odur üç gül üç köpük yaza uzanır
kim bilir nereden gelir ne kadar kalır
gelin ağlatma havasını başlatır
kederi zurnanın ucundadır
oradadır gül de gül köpüğü de
kırık bir hüzündür hem güler
hem ağlar
bir geyiktir dağlarda ince uzun
bacakları gezer bahçelerde, iz bırakır
kışın karda, kar gibi yağar...
odur kara taşa yazılı ince yazı
odur gelinlerin duvağı
odur mahzun bakan göz
odur kalbine sokulan hançer
odur kanatlarını tutuşturan ateş
üç gül köpüğüdür o
kırılgandır çıdamdır sevgisi kutludur
açılıverir dağlar sürgünden çıkagelir
eşyaya dokunsa acısı tazelenir
öfkesi kar gibi erir
yola çıkan birini andırır yalnızlığı
hiçliğe bırakılmışlığın rüzgârını estirir
odur çiçek tozu rüzgârla serpilen
gül bahçelerinden sokaklara bulvarlara
odur ipek kar beyazı gecelerde
yataklardan kayan ve yayılan dünyaya
ipeğin sesidir o, gülün köpüğü
-ya siz kimlersiniz?
ilk okuduğum ve yıllardır tek korktuğum stephen king romanıdır. muhteşemdir, korkutur, o zamana kadar zaten hoşlanılmayan palyaçolardan nefret ettirir. yıllar sonra filmi bulunup izlendiğinde ise hala aynı etkiye sahip olması şaşırtıcıdır.
damien rice'ın en mükemmel albümü. gizli şarkısı falan vardır*. tüm şarkıları hazmederek dinlemek yaklaşık 6 ayınızı alır. daha mükemmel albüm yapmak zordur.
midenizdeki kelebeklerin saçılması için görüş açınıza girmesi yeten,tanınmaya başlanan,her günün yeni bir umutla beklenmesini sağlayan,kimi zaman da günlerin çabucak geçmesi için erkenden yatmanızı sağlayan,dualarınızın,yakarışlarınızın içinden,sicim gibi inen gözyaşlarınızın nedeni,hiçbirşey yapmayışı da,birşeyler yapışı da dokunan,eğer gelecekse hiç gitmemesini dilediğiniz ama gidecekse hiç gelmemesine razı olamadığınız,hakkında fazla konuşamadığınız..hiç olmayan,kaçıncı tekil şahıs..
çoğu zaman telafuz edilmek istenmeyen bir ismin yerine kullanılır. ismi anılmak istenmeyenlerin ortak lakabı...
bir de bazıları vardır; insan ismini söylemeye bile korkar. çok kırılgan; sert bir fırtınanın ortasında kalmış bir çiçek gibi. sanki ismi söyleyince dalından kırılıp rüzgarla birlikte uçup gidecek. aynı kalbimi kırıp gittiği gibi. ben ağzıma alıp kirletemem o ismi...
ne zaman bu albümden bir şarkı dinlesem, küçük bir yazlık evinde on yaşlarında bir çocuğun "bir damla gözyaşı" diye şuursuzca bağırışı aklıma gelir. o çocuk şimdi büyüdü, eşşek kadar adam oldu hala "bir damla gözyaşı" diye bağırıyor. demek ki neymiş sanat eserleri ölümsüzmüş falan filan.