sogutma sisteminde cok miktarda su gerektirdigi icin genelde deniz veya göl kenarina yapilan enerji santrali cesidi. maliyetli olmasina ragmen, yapay göl olusturmak suretiyle de yapilmis örnekleri mevcut. nispeten kücük bir gölün suyu kullanildiginda, buradaki ekosistemi olumsuz yönde etkiler.
hali hazirda abd'de 104 tanesi aktif olmakla beraber bir tane insaa halinde 24 tane de proje asamasinda nükleer santral var. su an fransa enerji ihtiyacinin %70ini nükleer santrallerden karsilamakta. yenilenebilir enerji konusunda en büyük yatirimlari yapan almanya ise ihtiyacinin %25ini nükleer santrallerden karsilar. ermenistan'in da sinirimiza 2km. mesefade bir tane nükleer santrali bulunmakta.
önümüzdeki en az 20 yil boyunca petrol veya dogal gazi olmayan ülkelerin ekonomik bagimsizliklari icin muhtac olduklari enerji cesidi olarak tanimlamak mümkün. cevreye zarari konusunda yenilenebilir enerji ile mukayesesi bile söz konusu degilken, cevreyi termik santrallerden daha fazla kirletmez.
türkiye'de olmamasından dolayı, elektriğin çok pahalı olması ve sıkça kesilmesinin büyük bir nedeni. *
çevremizdeki bütün ülkelerde varken bizim tehlikeli die yapmamız ayrı bir ironidir.
rusya'da ukrayna'da bulgaristan'da iran'da hatta ermenistan'da bile var.*
fakat tehlikeli die bizde yok.
(bkz: bu ne yaman çelişki anne)
enerji ucuzlayacaksa ve en azından dış borçlar giderler azalacaksa gerekirse 5 -10 tane kurulması gereken santral. elektrikli araçların yaygınlaştığı yıllarda bari elektrik pahalanmasının önüne geçilir bu sayede.
yeni çağın enerji üreticisidir. dünyadaki tüm gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler tarafından devreye alınarak derin bir oh çektiren sistemdir. karşı çıkılmasının sebebi tamamen yanlış bilgi, yanlış yorum ve ortada olan neredeyse tek kötü örnek olan çernobil dir. halbuki biraz araştırılsa, çernobil patlamasının resmen zorla oluşturulduğunu görülür. böylesine büyük bir ihmal, hiçbir insanın yapabileceği bir iş değildir. peki, neden yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmıyoruz? çünkü son derece yetersizdir. rüzgar, güneş ve sudan yararlanılarak üretilen enerji sadece lokal bölgelere yeter. örneğin bir evin kendi elektriğini karşılaması ya da bir kasabanın elektriğinin rüzgar enerjisiyle sağlanması gibi. böyle sistemler için çok geniş araziler gereklidir. türkiye, böyle geniş arazileri boş beleş işler için ayırma lüksüne sahip bir ülke değildir. fosil yakıtlar da sonsuza kadar kullanılacak değil. farklı kaynaklarda, farklı tükenme zamanları yazılsa da elbet bir gün biteceğini biliyoruz. ayrıca kömür yaktığınızda açığa çıkan kükürt, havadaki hidrojen ve oksijen ile birleşerek sülfürik asit meydana getirir. bu da asit yağmuru demektir ki, bu olayın yeryüzünde yaratacağı tahribat herkesin malumudur. nükleer santral geçmiş teknolojilerde bazı açıklar içeriyordu, doğrudur. fakat şimdilerde son sistem güvenlik ögeleriyle donatılmış santraller, bırakın depremi, en ciddi terör saldırılarında bile tehlike oluşturmuyor. keşke kağıt kalem alıp herkese anlatabilsem sistemini. böyle güvenli bir sistemi hayatınızda görmemişsinizdir. diyelim ki tehlikeli bir durum arzediyor. ulan kıçınızın dibinde ermenistan da var bir santral. o patlarsa ne olacak? yine kıçınızın dibinde oyun hamuruyla oynar gibi uranyumla oynuyor iran. buna ne diyorsunuz? tehlikeyse tehlikedir. kilometreler kurtarmaz sizi. ha burada, ha dibinizde; ne farkeder. avantajı cabası... japonya, yaklaşık 55 yıl önce atom ve hidrojen bombası gördü üzerinde. yaşanılan yıkım 50 yıl içerisinde düzeltildi. küçücük kore ülkesinde 16 nükleer santral mevcut. fransa tüm enerjisinin %96 sını nükleer santrallerden karşılıyor. hindistan, pakistan, hatta iran gibi az gelişmiş denilen ülkeler de nükleer güce sahip. burada bir not eklemeliyim. hindistan daki santralde thorium elementi kullanılıyor. yani diğerleri gibi uranyum değil. ve ilginçtir ki dünyadaki thorium rezervinin %75'i eskişehir sınırları içerisindedir. inşallah artık uyanırsınız bazılarınız!