insanı aktifteştireceği, hareketlendireceği yerde daha da çok uyuşuklaştıran kitap.herhalde yazarın* yeteneklerinden biri de buydu.şahsen ibret almak yerine daha da yatağa bağlanmış ve insanlardan kopmuştum zamanında.
halbuki ne de hayretle ve şaşırarak okumuştum kitabı.meğer yine de fazlasıyla etkiliyormuş bu kitap ve bu karakter insanı.demek ki kitabın en önemli özelliklerinden biri de bu.
--spoiler--
Aile mutluluğuyla o kadar yoğrulmuştu ki memuriyet hayatının, aile hayatının bir devamı olacağını, orada, olsa olsa, babasının tembel tembel hesap defterleri tutmasına benzer bir iş göreceğini sanıyordu. Aynı dairedeki memurlar bir ailenin fertleri gibi birbirinin rahatını, mutluluğunu düşünen insanlar olacak, dairenin işleri bütün günlerini almayacaktı. Fena havalarda, sıcaklarda ya da sadece insanın canı çalışmak istemediği günlerde işi asabilecekti. Bunlar meşru, yasal nedenler olacaktı.
Sağlığı yerinde bir memurun bir deprem olmadıkça işe gelmemezlik edemeyeceğini gördüğü zaman Oblomov'un fena halde canı sıkıldı. Aksi gibi Petersburg'da da hiç deprem olduğu yoktu. Sel de bir özür sayılabilirdi ama o da kırk yılda bir olurdu.
--spoiler--
gonçarov'un unutulmaz kitabı ve unutulamaz karakteri. kitabı okudukça önce bir insan bu kadar miskin olabilir mi diye hayret eder insan, sonra yavaş yavaş oblomov'un ruhunun derinliklerine inmeye başladıkça; çocukluğunu, gençliğini, içinde büyüdüğü ortamı gördükçe hele bir de o naif yüreğin aşkını, tertemiz ruhunu, saflığını hissettikçe oblomov'a öyle yakınlaşır ki içinde ondan bir parça büyütür. bazı kitaplar vardır, kahramanları adeta sizin hayatınızda var olmuş gibi canlı, unutulmaz ayrıntılarla yaratılmış, onların başına gelen her mutluluk sizin için sevinç kaynağı her acı deneyim ise sizin için bir derstir. işte oblomov böyle bir kitap, böylesi özel bir kahramandır. gonçarov sosyal bir eleştiride de bulunmaktadır kitapta. hatta oblomovluk kavramını literatüre kazandırmıştır. ancak bizim oblomovumuz her şeyden öte ve özeldir.*
--spoiler--
Ben, içine sokmaya çalıştığın o dünyadan büsbütün koptum. Kopan iki parçayı yeniden birleştiremezsin. Ben boşluğa en duyarlı parçamla bağlanmışım. Koparmaya çalışırsan ölürüm.
--spoiler--
--spoiler--
-Toplum! Senin beni bu adamların içine götürmen onlardan iyice nefret etmem için bir neden herhalde. Hayat; amma da hayat. Ne bulabilir insan orada? Bu hayatın bir ekseni yok; derin hayati hiçbir yanı yok. Bütün bu salon adamları benden daha uyuşuk. Benden daha çok ölü. Hayattaki gayeleri ne? Benim gibi yatakta uzanmıyorlar ama bütün gün sinekler gibi yukarı inip çıkıyorlar. Ne çıkıyor bunlardan? Bir odaya girersin, bakarsın herkes karşılıklı oturmuş, ciddi ciddi oturuyor. Yaptıkları ne? iskambil oynuyorlar. Diyecek yok, güzel bir hayat doğrusu. Yaşamak isteyen bir ruh için ne yaman bir örnek! Ölü değil mi bu adamlar? Oturdukları yerde uyumuyorlar mı? Ben yatakta yatıyorum, kafamı valeler ve aslarla doldurmuyorum diye kabahatli mi oluyorum?
--spoiler--
Kimisi her gün dairede saat beşe kadar oturuyor diye dert yanar, kimisi böyle bir mutluluğa kavuşamadığı için ahlar, of çeker.
--spoiler--
Sadece onların yaşadıkları hayatın tabii olmadığını söylüyorum. Hayır, bu yaşamak değil, tabiatın önümüze koyduğu yasaya, ideale ihanet etmek.
şeklinde diyalogları olan, oğuz atay'ın etkilenip tutunamayanlar'ında sık sık bahsetmesine şaşılmaması gereken, başkahramanıyla aynı ismi taşıyan harika eser.
Ivan Gonçarov'un 1858 yılında yayınlanan romanın ve o romanın baş kahramanının ismi olan oblomov ismi zamanla aşırı tembelliğin en güzel ifadesi olmuştur okunması gereken bir Ivan Gonçarov kitabı.
romanın baş kahramanı oblomov' un yatağında kalması ve kendisi gibi olmayı tercih etmesi aslında bir tembellik değildir. tembel; iş görmeyi, çalışmayı sevmeyen, çaba göstermekten, sıkıntıdan kaçandır. oysa oblomov işe giremeyen ve işsizlikten hoşlanmayan bir karakterdir. onun eylemsizliğinin ve uyuşukluğunun iki nedeni vardır: bir yandan bir derebey olarak elinden herhangi bir işin gelmemesi, ki bu toplumsal bir yazgı olarak da tanımlanabilir. diğer yandan bir birey olarak çevresindeki insanların yaşadığı türden bir yaşama girmeyi red etmesidir.
Tembellik kuramını işleyen ve insanların bilinçaltına yerleşen dogmaların kendi sonlarını ne denli hazinleştirdiğini bizlere apaçık sunan bir rus efsanesidir.
oğuz atay'ın tutunamayanlar'ında sık sık bahsettiği, devrimci hareketlerin eleştirilerinde sık sık atıf yaptığı kitaptan fırlayıp yaşamlarımıza girmiş harikulade şahıs.
okurken, kardeş gözünü seveyim uyan, bir şeyler ye, mektubunu gönder, aşkını ilan et gibi emirler yağdırmak mümkündür.
zaten kahramanla özdeşleşirken sizin de önünüzde dünden kalma yarım bardak çay, bir haftadır giymeyi unuttuğunuz çoraplar, çalışılması gereken notlar vardır. hayallerinin enkazında kalmış, ayak seslerini duyduğu cankurtaranlara ben burdayım dahi diyemeyen bir karakter. çocukluğunda körebeyi kendi yerine uşağı oynadığına, yanağını onun yerine annesinin kaşıdığına eminim. aklında hep birikmiş projeler; saflık, mutluluk günleri varken çirkinliğin olmaması beyefendiliğinin göstergesidir.
sürekli hesap kitap yapacağım deyip bir türlü başlamaması ya da çok geç başlaması dünyanın hızına yetişmemesi anlamına geliryordu sanırım doğal olarak kendi sonunu hazırlamıştır.
kitap bir diger yonuylede olga' nin askinin bir sureligine degistirdigi ama sonrasinda yine ayni kisi olmaya devam eden adami anlatir. bu noktada, erkegi degistirebilecegini zanneden kadinlara buyuk yanilgilari gosterilir. oblomov, tembellikten ote bilincalti bilesenleriyle incelenmesi gereken bir karakterdir. o bilincalti kitapta oblomov' un ruyalarinda konusturulmustur.
rus edebiyatçılarından gonçarovun güzel ve bir o kadar da okurken insanı çileden çıkaran eseridir.çileden çıkarmasının sebebi oblamovun tembelliği, miskinliği ve hiç bir olay için kılını bile kıpırdatmamasıdır.özünde iyi, zeki ve kültürlü bir insandır fakat onun böyle olmasına yol açan asıl sebep hayatta bir anlam bulamaması, kaygıları ve kendini yalnız hissedişidir.zaman zaman biz de kendimizi oblomov gibi hissetmiyor değiliz aslında.
yanlış hatırlamıyorsam kitabın hatrı sayılır bir kısmı(ilk yaklaşık 100 sayfası) ilya ilyiç efendimizin yatağından çıkıp çıkmama ikilemiyle geçmişti. insanı okurken bu kadar da uyuşuk olunmaz ki dedirten kitaptır.
sözlüğün en değerli, bilgi birikimi yüksek yazarlarından birisidir. Siyasetten tek anladığı converse giyen komünist, tarihten tek anladığı ise ama biz şu kadar devlet kurduk, bizden olmayan kesin haindir olan hedelerin anlayamayacağı kadar değerlidir kendisi.