dün büyümüş, kocaman olmuş yazar. şüphesiz ki onu büyüten tarihler olmayacak, yaşadıkları büyütecek onu. acılar, kaygılar, sorumluluklar... dilerim daha fazla büyümez. hep bu yaşta kalması dileğiyle. iyi ki varsın yazarı.*
bu entrysi ile duygularımın ve düşüncelerimin tercümanı olmuş yazardır.entry de ismi geçen insanı hiç bir şey okumadan etmeden yargılayan ve küfür eden insanların kesinlikle okuması gereken bir entry.tebrikler oblomov.
muhteşem kitaptan, beni ziyadesiyle etkileyen iki bölüm:
--spoiler-- *
(...)
Bütün bunlara diyecek yoktu. Ştoltz bir hayalperest değildi. Oblomov gibi fakat başka nedenlerle, o da aşırı tutkular aramıyordu. Ama istiyordu ki sevgileri sakin sakin akmaya başlamazdan önce kaynaktan fışkırarak çıksın, onu bir defa olsun kana kana içsinler, sonra ömürlerinin sonuna kadar bu mutluluk kaynağının nereden çıktığını bilerek yaşasınlar. Ştoltz telaştan, sabırsızlıktan ağlamaklı oluyor, adeta kan ter içinde kalarak kendi kendine soruyordu: "Beni seviyor mu, sevmiyor mu?" Bu soru içini kemiriyor, bir alev gibi dağılıp genişliyor, elini kolunu bağlıyordu: Bu artık bir aşk meselesi değil, bir hayat meselesi olmuştu. Ruhunda başka hiçbir şey yer almıyordu. *
(...)
Onsuz geçirdiği her gün, ona açamadığı her düşünce renksiz ve anlamsızdı. "Ah yarabbi," diyordu. "Keşke kızkardeşi olsaydım. Böyle bir insanla her zaman birlikte olabilmek, yalnız düşüncelerine değil, duygularına da karışmak, bozuk bir geçmişe ait itiraflara, fedakarlıklara, vicdan azaplarına gerek kalmaksızın onunla açık ve meşru bir yakınlık içinde yaşamak ne büyük bir mutluluk olurdu. (...)"
--spoiler--
--spoiler--
yazar kitabının sonunda, kitabın bir çok yerinde gösterdiği can alıcı noktayı yakalayamama basiretsizliğini vurgulamıştır. Anlattığı öyküyü bir arkadaşım ekolüne yüklemesi, Bir çok usta yazarın, off nasıl bitirsem gerginliğini, kendisinin de yaşadığını gösterir.
--spoiler--
ülkemizin çağdaş arenadaki uyuşukluğunu anlatabilecek tek kelime oblomovluktur. bir derde deva bulmak için öncelikle sorunun açıklanması gerekir. sorunumuz açıkça ortada... oblomovluk. ivan goncharov'a teşekkürlerimi sunuyorum yüzelli yıl öncesinden halimizi ortaya koyacak bir kavram bulduğu için...
ayrıca burdan ülkenin tüm yayınevleri ve kitapçılarına sesleniyorum... sayın orospu melissa p.'nin yazdığı, "yatmadan önce yüz fırça darbesi" adlı kitabı her yerde bulabiliyorken, ivan goncharov'un yazdığı, derdimize çare olan hepimizin okuması gereken "oblomov" adlı sanat eserini niye hiçbir yerde bulamıyoruz çok merak ediyorum. sakın sizin gibi yayın insanlarının yobazlığından ve bizim gibi bir toplumun yobazlığından olmasın...
siz yayın insanlarına yobaz diyorum çünkü ne çeşit kitapları bu ülkeye sokup okumamız için önümüze sunduğunuz açıkça ortada ve yine bizim gibi bir topluma yobaz diyorum çünkü ne çeşit kitapları okuduğumuz ortada... haliyle saçmalıkları okuyunca yayınevleri de daha çok ilgi gören saçmalıklardan başka birşey basmaz oluyor. yeter artık bu saçmalığı durdurmak lazım. sesimin ne kadar duyulduğu meçhul ama yine de içidekileri söylüyeyim dedim.
3 kez okuduğum arkadaşım gibi hissettiğim karakterdir. oblomov gibi hissederim sık sık böyle zamanlarda gidilmesi gerken bir yere gidilmez aranması gereken biri aranmaz. her şey hızlanır da ben yavaşlarım sanki yetişemeyecekmişim gibi. madem yetişemeyecem neden elimi uzatayım, neden doğrulayım? hayat ben müdahale etmeden de devam ediyor.
sevgi kelebeklerinin hümanizm tarifine bayılıyorum. efendiler, biz hippi değiliz, burjuvazi tarafından insanı pasifistleştiren bir hümanizmi de savunmadık ve savunmayacağız hiçbir zaman. basit bir örnekle açıklayalım, 1 milyondan fazla masum ıraklı'nın ölümüne sebep olan george w. bush'u biliyoruz değil mi? şimdi elinizde bir terazi olduğunu varsayın, adaletin terazisi olsun bu. bir tarafta bir milyon ''masum'' insan, sivil, çocuğu, yaşlısı, genci, diğer tarafta petrol şirketlerinin kar hırsıyla karar alan kendisi de eski bir petrolcü olan bush. bush'un durdurulması gerektiğinde hemfikirse herkes, onu durdurmak için her yolun mübah olduğunu da kabul etmelidir. devrimci şiddet sizin tahrif edemeyeceğiniz kadar açıktır, görmek isteyene.
hayatım boyunca! son bir haftadır okuyup, yarım saat önce bitiridiğim oblomov romanı; sayfaları arasında 'kah yatağımda, kah kalorifer kenarında' gezindiğim ve zaman zaman ağlamama sabep olmuş tek klasiktir.
bu rumuzda birinin gireceği sınavda ne kadar başarılı olacağı ironi unsuru olsa da kolaylıklar dilediğimdir. hey allahım, lan sözlük sen nelere kadirsin be heheheh.
Öss'yi ortadan kaldırıp, bu düzeni değiştirebilecek potansiyele sahip zapatistas.* Sınavda devrim tarihi ile ilgili soru veya sorular çıkarsa banko yapacaktır.*
sonu okuyanı silkeleyen güzel kalın kitap. zaman zaman oblomovluk yaptığımın farkına varıyorum ve kitabın sonu geliyor aklıma. işte o zaman diyorum: kalk!
sözlüğün en değerli, bilgi birikimi yüksek yazarlarından birisidir. Siyasetten tek anladığı converse giyen komünist, tarihten tek anladığı ise ama biz şu kadar devlet kurduk, bizden olmayan kesin haindir olan hedelerin anlayamayacağı kadar değerlidir kendisi.
yanlış hatırlamıyorsam kitabın hatrı sayılır bir kısmı(ilk yaklaşık 100 sayfası) ilya ilyiç efendimizin yatağından çıkıp çıkmama ikilemiyle geçmişti. insanı okurken bu kadar da uyuşuk olunmaz ki dedirten kitaptır.