir
"ay"ın çehresi değişir,
kızın değişen haliyle...
ay bu kızın hayaliyle
bazan parlar,bazan söner,
adeta şaşkına döner.
kız bazen girer otağa;
başlar halı dokumağa,
"ay"ın yüzünü o zaman
hasretle sarar bir duman,
bir hilal olur yeisle;
gittikçe artan bir sesle
beyaz çehresi kirlenir...
bazan kızın keyfi coşar:
bakraçla göle koşar
ve ayın çektiği çile
biter...coşkun bir sevinçle
gülen yüzü bedirlenir...
gökte büyük bi "dev" vardır,
her zaman "ay"ı kıskanır:
güzel kız ondadır diye;
kavga eder bir düziye
öksüz kızı kapmak için,
ve kendisi için
kızın aşkına taliptir.
yirmi beş gün ay galiptir,
yüzü parlar süzgün süzgün
lakin heyhat,ayda üç gün
bu "dev" galip gelir "ay"a
ay da başlar ağlamaya
hıçkırıklara boğulur,
yüzü yaşlarla sararır,
sonra kararır,kararır,
tam üç gün görünmez olur...