Sana koşuyorum bir vapurun içinden
Ölmemek, delirmemek için...
Yaşamak; bütün adetlerden uzak
Yaşamak...
Hayır değil, değil sıcak;
Dudakların hatırası;
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.
Dünyada büyük fırtınaların koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem.
Eli elimin içinde olmalı,
Gözlerine bakmalıyım,
Sesini işitmeliyim.
Beraber yemek yemeliyiz
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam onsuz edemem.
Bana su, bana ekmek, bana zehir;
Bana tat, bana uyku
Gibi gelen çirkin kızım.
Sensiz edemem!
3. tekil şahıs ve 1. tekil şahısın birlikte yaptıkları bir eylemi anlatma isteğinden doğan, sonucunda 1. çoğul şahsı oluşturan gizli olmayan bir öznedir.
o ve ben şiiri:
Mavi karanlık yükseliyor duvarlara,
Siyahın geldiği belli...
Gözleri değiyor, gitme aydınlık tuzak
Bilmediği bir yol izinde, ansızın titriyorum
Sanki kıyamet kopuyorum onla karanlığa
O yol üstü, ben gidiyorum...
Şimdi titrek bir fırtına esiyor, cılız
Damla damla olmuş gökyüzü
Kahverengi gözleri birden siyaha kaçıyor
Nasıl olur, ansızın gömülüyorum
Sanki çığ düşüyorum onla karanlığa
O buz kesiliyor, ben üşüyorum...
Fırtına kesildi, zaten yok
Şimdi buğu buğu oldu gökyüzü,
Her taraf sis...
Yalnızlıktan mı korkuyor bilinmez
Ansızın gözlerine bürünüyorum
Bir şilep batıyorum şimdi onla karanlığa
O boğuluyor, ben ölüyorum...
necip fazıl kısakürek üstâdı daha iyi anlamak için mutlaka okunması gereken eser. satırları arasında kardeşi selma'yı ve ona dâir pişmanlıklarını öyle bir anlatır ki, kardeş acısı yaşamış olanların yüreğini ayrı bir dağlar!
üstadın, üstadıyla geçirdiği '34-'39 yılları arasında öğrendiği hikmetleri içerir muhteşem kitap.
Nfk ilericilik gericilik meselesini soruyor ve hocası cevaplıyor. **
--spoiler--
dairesel bir pistte yarışan atları düşünelim. 4 tur olmak nisbetiyle, bin metrelik yarışta, diğerinden dokuz yüz metre ileride olan at, yüz metre geride gibi görünmez mi? işte ileri-geri meselesi budur.
--spoiler--
"hakikati görmekten korkmuyor musun; anlamaktan, anlamanın ateşiyle kavrulmaktan
korkmuyor musun?
dediğim zaman şu cevabı vermişti:
— anlamamaktan korkuyorum! anlayamamanın acısını çekiyorum!
« Istırabımı görmeyen körün yüzüne tükürmek istiyorum!»
diyen fransız şairi ne kadar haklıydı.
benim, içinde yaşadığım ruh iklimine göre, mustafa şekip,
kızgın çöllerin devesine nispetle buz dağlarının kutup ayısını yaşatıyor; ve idraksizlik içindeki
üstün idraki, korkunç bir ahmaklık aczi halinde ortaya döküyordu.
ona sordum:
— sen öldükten sonra senden ne kalacak?..
bir köşede pinekleyen, nasırlı ve çarpık ayakları-şeklini almış iskarpinlerini gösterdi:
— bunlar kalacak!..
ne kadar yalnızız, ne kadar yalnızız!.. (paskal)ın dediği gibi:
« yapayalnız ölürüz!»