--spoiler--
''insan hayatının normal amacı dört mevsim de, yani hayatın dört çağında da fazla hoplayıp zıplamadan yaşamak ve son güne kadar hayat kadehinin hiçbir damlasını israf etmemektir. Ağır ağır yanan ateş, ne kadar şairane olursa olsun şiddetli bir yangından daha iyidir.''
--spoiler--
ivan gonçarov'un romanı. romanın dili, anlatımı akıcıdır ve romanı okurken baş karakteri kendi içinizde yaşamaya başladığınızı farketmeyebilirsiniz. zira okurken kendinizi oblomov olmuş gibi düşünebilir, oblomov gibi hissedebilirsiniz. karakter daha sonra "oblomovluk" tabirini literatüre sokmuştur. ayrıca sinema uyarlaması da mevcuttur.
tek kitapla ünlü olan yazar kitabı. daha önce yazılan oblomov tutulmuyor. tekrardan yazıyor ezik. rus toplum yapısı, değişen sistem, oblomovluk akımı gibi saçma sapan şeyler işleniyor. vakit kaybıdır.
Tembel başkarakter Oblomov, onun yarı Alman dostu Ştolts ve körpe bir genç kız olan Olga arasında oluşmuş sevda üçgeninde Rus kültürünün, Rus toplumunun ve Rusya’nın politik iklimine atıflar vardır. Nitekim Oblomov Rusların ‘Asyalı/Doğulu’ tarafını ve ‘slavofil’ aydınlarını temsil ederken, Ştolts müstağrip aydınları, yani Batıcı ‘zapandıki’yi, ikili arasında aşk geçişi yapan saf Olga ise Rusya’yı temsil etmektedir.
mükemmel ötesi şahane bir kitaptır. insanı kendine getirir, disiplinli bir hale sokar. eğer o kişi eşek değilse ve az çok kitap okuyorsa derhal tembellikten vazgeçer.
"oblomovluk" terimini literatüre kazandıran bir başyapıt. akıcılığının, okuyucuyu hikayenin içine çeken yapısının ötesinde insanı sarsıp kendine yetiren, okurun üzerindeki ölü toprağını atacak türde olması kitabı klasikler arasına sokuyor.
bitiminde insana garip bir hüzün çöktüren kitap. hüzün ki böyle yıkıcı değil ama çok içten bir şekilde üzüyor insanı. kitabı alırken betimlemelerin çok fazla olduğunu ve sıkıcı olduğunu duymuştum. kesinlikle katılmıyorum. betimlemeler çok fazla ama çok da fazla bir sıkıcılık katmıyor romana. okurken gayet akıcı ilerliyor. almayı düşünen, tereddütte kalanlara bütün kalbimle okumalarını tavsiye ediyorum.
- durmadan öteye beriye koşmalar, küçük ihtiras oyunları, hele de açgözlülükler, rekabetler, dedikodular, birbirine çelme atmalar, birbirini tepeden tırnağa süzmeler. konuşmalarını dinledikçe insan budalalaşıyor. ilk bakışta zeki adamlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: "falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı." başka birisi: "aa! olur şey değil; niçin acaba?" ya da : "falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti, bir başkası üç yüz bin ruble kazandı." illallah bunlardan. bunlar arasında insanlık nerede? insanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? insanlık ufak paralar haline gelmiş.
- hayat; amma da hayat ha. benim gibi yatakta uzanmıyorlar ama bütün gün sinekler gibi aşağı yukarı inip çıkıyorlar. ne çıkıyor bunlardan? ölü değil mi bu adamlar? oturdukları yerde uyumuyorlar mı? ben yatakta yatıyorum diye kabahatli mi oluyorum?
- biliyor musun andrey, benim içimde ne yakıcı, ne de kurtarıcı hiçbir ateş yanmadı. hayatımda hiçbir zaman başkalarınınki gibi gittikçe renklenen, parlak bir güne çevrilen bir sabah olmadı; bir sabah ki yakıcı öğlesi geçtikten sonra yavaş yavaş solsun ve kendiliğinden akşama karışsın. hayır, benim hayatım sönmüş başladı. kendimi bilir bilmez sönmeye başladığımı hissettim. bütün hayat tembel ve rahat bir uyku idi. ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu. daha iyisini de bulamadım, göremedim, kimse de göstermedi. doğru, ben yıpranmış bir elbise gibiyim; nedeni de ne iklim ne de iş yorgunluğu. On iki yıldır içimdeki ateş, yakacak hiçbir şey bulamayınca kapalı kaldı, kendi zindanını yaktı ve söndü. on iki yıl geçti, sevgili andrey; artık bu uykudan uyanmak isteğini bile duymaz oldum.
ayrıca bu kitap, içerisinde zahar gibi bir temizliğe tepki olarak doğmuş ve rahatlık konusunda oblomov'un tamamlayıcısı nitelikte bir karakter de barındırır ki şu sözüne gülmüştüm: "bir gün odama girdi, bir tahtakurusu gördü; sanki tahtakurularını ben icat etmişim gibi kıyameti kopardı."
oblomov'u okuyan birisi rus edebiyatını çok sever. feodal yapıyı temsil eden oblomov'un zıt karakteri ştolts'dur. yeni nesli temsil eder. bu roman rus edebiyatında o kadar yer etmiştir ki rusça'da oblomovluk "(oblomovşçina) diye bir kelime türetilmiş ve rusça sözlüklerde yer almıştır. anlamı tembellik, atalettir.
oblomov'u okumamak olmazsa olmazdır.
derebeylik rusyasının avrupalılaşmasını karakterler üzerinden bize aktaran olağanüstü bir eser ve rusya nın en bilindik en ünlü kitaplarındandır.
" oblomovluk " adında yeni bir akım çıkaran ivan gonçarov mükemmel betimleme ve benzetmelerle eski çarlık ve derebeylik rusyasının özetini filhakika bir şekilde bizlere sunmuştur.okuyanların çoğu uyuşukluk desede , bunun adı uyuşukluk değil " oblomovluk " tur.
oblomovluk uyuşukluğun ötesinde bir olgudur . okuyanlar çok daha net anlar.