başlığı hatalı bulduğum girdi. nutuku okumamış 25 yaş üzeri Türk insanı diye düzeltilirse daha uygun olur düşüncesindeyim.
lakin 20 yaşına gelip hala ergenlikten zihniyet anlamında kurtulamamış bireylerin bolca bulunduğu bir toplumda nutuk gibi bir eseri sindirebilecek nitelikte insan sayısı çok az oluyor.
Nutuk'u okumamış türk insanının, türkiye Cumhuriyeti'ne olan sadakatini sorgularım. okuyunuz, okutunuz...
bu bir başucu eseridir. yani kitaplığınızda değil, daima koltuğunuz yanındaki sehpada durması gereken bir kitaptır. size mümkün olduğunca yakın olmalıdır.
eğer bu zamana kadar bir kere bile elinize almadıysanız, bu ayıbınızı daha fazla devam ettirmeyiniz. merak etmeyin okuduktan sonra oyunuzu CHP'ye atmak zorunda değilsiniz.
mustafa kemal Atatürk'ün, Suriye cephesinden istanbul'a gelip sonra da Samsun'a gidişi arasında geçen altı ay pek bilinmez... 13 Kasım 1918-16 Mayıs 1919...
Bilinir de bilinmez, uzmanlar bilirler, halka öğretilmemiştir.
Fakat bunun baş sorumlusu da, ulusal kutsal kitabımız kabul edilen Nutuk'u 19 Mayıs 1919 gününden başlatan Atatürk değil midir? evet öyledir...
bir sebeple, geçmişe sünger çekmek, hiç anmamak istemiştir. O altı aya hiç değinmemiştir. Onu Bandırma vapuruyla değil de bir uzay gemisiyle göklerden indirip Samsun'da "bir güneş gibi doğurmak" isteyenlerin de işine gelmiştir bu.
aslında, o altı ayın öyküsünü okumak isteyenler için belli başlı bir temel kaynak çok kısıtlıdır, ya çeşitli tarih ve anı kitaplarından cımbızla toplayacaksınız (ki üniversite öğrencilerini bile zorlayacak bir çabadır bu), ya da Hasan izzettin Dinamo'nun "Kutsal isyan" isimli eserinin birinci cildine bakacaksınız. O da, "sistematiği", endeksi, bibliyografyası falan olmayan bir serüven romanı gibidir. okursunuz, sonra "ben ne okudum lan böyle" dersiniz...
Birtakım bilgi kırıntıları dolaşır ortalıkta, Pera Palas'ta kalmış, ingiliz ajanı Rahip Frew ile görüşmüş, gazete çıkarmış, Şişli'de ev tutmuş, falan filan.
Şimdi bu açık kapatılabilir; Alev Coşkun, "Altı Ay" isimli kitabında o dönemi anlatıyor. Ayrıntılı da anlatıyor.
Bu konulara meraklı olanlar bu kitabı mutlaka okusunlar.
alev coşkun fanatik CHP'lidir ha! ama işini hakkıyla ve tarafsız bir biçimde yapıp temiz bir kitap ortaya çıkartmıştır.
Benim iki ilkem vardır efendim; Birisi "hem nalına hem mıhına" ilkesi, öteki de "eğriye eğri, doğruya doğru" ilkesi...
bu kitap öyle ha deyince bulabileceğiniz bilgilerden daha fazlasını verecektir size. Eserinde yeri geldikçe kendini tutamayıp liberallere küfür etmesine de gülüp geçtim ben. Sonuçta, o bir Kemalist.
Alev Coşkun'un beş yüz sayfa boyunca anlattığı elbette "resmi tarihtir". Yeni hiçbir şey söylemiyor, hiçbir şeyi de ciddi olarak tartışma konusu yapmıyor.
Zarar yok, tarihin resmi cinsini öğrenmek, hiç bilmemekten iyidir.
Siz resmi tarihi önce bir okuyun ki, ben de size resmi olmayan tarihi arada sırada yazabileyim...
Örneğin şu ünlü Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi'ni öğrenin... Ki, oradan, mahkemenin aldığı kararları da tartışalım.
neyse sonra tartışırız; istanbul'da asılan Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey bir milli kahraman mıdır, yoksa insanlık suçlusu mudur? Bekirağa Bölüğü'nde derdest edilenler, Malta adasına sürülenler milliyetçi oldukları için mi tutuklanıp sürülmüşlerdi, başka bir nedenle mi?
bunlar ince konular ama siz önce okuyun öğrenin, ondan sonra yorum yapmaya başlayın. hadi bakayım...
Bu cumhuriyetin, bu devletin, ne zorluklarla, hangi koşullarda kurulduğunu ilk elden üstelik belgeleriyle (laf salatası değil) okumadığı için bugün ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve dahi ekonomik kıskacı tam analiz edemeyen, boş atıp dolu tutamayan bik bik öten ne yazık türktür...
nutuk u okumak önemli olduğu gibi
anlamak daha önemlidir
maalesef biz popülizmden kurtulamıyoruz
bayrak astın mı nutuk okudun mu
umarım atamızın mesajlarını anlayan yaşatan bir nesil oluruz.
Mustafa Kemal Atatürk'ün bir ara silah arkadaşlarından bolca dert yandığı bir kitaptır.Zira Fevzi Çakmak , Rauf Orbay Refet Bele , ismet inönü gibi kahraman ve vatansever komutanların "biz halifenin ekmeğini yedik ona nankörlük edemeyiz " şeklindeki rejim anlayışları M.Kemal'i Cumhuriyet rejimini ilan ederken yalnız adam durumuna düşürmüş ancak başka bir açıdan da onun askeri dehasıyla beraber siyasal dehasını da gözler önüne sermesine vesile olmuştur.Elbette halifeyi savunan komutanların değerini küçümsemek gibi anlayış söz konusu olamaz ancak günümüzde şu soruyu da soramadan edemiyoruz: " Vatansever olmak için Cumhuriyet rejiminin mutlak destekçisi olmak zorunda mıyız ? " Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında başlayan ve yakın tarihimize de damgasını vuran başarısız çok partili demokrasi teşebbüslerine bakarsak Türkiye'nin mevcut ulusal ve uluslararası varoluş konjonktüründe artık kahramanlık savaşlarına değil de kuruluş amacının ideallerini yani cumhuriyet ilkelerini koruyup yaşatacak bir zihniyetin siyasi partilerden sivil toplum kuruluşlarına , sanayicilerden çiftçilere kadar tüm yurtta ortak ve hakim olmasının daha mantıklı olduğu Nutuk'u okuduğumuzda çok daha belirgin hale geliyor.
okumayan türk değilse hepimiz ermeniyiz o zaman. ayrıca o zamanki tarihi olayları ve atatürk ün içinde bulunduğu durumu düşünmeden yorumlayanların kıçından anlayacağı kesindir.