zeze : "Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı insanın yüreğini paralayan, sırrını kimseye anlatmadan birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, kafada en ufak güç bırakmayan yastıkta kafayı bir yandan öbürüne çevirme cesaretini bile yok eden şeydi." *
"daha çok anlat" dedim.
"hoşuna gidiyor mu?"
"çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."
"bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
"gider gibi yaparız."
Çocuklugumda sunnet olduktan sonra doktorumun bana hediye ettiği ve kapagını actıgımda aynen:
"Yeni pipini (?) güle güle kullanman dileğiyle"
diye not düştüğü efsanevi kitap.
12 yaşımdayken babamın bir kitapçıda görüp bana almak istediği; fakat fiyatı fazla gelince almadığı kitap.
Ben şimdi bu kıtabı tam 17 yıl sonra okuyorum. Çocukluktan geriye neredeyse hiçbir şeyim kalmadı. Aynı zeze'nin portakal ağacından geriye bir şey kalmaması gibi.
Çocukluk bitince ömür bitmiştir. Bu söz kitabın özetidir aslında. Ve çocukluk yaşla, zamanla ölçülebilir bir şey değildir. Ne zaman ki tutkuların ve gerçek sevgin biterse o zaman ömür de bitmiştir. Ha unutmadan: nen var zeze?
''Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?''
''Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. öldürmek, Buck jones'un tabancasını alıp
güm diye patlatmak değil! hayır. onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek...
ve bir gün büsbütün ölecek.''
Şeker portakalı, José Mauro De Vasconcelos, çev. Aydın emeç, can yayınları, sf. 159
"Zeze - onemi yok onu öldüreceğim
Portuga - ne diyorsun sen küçük babanı mı öldüreceksin!
Zeze - evet yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek , buck jones'un tabancasinı alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek...bir gün büsbütün ölecek"
Koca koca adamların, kadınların yapamadiklarını yapan bir zezeyi içinde barındıran bir kitaptır.