ateş demektir.
odeş zaman içerisinde ateş olmuş ,bağırları yakmıştır .
odun kelimesinin de oddan türemesi ilginçtir.ateş gibi hareketli ve kıvrak olan bir şeyden odun gibi bir sap türemiştir işte. kimin kimden türeyebileceğinin belirsizliğidir bu durum.
odun , yakılacak olandır.
--spoiler--
Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden iskender Pala yeni romanı OD ile yeniden okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez ODun ana kahramanı. iskender Palanın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emrenin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor. Yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunusun hamlıktan saflığa geçişi okunuyor. Biliyorum, Biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun, demişti; Yine Biliyorum, Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun. Demişti; Ve Sevgiliye gittiği o geceden sonra adının dilden dile, Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum. Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus; Derviş Yunus;Varsın onu da desinler. Ve Türk yurtlarında, onu en çok Bizim Yunus diye çağırırlar. Biliyorum; Ten fânidir, can ölmez Çün, gitti geri gelmez Ölür ise ten ölür Canlar ölesi değil
"üzülme molla, yüce allah o yakılan bin şiirin gökte kuşlar ve melekler, denize atılan bin tanesinin suda balıklar, kalan bin şiirin de insanlar tarafından okunmasını istemiş."
bugün kendine hümanist diyen çoğunluğunu art niyetlilerin oluşturduğu yığın ile yine ilk hümanistlerden biri olarak bilinen yunus emre'nin birçok görüşünün uyuşmadığını gördüğüm ve bu yüzden yunus emre'ye sempati duymamı sağlamış başarılı bir iskender pala kitabı. ama bir şah ve sultan değil.
hayal kırıklığına uğratan bir eser. iskender pala ya ait.
teknik olarak pek çok hata barındırıyor. aynı kullanımlar aynı paragrafta üst üste tekrarlanmış. farz ı misal "iki dostu birbirine yaklaştıran da bu aşktı işte" cümlesinin iki satır sonrasında "iki arkadaşı birbirine yakınlaştıran bu duygular..." cümlesine rastlayabiliyorsunuz ki.. bir lise öğrencisi bile bu hataya düşmez.
"geri iade etmek" kullanımına rastladım bir de. soğudum.
anlatım çok basit. hikaye akıcı değil. yunus emre nin ilahilerinden birer ikişer mısralar olay akışına entegre edilmeye çalışılırken çok zorlanılmış. hissediliyor.
yunus emre nin hayali belirmez bu kitabı okuyan insanda. daha çok... zaten yunus emre yi hayal eden bir tasavvuf aşığını gülümsetir. kişide bir şey uyandırmaz. uyanmış olanın hafifçe dikkatini çeker.
en son fetih 1453 ü izlerken böyle bir duyguya kapılmıştım: hayal kırıklığı.
iskender pala'nın yunus emre kitabıdır. lakin kitap vasatı aşamamıştır, bu kadar güzel ve bol bir malzemeden sıradan bir yemek yapmak için
kötü bir aşçı olmak gerekiyor.
iskender pala'nın okumaya çalıştığım bir kaç romanından sonra çok hevesle başlamadığım ama beni hemen içine alan kurgusu ile iki günde romanı bitirdim. yunus felsefesini tanımak isteyenler için biçilmiş kaftan olan bu romanın en güzel yanı da hacı bektaşi veli, taptuk emre, mevlana, hasan sabbah ve alamut, anadolu selçukluları, moğollar gibi birçok tarihi öneme sahip kişi ve mekanaları ele almasıdır.