merdivenlerin oraya koşuyorum,
beklemek gövde kazanması zamanın,
çok erkek gelmişim,
seni bulamıyorum
birşeyin provası yapılıyor sanki
kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni,
diyen cemal süreyaya ait dizeleri anımsatan durum.
onu ilk gördüğün anda dudaklarına yapışmanın heyecanı içine işlemiştir. zihninde defalarca kez hayalini kurarsın. seni sardığında kokusunu düşünür mutluluktan içinde oluşan kıpırtıyı dinlersin. huzurunu bulacağını bilisin.
o anı beklemek yaşamaktan daha güzeldir. geldiğinde bir kere yaşarsın, beklerken bin defa yaşatır insana.
o anı beklerken hayal gücünün sınırlarını zorlar insan,düşünce bazında mutluluğa erişir hedefe ulaştığı anı hayal ederek. ah bide o ilk hayaline ulaştığın an yok mu.. hayaline ulaştğn anın müthişliği tartışılmaz tabiki. hani derlerya zafere gden yolda çekilen çle kutsaldr dye,işte o yolda harcanan çaba insana ayrı bi zevk verir. hayaline ulaştktan sonrada bunun tadını çkartabiliyorsan ne güzel ama zorluklar çıkıp tadını kaçryosa o zaman pekte gzel olmaz. tabi elde edilen şeylerin değerini kaybetmesi de göz ardı edilemez.
kalbin atıyor deli gibi, her gördüğün an nutkun tutuluyor, yanındayken duruyor zaman, bir de bakıyorsun saatler nasıl akıp gitmiş farkında bile değilsin. dokunamıyorsun istediğin gibi, bir yere girerken sırtına belli belirsiz bir temas en fazla... ki şüphesiz soluk kesen. tüm hayalin kiraz dudaklarına yapışmak gecenin kör karanlığında içini aydınlatsın diye. tek isteğin kulağına fısıldamak onu ne kadar sevdiğini ve karşılığını almak. senin değilken o, senin olsun istiyorsun. bekliyorsun o anın gelmesini tüm adanmışlığınla. içinde her daim bahar rüzgarı, gönlünün yapraklarını okşayan.
sonra senin oluyor gerçekten de. aniden kenetlendiğinizde, başı omzunda ve elleri ellerindeyken anlıyorsun o anın geldiğini. dünyalar senin artık. tüm o süreç, gel gitler, olacak mı olmayacak mı soruları neticeleniyor en nihayetinde.
ve sonra sıradanlaşmaya, tükenmeye, tüketmeye giden o tümsekli, toz toprak içerisindeki yollardan geçiyorsun düşe kalka. sonunda hüsran batağına saplanıyorsun. dönüp arkana baktığında elinde yaşanmış ancak hatırladığında her zaman içini acıtan anılar yumağı kalıyor.
o anı beklemek, beklediğin gerçekleşmezse ukte olarak kalıyor ki güzelliğine asla leke sürülmüyor.
o anın gelmesi hicrana döndüğünde ise yaşadığın eylemin acısını atman belki yıllarına mal oluyor.
yaşanacaksa o an ve sonu bok olacaksa elbette bekleme evresi paha biçilemez. aksi halde ise mutlak doyumsuzluğa gebedir yaşanılan anın değerini bilmemek, beklemek kadar zevk almamak.
aslında gerçekçilikten uzak hayallerin, yaşananlardan güzel olmasının sonucudur, bunda israr etmek hedonistliktir, üşengeçliktir. örneğin para kazandığını, ihtiyaşlarını karşıladığını hayal edersin ama fazladan bayram mesaisi bu hayalde yoktur. evlendiğini, cocukların oldugunu hayal edersin ama pazar sabahı kavgası ya da çocugunun gecenin 3 unde aglaması bu hayalde yoktur. ne yani işimiz eşimiz çocugumuz olmasın, tavana bakıp sadece hayal mi kuralım?
Her zaman için, sonradan farkedilendir. Şimdi böyle diyoruzdur ama, istediklerimiz de hep yaşamaya yöneliktir. Her insan sıkılır beklemekten, sonra ise pişman olur yaşamaktan.
başlık sahibi yazarın tam olarak anlatamadığı anlardır. aslında anlatılacak gibi değil. anlatılmaz yaşanır. bazen gerçekleşecek birşeyin hayalini zevkle kurar o anı zevkle beklersin o an gelir ve bumuydu lan, hayali daha güzeldi dersin. evet bu bazen olur.
umut etmek yaşamaktan daha güzeldir...
çünkü gözünde büyür, hayal eder kutsarsın. ulaşılmazındır bir yerde o hayal ve ulaşılmaz güzel gelir insana. birinden çok hoşlanıp çıktıktan sonra değeri kalmamasına eşdeğerdir.
babamdan dayak yemeden önceki durum! beklemek o kadar güzel ki keşke o an hiç gelmese derken paatt diye bir tokat ve akabinde mına kodumun çocuu bu gün neden okula gitmedin çaaat çuutt...
dünya kupasını beklemek oradaki maçı izlemekten
kız arkadaşınla buluşmayı düşünmek onunla buluşmaktan
birazdan yemek yiyecek olmak yemek yemekten
akşam arkadaşlarla takılacağını bilmek akşam arkadaşlarla takılmaktan