- hiç bitmez! heleki bahse konu odun azıcık da variyetli ise ölse de bitmez!
kadın kısmısı evlendi miydi ona bir haller olur. evlenmezden önceki, işveli-nazlı, müşkülpesent, dün öyle - bugün böyle tavırlar yerini, kayıtsız-şartsız bir teslimiyet havasına terk eder. bir de bakmışsın ki, çata-çat söylemleriyle dediğim dedikçi, dik başlı, kalkık burunlu kız gitmiş yerine adeta tasmasını kocasının eline vermiş bir fino köpeği gelmiş. kendini tutamaz ve dersin ki;
- ulan! sırf bizimleyken miydi öyle kof-kof atmalar, asarım-keserim edaları filan. söyle! bizim günahımız neydi?
bakarsın adamın cism-ü cemaline, odun-modun hafif kalır tarife! adeta ormandan kesildiği gibi alınıp-gelinmiş bir tomruk.
- bu mu lan! senin beyaz atlı prensin?
diyecek olursun. halbusem, adam prens değil o prensin atı olabilir anca, o da beyaz değil kara. zira, herif tam bir kara-kıl yumağı. oturup iki çift laf edecek olursun ağzı olabildiğince kibarlaşarak,
- " nasılsınız? "
demeye çalışır ama gözleri,
- " piyangodan mı çıktın lan sen! bi siktir git! de işimize bakalım ".
der. kıllı parmağında cumhuriyet ata'lı bir madalyon yüzük, gözlerinde; suratından kara ray-ban marka armut gözlükler, saçlar desen deriyi delerek çıkmış, fırça telleri misali. bu arada bir de dönüp arkadaşına baksan, adamın ağzına düşecek sanki. böyle, ağzı açık ayran delisi gibi mel-mel bakmalar filan, sanki karşısında konuşan bir maganda değil de aziz peder, bu ise o pederin kilisesine günah çıkarmaya gelmiş toy bir kız.
aslında, o da it gibi bilir ne halt ettiğini ama kuyruk sana karşı yine de dim-dik! nadiren göz göze gelsen gözlerinde;
- " sen bakma öyle göründüğüne, pırlanta gibi bir kalbi vardır. zamanla düzeltir, adam ederim ben onu."
diyen bakışlar. oysa,
- geçmişte, senin için kendini tüketen bir adam vardı. geleceğe yönelik hayallerini süslediğin. sen gittin, odundan bir adam yapmayı tercih ettin. ne için? para için. gözlerden sakındığım o incecik vücudun, o adamın altında gözlerimin önüne geliyor da değer miydi?