Tam unuttum dersiniz. Yerine başkasını koyarsınız herşey ama herşey yolunda gider. Sonra bir gün alışverişe gidersiniz, gezersiniz, para harcarsınız yani kısacası rahatlarsınız. Mutlusunuzdur artık. Tüm geçmişinizi silersiniz. Yeni bir hayat, yeni bir düzen kurmuşsunuzdur kendinize. Sonra bir gün o alışveriş merkezinde yanınızda en sevdiğiniz o yeni hayatınızda sonsuza kadar yanınızda olacağına inandığınız kişi vardır, ellerini sımsıkı tutarsınız, yürürken boynuna atlarsınız. Sonra arkanızdan 3-4 kişilik bir gruptan biri sizi seslenir. ''Bakar mısın?'' der. Sesi tanırsın, dönemezsin. Bir daha seslenir. Mecburen dönersin. '' Ne oldu?'' diye sorar yanındaki erkeğin. Kalırsın öyle. Bembeyaz olursun. Karşındaki o deli gibi aşık olduğun halde bazı sebeplerden dolayı ayrıldığın ve onu unutmak için hayatını değiştirdiğin erkektir. Bakarsın sadece. Ağzını bıçak açmaz. ''pardon, birine benzettim, uzaklardan birine'' der ve susar sadece. Tamam der yanındaki, devam edersin, kalbin hep geride kalır oysa ki.
onu unutmaya çalışıp unutamayan ve başkasını da yerine koyamayan insanın, yolda yürürken onun parfümünü yada cafede otururken onun gülüşü gibi güleni, onun kıyafetini görmek ve unutmaya çalışırken hafif bir gülümsemeyle yeniden aklına koymaktan daha kötü olamayacak durum.
günlük hayatında akıcı, net ve vurgulu konuşan, ileride dilini kullanarak para kazanmayı amaçlayan birini dahi milli piyango kazanmış ergene çevirip, çenesini en çocuksu şekillerde düşürebilecek durumdur.
Sevdiğinin sesini duymak hele uzun zaman sonra insanın yüreğini titretir, dünyanın en büyük mutluluğunu yaşatır ve onun sesi kulaklarından hiç gitmesin istersin. Onun sesine anlam yükleyenler için çok şey ifade eder. Benim içinse anlam ifade etmeyi bıraktı.