aslında şöyle bizce rezil bir durum yoktu ortada. ama etraftan gelen şaşkın bakışlar, o şok surat ifadeleri ve yardım nidaları bize rezil olmuşuz gibi hissettirdi.
bizim evde ocak bozuk. gaz kaçıruyor arada. tüp erken bitiyor. hani ölmemizi geçtik tüp erken bitiyor. * ama o kadar eski bir evde oturuyoruz ki her ay bir şey çıkıyor ve ocağa sıra gelmiyor. üç arkadaş kalıyoruz evde. a1 ve a2 olsun onlarda. a1'nim sevgilisi bir meyhanede çalışıyor yarı zamanlı. onun yanına uğramaya gittik gezerken. gezmeye çıkmışız yani. topuklu falan var a1'de o kadar olaydan bağımsızız.
neyse a1'in sevgilisi dedi ki yukarda sıfır ocak var alın gidin ben yarın size kurmaya gelirim.
- iyi tamam ama nasıl taşıyacağız?
+ taşırsınız ya hafif. şurdan bir taksiye atlayın gidin. en fazla 15 lira para verirsiniz ocak derdinden kurtulursunuz.
a2: ya ama praskovyaa daha yeni geldi sonra alsak. tarzında nidalarla mırın kırın edildi ama özet olarak biz o meyhaneden ocağı alarak çıktık.
bakın şimdi bundan gerisi direk başlıkla alakalı. biz 3 salak taksiye para vermeyelim diye o ocağı durağa kadar taşıdık.
e ne var bunda diyeceksiniz ama o kadar uzun bir mesafeydi ki bu bahsettiğim yer. haliyle bize istinasız yoldan geçen herkes bakmakla beraber kadınlı erkekli laf atıldı. insanlara 3 kızın bir şey taşıması tuhaf geldi sanırım. yani iki kişi taşıyıp 3.su geliyordu tabi de neyse.
çoğunlukla pasta zannettiler. bilmiyorum nasıl ama. yardım edelim diyen cengaver türk erkeklerine de burdan teşekkürlerimizi sunuyoruz tabii. en son otobüse binerken şöförün bakışı olaya son noktayı koydu. hayır çok değil bundan 2 sene öncesinde ben babamla birlikte 5. kata ranza takımı taşımış insanım o zaman nerdeydiniz?!!?!
not: ve giderken fark ettik de bizim rezillik içermeyen üniversite anımız pek yok. *
hayat mı? aman ne hayat.. gitgide daha da anlamsızlaşan günler topluluğu.. sabah evden erkenden çıkılır, okula gidilir. 6-7 ders sonrasında uzun bir dersane programı vardır bu öğrencinin. eve yorgun ve bitap geldikten sonra tekrar kitaplara gömülür.. çünkü zorundadır.. sosyalliğe dair hemen hemen hiç bir adım atamaz öğrencilik yıllarında.. iş hayatı başlayınca zaten bu mümkün olmaz... hür doğar, ot gelişir, ot yaşar, ve hiçbir şeyin tadına varamadan ölür..
ülkemizde, hayvanların yaşam standartlarına sahip bir yaşantısı olan insan hayatı.
yeri geldiğinde eşek yerine konulur.(doğal gaz faturasının 600 tl gelmesi)
yeri geldiğinde sürüngen gibi süründürülür.(not olayı)
vs.
yok ama gerçekten de işinin gücünün olmadığı ( sınav haftaları hariç ), en önemlisi sorumluluğun olmadığı, imkanlar dahilinde canının istediğini yapabildiğin yegane zaman dilimidir öğrencilik yılları.
tek başına yaşamaya alıştıktan sonra tatilerde baba evine döşün zorlaştığı bi hayattır. il sene uzakta yaşamaya alışamazsın sonra baba evine alışamazsın. ancak kafana göre yaşayı gerçekleştirebilceğin 4-5 senedir bu zaman dilimi.
bekar hayatı denilen kavramın bir alt kümesidir öğrenci hayatı. burada bekar hayatındaki düzensizliğin yanında bir de parasızlık rol oynar. yetişkin, kendi ayakları üzerinde duran bir bekar, boş buzdolabının getirdiği açlğı dışarıda kebap yiyerek giderebilse de öğrenci daimi yumurta yiyicisidir. ama öğrenci hayatındaki ekmek elden su gölden tabiri hiç birşeye değişilmez, sefillik yüksek olsa dahi.
öğrenciye derler ya hani "işin ne oğlum, ders çalış". gerçekten bir yere kadar doğrudur. öğrencinin işi gücü yoktur, veliye göre işi ders çalışmaktır. bu durumda işi olan öğrencinin gücü yoktur. öğrenci gurbette olduğundan aile denetiminden uzaktadır. hesap vermek zorunda değildir ve verdiği hesaplar doğru değildir zaten. ne zaman aile telefon açsa "ders çalışıyorum,arkadaşa ödev yapmaya gittim" gibi cevaplar verilir. tasvip edilmez belki ama doğanın kanunudur belki de bu. sonuçta kurtların da koyunları yemesi tasvip edilmez ama, doğanın kanunu olduğu için kurtlar işi abartıp yemediği koyunları bile parçalar.
öğrenci hayatının iki versiyonu mevcuttur. yurt ve ev hayatı. yurt hayatı demek aile denetimi olmasa bile birilerinin denetimi altında olmak demektir. hatta yurt hayatı da devlet yurdu ve paralı yurt hayatı olarak ikiye ayrılır ve aralarında dağlar kadar fark vardır. gelir düzeyi özel yurtlara yetmeyen aileler çocuklarını genelde devlet yurtlarına verirler. devlet yurtları bazı üniversitelerde özel yurtları aratmayacak kadar rahat olsa da ülkemizde birçok üniversitede öğrencileri canından bezdirir. odaları kalabalıktır, priz olmaz, elektrik tasarrufu yapılır, sıcak suyu olmaz...bunlar devlet yurdunun fiziksel olumsuzları, ya psikolojik olumsuzluklar? her üniversitede yurtlar belli grupların yönetimi altında olur, yani sağcı-solcu olayı...buna göre kişilere belli yaptırımlar uygulanır,kişi delirecek olur,ayrılır yurttan belki de. devlet yurtlarının en olumlu en büyük yanı oradaki sefalete(her yerde sefalet yoktur), yaptırımlara arkadaşlarla birlikte göğüs germek,böylece arkadaşlıkları kuvvetlendirmektir.
geldik özel yurt hayatına...özel yurt da sonuçta yurttur ama burada sosyal hayat bir miktar gelişmiştir devlet yurduna göre. psikolojik baskı yok denecek kadar az olur. odalar tek veya iki kişilik olur genelde. ama burada bir disiplin vardır, anneler-babalar çocuklarını bir yerlere emanet etmek istemektedir ve yurt yönetimleri bu konuda işlerini çok iyi yapar. mesela gece giriş saati denilen olay öğrencileri yangın merdivenlerinden girmeye zorlar. kız bölümüne erkek girememesi kavramı ise yurtta farklı bloklardan kızların ve erkeklerin birbirine öpücük yollaması gibi olayları doğurur. kimisine göre bu belki oyundur kimisine göre ise taciz.
yurt yurttur. kişi istediği gibi kafasını dinleyemez. devlet yurtlarında bu olay hiç olmadığı gibi özel yurtlarda da kafa dinleme gibi bir eylemi gerçekleştirmek pek mümkün değildir. özel yurtta kalınırsa kafa dinleme amaçlı kapı kilitlenir, müzik açılır ve beş dakika geçmeden kapı yumruklanır, beleşçi arkadaslardan biri gelmiştir. kapı mecbur
açılır, melankoli ortamından eser kalmaz,sigara ve alkol biter. arkasından ağlanır.çünkü öğrencinin parası olmaz her zaman.
geldik ev hayatına. yani o öğrenci evi denilen boş buzdolaplı evlere. garip evlerdir bunlar. eğer kızlar kalıyorsa eşyasız aile evi gibidir ve kızların kaldığı öğrenci evleri birçok durumda öğrenci evi tanımına uymaz. evin öğrenci evi tanımına uygun olması için evde birkaç hayvani erkek, yerlerde kıl kümeleri, toplanmamış yataklar ve pis kül tablaları olmalıdır. burada boş buzdolabını saymıyorum bile çünkü o bir kült konumuna geldi. öğrenci evi tanımına uyan evler ise kendi aralarında üçe ayrılır. annelerin zaman zaman geldiği evler, kız arkadaşların veya sevgililerin gelip gittiği/sürekli kaldığı evler ve dişi varlıkların uğramadığı evler.
annelerin arada bir uğradığı evlerde buzdolabı bir anda dolup bir anda boşalır. ev elemanlarının birinin annesi gelmesi halinde kül tablaları yok olur, evde resmi olmayan sıkı yönetim ilan edilir. ama bu bir bakıma kişilerin ve kurumların yararınadır. hele ki sınav zamanıysa anne ev üyelerini ders çalışmaları için gazlar. anne geleceği vakit ev bir anda düzenlenir. toplanmayan yataklar düzenlenir, yerler süpürülür,kıl kümeleri yok edilir. eve gelen anne buzdolabını ev yemekleriyle doldurur ama evdeki yaratıklar onu bir anda bitirir. annenin gidişiyle evde yas ilan edilir. sigara tüketimi artar, yataklar bozulur.
kız arkadaşların veya sevgililerin uğradığı öğrenci evleri ise eğer kızlar sürekli gelip gidiyorsa genelde düzenlidir. hele ki gelen kızlar elemanlardan birinin sevgilisiyse ortada tam anlamıyla kurulu bir düzen vardır. sevgili yemek yapar,etrafı toparlar, dominant bir sevgiliyse etrafın dağılmasına müsade etmez. ama evde sevgili dolaşmasından memnun olmayanlar da olur, çünkü kızların yanında osuramama küfür edememe hissi evin diğer üyelerini strese sokabilir. ama gerilim olmaz hiç bir zaman.
şimdi bekar hayatının kilit noktasını oluşturan dişi varlıkların girmediği öğrenci evlerindeyiz. bu evlerde tek kişi de kalınsa çok kişi de kalınsa çok fark yoktur ama tek kişi kalındığında sefaletin boyutları artar. kıyafet dağı denilen dağ gün geçtikçe büyür. dolaptan alınan her kıyafet döner sandalyenin üstüne yığılır ve bir daha dolaba girmez. kirlenince kirli torbasına girer. bu kıyafet dağı günde iki kere yer değiştirir. uyanınca sandalyeden alınan bu kıyafet dağı toplanmamış yatağın üstüne konur, yatılacağı zaman ise tekrar sandalyeye alınır. yerdeki çoraplar kirliye nedense atılmaz. giyilmese bile birikir. mutfakta fungiler türemeye başlar. evde zemin de zamanla kirlendiği için üşendikçe ayakkabıyla eve dalınır. ev üyelerinin varsa sevgilileri uzakta olduğundan ev daimi pistir. anneler de uğramıyorsa buzdolabı dolmaz. kişi denetimsizliğin son noktasına gelmiştir. kıyafet dağı nın içindeki pantolondan dökülen bozuk paraları bile yerden toplayıp,masaya koymaz. lazım oldukça paraları yerden alır. evde tek kişi kalıyorsa giyinmez. 24 saat üzerinde olan boxerı onun en önemli giysisidir. bu tip öğrenci hayatının ise eğlenceli yanları disiplin altında olmamak sonucu gelen sınırsız özgürlük ve evde yapılan geyik muhabbetleridir.
öğrenci hayatı denilen kavram aslında kelimelerle anlatılacak kadar basit değildir. bu anlatılanlar işin somut boyutu. soyuta inebilmek ise çok zor. soyuta inilebilinen tek yanı sıkça duyduğunuz "hadi sen öğrencisin,para vermesen de olur" cümlesidir.