Film de derinlik anlam ve seksten ötesini göremeyenlerden misiniz? Üzülmeyin! Filmin asıl mesajlarından biri; aşk yalan! Aşk'ı unutun'dur. Film de tam bu eksen de akar, aşkı çıkarınca hayatta ve ilişkilerde geriye kalanlar. iç güdü ve histeri.
Icinde felsefik mesajlar barındıran,
ilk basta konsantre olunmasi zor bir iki volumluk filmdir. Anlamasi zor gelebilir, filmin ikisini bitirdikten sonra hassiktir modundan cikamayabilirsiniz. Ayrica, hakkaten cinsellikten sogutabilir kizlari..
gayet de erotizm barındıran ve bu yolla çatır çatır pazarlanan filmdir. erotizmin tek ve başat koşulu şehvet değildir, o nedenle kadının yüzündeki yabancılaşmayı görüp "ne erotizmi yea" diyebilenler en fazla hayatı boyunca erotizm görmemiş aseksüel ergenlerdir.
erotizmle pazarlanan, erotizmle sunulan, konu olarak çok da fazlasını veremeyen, pek derinlik aramadan izleyip geçilesi filmdir. (vol 1 itibariyle)
vol 1 jenerik müziğine kahkahalar attığım pornomsu, gişe sansasyonu filmi. von trier yapınca iyi olur kaidesinin gölgesinde güneşten terlemektir kısaca. o eğreti ve zorlama oyunculuğu ile film boyunca charlotte gainsbourg un ve stellan skarsgård ın katlanılmaz dram mimikleri ve monoton dialogların içindan ayıklanası bir inci çıkmamış. amacı abdellatif kechiche ten aykırılık zirvesindeki bayrağı almak ise, yeni bir adèle exarchopoulos bulması gerekirdi. zira klasik eküri ile ancak sıçtığıma bile alkış tutarlar klişesi bu sefer tutmamış. ha hala alkış tutanlar var o ayrı. stacy martin biraz iyi bir iş çıkarmış da olsa bir adele değil .*
erotizm ile uzaktan yakından alakası olmayan, insanların pazarlama kurnazlığı olan afişlere ve fragmanlara bakarak yorum yaptığı filmdir.
şayet joe bir adam ile sevişirken o kadının yüzündeki yabancılığa değil de şehvete odaklanıyorsa o izleyici, ağır abazalıktan dolayı bu filmi değerlendirme yetisini kaybetmiş demektir.
had safhada erotizm barındırmıyor olsa ve şu yasaklama olayları falan ayyuka çıkıp durduk yere filmin reklamını yapmasa yüzüne bakılmayacak kadar sıkıcı ve sıradan filmdir.
ha çöp değildir, salt yavan porno da değildir ama öyle pek bir akıcılığı, feslefesi falan da yoktur.
sanıldığı kadar cinsel içerik barındırmayan film. psikolojik bir film olduğunu düşünerek izlediğinizde gayet normal bir film. sikini kaldırıp izliyorsan başka tabi.
ars von Trier'in Türkiyede sinemalarda gösterimi yasaklanan ve yalnızca istanbul Film Festivalinde izlenebilecek Nymhomaniac filmi dört üniversitede perdeye taşınıyor.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sinema Topluluğu (ODTÜ SiTop) , Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü (bü(s)k), istanbul Teknik Üniversitesi (iTÜ) Taşkışla Sinema Topluluğu, istanbul Üniversitesi (iÜ) Diş Sinemanın düzenlediği gösterimler bugün ve yarın kampüslerde gerçekleşecek olan yasaklı film.
bu film vizyona girmeden yaklaşık iki ay önce internetten bu sanıp indirdiğim aynı adda başka bir film vardı ve orjinaline göre konuyu çok daha
iyi anlatan ve pornografiyi sanatsal çizginin biraz dışında yansıtan kışkırtıcı bir filmdi.
Basroldeki anlatici hanim ablanin ki unlu biri de adini unuttum simdi, memesinden daha buyuk meme uclariyla basrolu paylastigi film. ilki iyi de ikincisi bayiyor yarim saatten sonra.
koparılan vaveylaya göre; bırak pornoyu erotik bile olmayan gayet de bilgilendirici bi' film.
buradan da rtük ekibi ve saz arkadaşlarının; herşeye "aoouuvvv çok ayıp, abooovvv çok günah" yaygarısı koparmalı, anca pepee'yi algılamaya yeterli olan zeka seviyelerini anlamış oluyoruz.
joe ve seligman arasında geçen diyaloglardaki kurgu; yaşananlar > sebep > sonuç ilişkilendirmesi üzerine olduğu için filmi; sessiz/sakin bi' ortamda, mümkünse tek başına izlemek daha iyi olur.
film boyunca cool ve bilgili görünen seligman'ın karizmasını filmin sonunda fena çizdiren yapım. En azından benim açımdan öyle oldu. Her konuda bu kadar kültürlü ve soğukkanlı olup, aseksüel olduğunu söylemesine rağmen sadece merakına yenildiği için joe ile birlikte olmak istemesi, üstelik bunu "herkese izin verdin, bir kere de ben denesem nolur" tarzında iğrenç bir şekilde dile getirmesi benim için tamamıyla şok etkisi yaratmıştı.
Bunun dışında cinsel öğelerin fazlalığı bazıları tarafından filmin porno gibi algılanmasına sebep olsa da, beni rahatsız etmedi. Yine de bazı sahneler olmasa da olurdu diye düşünmeden edemedim. Sonuç olarak güzel ve farklı bir 4 saat geçirmemi sağladı bu film.
Lars efendinin filmini sonunda bitirme şerefine nail oldum. Gönül isterdi sinema salonlarında izleyelim ama olmadı, kısmet. Sonuçta vizyona soktunuz da biz mi gitmedik? Gerçi zaten böyle bir şeyi en başından beri beklemiyordum. Hardcore versiyonu malum ortamlara düşmedi ama softcore versiyonunun hangi kafayla yasaklanıp vizyona girmediğini anlayamadım.
Lars bu sefer felsefe kitabı yazıp üzerine pornografik ögeler ekleyerek film çekmiş. göndermeler ve aforizmaların hemen hepsi seligman üzerinden yapılıyor. aslında vol. I'de bu iş gayet güzel, ilgi çekici ve akıcıydı ama vol. II'de sırıtıp zorlama hale gelmeye başladı. joe da tabii sonunda bundan nasibini aldı. kadına birden ilham gelmeye başladı.
spoilerlara geçmeden önce bir kaç şey daha söyliyeyim;
Vol. Ide, 3. bölümün sonunda Seligmanın minik bir bölümünü okuduğu Allan Poe hikayesinin adı; Usher Evinin Çöküşü.
Uma Thurman o kısa rolünde döktürmüş resmen. Oysa fragmanlarda tam tersi gibi gözüküyordu.
Lars, Charlotte yerine Eva Greeni oynatsaydı efsane olurdu, müthiş olurdu. Joenin küçük kız ve gençlik haline Eva kadar benzeyen bir aktris bulamazsın! Tabii Charlotte fetişizmin bizi bundan mahrum etti. Ne buluyorsun o ruhsuz kadında? Joenin gençliği Valinor, orta yaşlı hali Utumno olmuş resmen. Yazıklar olsun sana. gerçi malum sahnelerde (özellikle vol II'de) charlotte yerine eva'yı görmek sinir kat sayımı %110 oranında yükseltebilirdi o ayrı bir mesele.
filmin başında rammstein'ın malum parçasının gazına gelmeyin. film tam tersi oranda olabildiğince durgun ilerliyor.
charlotte sen lütfen müzikal kariyerine devam et, oyunculuk sana göre değil. lars'ın gazına gelme bu kadar.
vol. II'de; lars'ın önceki filmlerinden antichrist'e göndermede bulunmasının gerekli olup olmadığı konusunda şüphelerim var hâlâ. yine de çocuk antichrist'deki müzik eşliğinde balkona giderken o sırada charlotte'a bayağı bir sövmüş oldum. neyse ki bu sefer ki düşmedi.
vol. I'de; oltalardan, tırnak kesme muhabbetine, sayıların gizeminden, joe'nin babasının ağaçlar hakkındaki o güzel hayal gücüne, (ve filmin genelindeki ağaç alegorisine) kadar bir çok betimlemeyi izlemek gayet zevkliydi.
vol. II'de; joe tefecilik yaparken sübyancı bir vatandaşı zorla erekte etmesi hikayesinde; ne şekilde olursa olsun cinsel fantezilerini bastıran, karşı tarafa zarar vermeyen insanlara madalya takılması gerektiğini söylemesi üzerine oldukça tartışma döner sanırım. tabii bunun sebebi ise, düşünceyi sübyancı üzerinden dile getirmesinden kaynaklı olur. bir çok kişi seligman gibi; sonuçta herif sübyancının tekiymiş diyebilir. gerçi bunun gibi bir çok tartışmaya açık konu var.
genel olarak gönderme ve aforizmaların çoğunun seligman üzerinden gittiğini yazmıştım. dini konular hakkındaki görüşü ve tasvirleri ilgi uyandırıcı ve güzeldi. yine de vol. II'de joe'nin de filozof moduna girip seligman'dan aşağı kalır bir yönü yokmuş gibi davranması pek hoşuma gitmedi, nedendir bilinmez.
filmin sonunda; eğer sen erkek olsaydın bunca yaptıkların daha olağan karşılanırdı düşüncesi her ne kadar klasik olsa da gayet doğru bir yaklaşımdı.
film boyunca adı geçmediği halde marquis de sade'e bol bol selam çakıldı. * Melancholia'da da aynı durum mevcuttu.
seligman abiye yazık oldu ama. öyle final olmaz olsun. gerçi joe o an zaten kafasında fikirlerini tamamen değiştirmişti ama çok ayıp etti lars böyle yaparak. her şey bir yana, seligman zaten aseksüel değil miydi lan? resmen dalga geçtiler izleyenle. gerçi bu kadar erotik hikaye adamın düşüncelerini de değiştirdi ne yapsın gariban?
öncelikle sıkıcı bir film. anlatılmak istenen şey öyle bir şekilde anlatılıyor ki adına festival filmi desen gene tutmaz. seligman part 1 izleyiciyi iyice hikayeden koparıyor. kısaca olmamış trier'cim keşke ilk başta istediğin gibi direk porno çekseydin.
ülkemizde yasak olan film. Sinemada 12-16 lira vereceğime korsan olarak izledim mecburen. Sikindirik yasağınız hem bizi korsancı hem sizi paranızdan etti, neyse.
bir adamın yolda yatan kızı bulup evine götürmesiyle başlıyor hikaye. Bir bardak kahveden sonra kız 7 yaşından beri yaptığı sapkınlıkları teker teker sıralıyor. çok da fazla anlatmayayım sonra özelden küfrediyorsunuz amk.
Stellan Skarsgard,Thurman ve Christian Slaterın emeklerine yazık olmuş. LeBeuf bile iyiydi aslında ama Charlote Gainsbourg ve Stacy Martin çok yetersiz gerçekten.
Trier ise çok daha fazlasını yapabilirdi ama olmamış. Ayrıca avrupa sineması bir şeyler yapsın diye umutlandıkça böyle reaktif hezeyan senaryolarından başka bir şey çıkmamaya başladı. Şu filmin bokunda boncuk aramanın manası yok berbat, kral da çıplak.
Fakat gene de seyredimesi lazım. Skarsgard, Slater ve Thurman çok iyi onların oyunculuğunun hatırına
ancak lars von trier benim için bitmiştir. charlotte gainsbourg denen yetenek katiline de rol verilmesini kınıyorum resmen. stv dizilerinde daha kaliteli oyunculuklar var.