bugün

Her ne kadar can yayınları tarafından vasat bir çeviri ile okumuş olsak bile, tadı damağımda kalan bir kitaptır. Şahsım adına modern bir klasiktir. Belki bundan bir yüz yıl sonra dünya klasikleri denildiğinde bu kitabın da yeri olacaktır.

Çeviride "Mektup" diye bir sözcük var ki kanınız donar! Bir de karakterin batılıların mektubu bilmediğini, mektubun araplara özgü olduğunu söylemesi yok mu? Ulan mektup batıdan alınma bir edebi tür değil mi? Bu eseri çeviren kişi google translate gibi düz mantık mı çevirmiş? Çeviri işi en az romanı yazmak kadar zahmet isteyen bir iştir. Mektup!

Kitaba gelirsek, gerçekçi olsun ya da olmasın içindeki o mistik yolculuk için bile okunmaya değer. Hayat felsefesi tadında diyaloglar, çölü hayran duyulacak ölçüde anlatması, karakterlerin sağlamlığı ve en sonlarda gelişen olaylar dizisi bu kitabı klasik yapan detaylardan.
Şu sıra okuduğun kitap.
Güzel tavsiyemdir.
Paulo Coelho'nun kitabının adıdır. mevlana'nın mesnevi'sindeki bir hikayeden esinlenmiş bir romandır.
insanı düşündüren ve "gerçeklik " merakı uyandıran ve sonrada o merakların ucunu açık bırakan kitap.
Sıkıcı değildir, aksine zihninizde çok heyecanlı ve renkli bir film oluşturur.
Fakat mucize de beklememek gerekir, panteizmi biraz cilalamıştır.
brezilya'lı şarkı sözü yazarı paulo coelbo'nun, yayınlanan ve eleştirmenlerce bir "fenomen" olarak değerlendirilen romanıdır.
ispanyadan kalkıp mısır piramitlerinin eteklerine hazine arayışına giden endülüss bir çobanın masalsı yaşamının felsefi öyküsüdür.
insanın üzerinde büyük etkiler bırakan, hatta bazılarının hayata bakış açısını değiştiren kitap. 'dünyanın konuştuğu ve yeryüzünün bütün yaratıklarının yürekleriyle anladıkları dilin, en temel ve en yüce bölümünü anladı delikanlı. Ve aşktı bunun adı. (bkz: en sevdiğim cümle) (bkz: alıntı)
Kitabın en temel dinamiği olan “bir şeyi gerçekten istersen , bütün evren onu gerçekleştirmen için işbirliği yapar” düsturuyla the secret’a göz kırpmış. Yunus emre şiirleri gibi, bütün din alimleri, bilim adamları gibi, bilimum tasavvuf eserleri gibi, dünyanın lisan-ı haliyle anlattığı gibi –hatta Kendi tabiriyle- bu da “bütün kitaplar gibi, aynı şeyden söz eden bir kitap”. Zaten 'yol öyküleri'nde bulacağın şey seni şaşırtmaz, yol boyu özünü aratır. bence önemli olan; bunun nasıl anlatıldığıdır. Bu sambacı da gayet güzel kağıda dökmüş. Şöyle de kıssadan hisse bir hikayecik vardır içerisinde:

--spoiler--

Bir tüccar mutluluğun gizi’ni öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra , sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.

Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman , girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış. Tüccarlar girip çıkıyor , insanlar bir köşede sohbet ediyor , bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş ; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş. Bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.

Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge , ama mutluluğun gizi’ni açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını , kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.

‘ama sizden bir ricada bulunacağım,’ diye eklemiş bilge , delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş. ‘sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz.’

Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış , gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. iki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.

‘güzel,’ demiş bilge , ‘peki yemek salonumdaki acem halılarını gördünüz mü? Bahçıvanbaşının yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?’

Utanan delikanlı hiçbir şey görmediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabaladığından , başka bir şeye dikkat edememiş.

‘öyleyse git , evrenimin harikalarını tanı,’ demiş ona bilge. ‘oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin.’

içi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış , tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri , çevredeki dağları , çiçeklerin güzelliğini , bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce , gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.

‘Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?’ diye sormuş bilge .

Kaşığa bakan delikanlı , iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.

‘peki,’ demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi , ‘sana verebileceğim tek bir öğüt var: mutluluğun gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir , ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan’

--spoiler--
paolo coelho'nun, ferideddin-i attar'ın "mantık al tayr"ından araklama yaparak yazdığı kitaptır. güzeldir ama esinlenmenin de ötesinde, araktır...
Gerçekten güzel kitap. Kendi dünyanızda yasayan birisiyseniz size kendi dünyanızda ülke kurdurur.
"insan yazgısına ihanet etmek için doğar."
gördüğü bir rüya üzerine evi barkı satıp yollara düen endülüslü bir çobanın başından geçenleri anlatan güzel kitap. kitabın sonunda santiago "geliyorum fatma geliyorum" der. bir müslümanla evlenmiştir. kitabı okuyalı uzun zaman olduğu için müslüman olup olmadığı aklıma gelmedi. aslında fatma ile evlendi mi onu bile hatırlamıyorum. hazineyi bulduğunu öncesinde dayak yediğini hatırlıyorum. neyse hatırlayan bir arkadaş varsa lütfen yardımcı olsun.
bana ortaokulun ilk yıllarını hatırlatan dünya klasiği.

ilk okuduğum klasikler arasında olan, paulo coelho eseridir.
her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, insan her zaman yeni dostlar edinir. papaz okulunda olduğu gibi, insan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. iyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.

başucu kitabı yapılası kitap.

okumak için çok neden var..
ihanet, senin beklemediğin bir darbedir.
Ama sen yüreğini taşıyacak olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır.
Çünkü onun düşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz.
Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek. Böylece, kendisinden beklemediğin bir darbe indirmeyecektir kesinlikle sana.
insanın ruhunun derinliklerine kazınmış olan en büyük hayalidir. toplumun kişinin üzerine yüklediği statü, çizdiği sınırlar nedeniyle kişisel menkıbe çoğu insan için, unutulmaya mahkum bir çocukluk hayali olarak kalır . oysa
simyacı'da ki salem kralı’na göre: kendi kişisel menkıbesinin peşine düşen kişi evrenin diline vakıf olmaya başlar. çünkü onun ruhunu özgürleştirecek bu arayışında evren sonsuz desteğini sunmaktan geri durmaz. ve bu uğurda verilen çaba belki de bu hayatta verilecek savaşların içinde en kıymetli olanıdır.
Sabaha kadar kendimi okumaktan alamadığım, Paulo Coelho'nun tadına doyum olmayan eseri.
''Dünyanın ruhu insanların mutlulukları ile beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla. Arzuyla ve kıskançlıkla. Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin zaman; bütün evren arzunun gerçekleşmesi için iş birliği yapar.''
bır zamanlar yeşilırmak öğrencilerine okutulan kitap.
evrenin dilini anlayip konusmayan biri olarak soyluyorum, harika bir kitap. okuyAn herkes kesinlikle kitapta kendinden birseyler bulacaktir.
Bugün kadıköy ada kitap'tan edindiğim JOHN WARD'ın New york times bestseller ünü tasıyan roman bitirdiğim zaman ayrıntılı olarak editleyeceğim.
''bir şeyi gerçekten istersen,'' demişti yaşlı adam ona, ''onu gerçekleştirmen için bütün evren iş birliği yapar.''
paulo coelho ile tanışmamı sağlayan, bir kaç sene aralıklarla kendini tekrar tekrar okutturan eserdir. her zaman en sevdiğim romanlardan biri olacaktır.
başka bir deyişle, hayalin yanındayken uzaklarda aramanın, hikayesidir. sen hayallerinin ardında koşarsın koşarsın, vardığın yerde bir de bakarsın ki, aslında o senin yanı başındaymış.

simyacı; hayatımın tek romanı, değişmeyecek.
taaaa ortokul 2. sınıfta okuduğum edebi şaheser. paulo coelho eseri. çok güzel.
ilham verici bir kitap. eğer insan hayallerinin peşinden koşmaya karar verirse evren ona yardımcı olur ve işaretler yollar temasını işler. dünyanın en çok okunan 5. kitabıdır.
http://altinisikmurat.blo...imyac-paulo-coelho_7.html