o '' o zamanlar '' var ya işte, o benim yaşamak istediğim zaman. özlemin değerli olduğu zamanlar... zaman makinesi icat edilince gitmek istediğim zamanlar.
-bigün nette takılıyom yine.
+ee dede ?
-ozamanlar tabi tv yok telefon yok .
+sıyırma dede naptın sen yaa .
-sıyırıyoduk tabi netten düşen kızlara dönem dönem.
+dede yine karıştırdın off dede of.
-ozamanlar ayhan ışıkla jonny deep in filmi var yazlık sinemada.
+siiyu dede siiyuu
-yes of corse.
1970'lerin başı. siyah-beyaz televizyonda 'uzay yolu'* dizisi oynuyor. 'kaptan kirk' ışınlandığı gezegenden uzay gemisindeki mr.spock ile cep telefonuna benzer bir cihaz yardımı ile görüşmektedir.
bu esnada, konu-komşunun toplanıp mahalle kahvesine çevirdiği evimizin oturma odasından şu sesler yükselmekte;
- olacak iş mi kardeşim! elde bisküvi kadar bir alet uzaydan-gezegene konuşma yapıyorlar.
- amerikalı yapmıştır azizim, farz-ı mahal sen televizyonu siyah-beyaz seyrediyorsun, onlar renkli.
hararetli tartışma sürerken, büfenin üzerindeki 5 kg.'lık çarklı ericsson telefon 'zarıl-zarıl' çalmaya başlar;
- alo!
- ptt' den arıyorum. sivas yazdırmıştınız, konuşun!
- alo!
- alo! dayıcığım sen misin?
- evet! yavrum nasılsınız, annen-baban, kardeşlerin nasıllar?
- hepimiz iyiyiz. doğum gününüz kutlu olsun day... dıııt-dıııt-dıııt...
- ...
- yuh be! yuh olsun! 4 saat sıra bekle! iki çift laf edemeden hat kesilsin...
-siz şimdi şanslısınız tabi. o zamanlar ne tv var ne telefon .
+yani sonuç olarak.
-şanslısınız evladım işte . bizi eziyolardı bizi eziyorlardı.
+peki nerden biliyorsun ilerde torunlarımızın ışınlanma yahut uçan araba kullanmayacağını ? o zaman da biz mi şanssız olacağız ?
-tamam sustum.
+susma hadi anlat büyük insan..
az önce gelen komşu teyzenin gözleri yaşlı halde serzenişidir. beraber oturmuş annem ben o kadın programını izlerken birden gözleri doldu. ağlamaya başladı.
-ivladım biliyor musun o zamanlar tabi tv yok, telefon yok.
+hangi zamanlar teyze?
-o zamanlar.
+tamam da hangi zamanlar?
-zaman zamanlar.