nurullah genç

entry66 galeri0
    26.
  1. BENi ANLAMAYıŞıNA

    Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
    Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
    Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
    Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
    Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın

    Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
    Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
    Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
    Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı akar
    Her vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar
    Bir yanında münzevi hıçkıran Leyla kuşu
    Sen henüz tanımadın sevda denen yokuşu
    Sen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi
    Yıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi
    Sen henüz vurulmadın uçarken göklerinde
    Sen henüz bir oltaya takılmadan derinde
    Karalar bağlamadın; beni anlayamazsın
    O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın

    Seni bir yıldız gibi koyacağım göklere
    Her gece ışığını ruhumdan alacaksın
    Aldanma gururunu okşayan çiçeklere
    En güzel güllerini ruhumla alacaksın

    Kopacak sanıyorsun bu ip ince yerinden
    Bu ipin her çizgisi yaralı bir dev gibi
    inecek sanıyorsun bu bayrak gönderinden
    Bu sevda tükenecek sönen bir alev gibi

    Sen hala anlamadın sevginin en hasını
    Sen hala çözemedin ırmağın dünyasını
    O, coşkun bir denizin sularına yürürken
    Sen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını
    Gittiği her iklime sevdanı götürürken
    Gözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını

    Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk
    Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık
    Görmedin bir arslanın can çekişen resmini
    Yalnızlık kitabında okumadın ismini
    Bir takvim yaprağında yanmadı bakışların
    Dökülen tüylerine tutunmadın kuşların
    Karanlık köşelerde acı acı gülmedin
    Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin
    O Celali uykudan uyanmadın, uyanma
    Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma

    Bir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine
    Bir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm
    Feryadı kayaları parçalayan sesine
    Ömür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm
    Sen henüz bir zindanın küflü duvarlarına
    Çarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini
    Sen henüz diken diken saplamadın göğsüne
    Dudağında kuruyup dağılan sözlerini
    Sen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi
    Acıyı kaynatmadın içinde volkan gibi
    Karalar bağlamadın beni anlayamazsın
    O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın
    1 ...
  2. 27.
  3. Yeni çıkan, ateş Semazenleri adlı kitabında, yangınıyla bizi yeniden aydınlatmış şair/yazar.

    ''Benim değil o eski ateş semazenleri
    Şimdi viraneleri ağlatıyor tenleri
    Dalgın ırmaklarını kuruttum acıların
    Rengi değişti sevda ikliminin, suların
    Geçmişini arayan o divane köprüler
    Akşamın kollarında yıkıldı birer birer
    Yağmuru anlamayan bulutlar benim değil
    Gün batımına mahkûm umutlar benim değil.''
    1 ...
  4. 28.
  5. rüyveyda gibi müthiş bir şiiri benliğinden gün yüzüne çıkarabilmiş saygıdeğer şair.
    0 ...
  6. 29.
  7. "yollar dönüşe gider" isimli bir romanı var. olmayabilir de. ortaokulda okuduğumu hatırlıyorum.
    0 ...
  8. 30.
  9. 31.
  10. yağmur, şehrayin şarkıları(Seni yaşamadan ölmeyeceğim, siyah gözlerine beni de götür, ey mona lisa nın kıskandığı el) Rüveyda, beni yakışına, beni anlamyışına,hıçkırıklar vs gibi çok güzel, kalburüstü şiirleri olan, şiirlerinin içerisine yedirilmiş yoğun hüzün karşısında sizi teslim alan, kaleminin kuvveti karşısında şapka çıkarmanıza neden olan erzurumlu bir şairimizdir.

    şehrayin şarkıları gibi bir aşk şiirini daha önce okumamıştınız.iddialıyım.hemen bulun ve okuyun.
    0 ...
  11. 32.
  12. süper bir şair.. yağmur ile zirve yapmıştır.tavsiyedir.okunasıdır.
    0 ...
  13. 33.
  14. yönetim ve organisasyon derslerine geldiğini söyleyen çok olmuş. * zarif bir insandır.
    0 ...
  15. 34.
  16. güzel şiirleriyle, yeni nesil şairler arasında yerini sağlamlaştırmış şair ve akademisyendir.
    0 ...
  17. 35.
  18. yalnızsın

    bir akşam ışıkların dağlara güldüğünü
    bir akşam bulutların seyre döküldüğünü

    görürsün hasretiyle sabah ezgilerinin
    bir akşam gözlerin ufka dalar pek derin

    kuşlar öter, uçuşur yeşil dallara konar
    umutlar yaprak yaprak alevlenir de yanar

    son mutluluk sesleri dökülür dudaklardan
    insanlar gölge gibi çekilir sokaklardan

    rüzgar okşamaktayken anne gibi tenini
    gecenin kolları sessizce yakalar seni

    anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını
    anlarsın yalnızlığı ve yalnız kaldığını
    1 ...
  19. 36.
  20. "çiçeklerin yurdunda yalnız senin kokun var..." Nurullah Genç
    0 ...
  21. 37.
  22. 1960 doğumlu horosanlı profesör doktor şairimiz.

    bir şiirinden berceste tadında bir örnek:
    antika bir çiçeğin zehriyle vurdun beni
    kemiklerimden bile kan akıyor durmadan
    0 ...
  23. 38.
  24. "Yıkıldı yolunu bekleyen gönlümdeki şehir; Artık gelsende bir gelmesende bir."
    1 ...
  25. 39.
  26. "Siyah gozlerine beni de gotur" diyen kiymetli akademisyen sairimizdir.
    bir demis pir demis, sevdal(li)ar gitmekte o siyah gozlere.
    1 ...
  27. 40.
  28. "Kırmızıyı sevdiğini bilseydim 
    hayallerim kıpkırmızı olurdu" 

    şeklinde başlayıp,


    "...
    anlayabilir misin
    neden çıban gibi büyür bağrımda 
    büyür de kelebek olur bu sızı 
    kırmızıyı sevdiğini söyledin 
    bu yüzden mi günlerdir 
    istanbul'da gül kokusu yayılan 
    tepeler kırmızı, sular kırmızı"

    "...
    bir elimizde umut bir elimizde sevda
    yürüyelim seninle istanbul'da
    musiki kesilsin, tükensin yazı 
    çaresiz kalınca mızrap ve şiir 
    ozan bir kenara bıraksın sazı 
    ressam fırçasına neden mi kızgın 
    tuvalde çizgiler, renkler kırmızı 
    kırmızıyı sevdiğini bilince 
    çekilir mi artık güllerin nazı"
    ...
    "...
    biz gitsek de, istanbul'da yine de 
    yıllar yılı gezinmeli bu sızı 
    benden bir yaralı şiir kalmalı 
    senden bir tebessüm, bir de kırmızı"

    şeklinde devam eden mükemmel şiirin, mükemmel şairidir.

    kalbi dert görmesin.
    0 ...
  29. 41.
  30. başka bir evrenin şairidir. birisine çok derin bir aşk besleyip kavuşamadığı aşikardır. kavuşsaydı canfezam gibi muhteşem bir şiiri hiç okuyamayabilirdik.
    1 ...
  31. 42.
  32. yağmur ve siyah gözlerine beni de götür şiirinin şairi olan güzide insan.
    1 ...
  33. 43.
  34. 44.
  35. Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü.

    Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü.

    Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın.

    insanlık bahçemize sensizlik hazan düştü..

    yagmur siiri'nden..
    0 ...
  36. 45.
  37. Seni şimdiye kadar tanımadığıma ne kadar yandığımı bilemezsin... Adını mıh gibi aklımda tutuyorum, her şiirini okudukça büyüdükçe büyüyor içimdeki sevgin...

    Bir TV programında rastladığım kimmiş bu yaa nasıl bir şair bir şiir için bu kadar çile çeker, kendine dert eder kelimeleri sonrasında hasta düşer hastanelerde yatar... Bu nasıl bir şiir sevgisi bu şair ne yazar deyip araştırıp şiirlerini okudukça hayran olduğum insan... Kitaplarına ulaşabilmeyi nasıl bir şiddetle arzuluyorum anlatamam... Büyük kitapçılarda kitaplarını bulamamaksa ziyadesiyle üzmüştür beni (remzi kitap evi, D&R vb.)

    imkan bulduğum en kısa zamanda üniversiteye gidip kendisiyle tanışmak, dersini dinlemek istediğim nadide insan.
    Hangi şiirinden bahsetmeli bilmiyorum ancak babasının ardından yazdığı şiirindeki sözler... Bir babanın ardından ancak bu kadar güzel şiir yazılabilir heralde...

    Gittin; dünya bir kafes, devâ mahpus, söz ketum
    Gittin; çekildi suyu can nehrinin; kaldı kum
    Doruklarda bahardın, derinde servi boylu
    Muhabbet savaşçısı, yiğit, cihangir soylu
    Göklere yönelirdin gece gündüz, susardın
    Zamana defineler verip mekânı sardın
    Bu gün hüznün hayale kuyu kazdığı gündür
    Bu gün kederden sabrın bile bezdiği gündür

    Yetim kalmış çiçekler sana meftun bakardı
    Yuvanda gülkurusu bakışların kokardı
    Tenhada çoğaltırdın gözlerini kimsesiz
    Gözlerin başkaları için ağlardı sessiz
    Bereket dağıtırdın çocukların kalbine
    Sonbaharına erip döndürüldün Rabbine
    Bu gün ötenin bir dost eli sezdiği gündür
    Bu gün samanyolunda aşkın gezdiği gündür

    Kör bakmayı bilmezdin; özde ruhun yanardı
    Rüzgâr, yağmur ve güneş seni meczup sanardı
    Şimdi yansın kapılar, pencereler kırılsın
    Vadiyi sel götürsün, dağ ikiye yarılsın
    Öncü bir kıyametten geçtiğin ândı ölüm
    Sen rüyadan uyandın; senden uyandı ölüm
    Bu gün kardelenlere kanın sızdığı gündür
    Zamanın ezberini yine bozduğu gündür

    Ân gelir, seni nâçâr kılan dert nîran olur
    Alıcı kuşlar gibi vurulup vîran olur
    Yedi iklimden sorar düşlerini yârenler
    Buhurdanlıkta taşır hâtıranı erenler
    Kırlangıç yuva yapsın şimdi lâlezarına
    Erguvan tohumları ekildi mezarına
    Bu gün kovulmuşların katran süzdüğü gündür
    Bu gün toprağın alevleri üzdüğü gündür

    Bu mezar taşı kime ne söylüyor; bu yıldız
    Bu gök, yaralı bulut, çâresizlik; bu ıssız
    Ülkenin hangi dağı, ovası şimdi benim
    Seninle sessizliğin koynuna girdi tenim
    Âh kırılan ellerim, ah çürüyen kanlı göz
    Bir cefâ girdabında dalgalanıp yandı öz
    Bu gün fırçanın kalbe diken çizdiği gündür
    Matemin bir şairi lif lif çözdüğü gündür

    Her yüzde bir tebessüm oluyor filizlerin
    Haramilerde bile ışıldıyor izlerin
    Nâm yurdunda gölgeydin, merhamet burcunda dev
    Sokak garip; münzevi bir rüyada şimdi ev
    Hicrana varan yolun her köşesinde serap
    Şehir şehir ürperiş, ülke ülke ıstırap
    Bu gün bir kelebeği dağın ezdiği gündür
    Bu gün kalemin “eyvah” diye yazdığı gündür
    1 ...
  38. 46.
  39. zamana sızdırılmış zehirdir ayrılığın... diyen çok büyük şair.
    0 ...
  40. 47.
  41. "Nazan'in nunlari"ndan, "ruya kizinin divanesi, cancagizi, can'i", rahmet sairi. ayrica butun siirlerini topladigi mahrem ve munzevi adli bir kitabi vardir, kendi cektigi fotograflarini da barindiran.
    1 ...
  42. 48.
  43. "Oysa hep ışıl ışıl, hep rengarenk göründün bulutların ardında; anlayamadım. Yeşil sadece zehir dumanlı gözlerinde, özlem sadece tûfan." dizelerinin sahibi, "masum değiliz hiçbirimiz"i dizeleriyle beynime kazıyan, temmuz 2013 şairi, münzevî.
    19 ...
  44. 49.
  45. Bekliyorsun; baktığın her nokta kül ve ateş
    Bekliyorsun; su yüzlü güzelin dermanını
    Bekliyorsun; aykırı doğacak çölde güneş
    Bekliyorsun bir kahrın yaldızlı fermanını ..
    2 ...
  46. 50.
  47. Rüveyda
    fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
    bir güvercin uçurup kıtalar arasından
    çağırdın beni
    geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
    derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
    yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
    yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
    yetim çığlıklarımı duyurmak üzere sana
    koşup geldim;iliştir beni memnu bahtına
    adını söylemek istemiyorum
    her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
    her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
    zindanlara karıştım,ölümlerle tanıştım
    adını söylemek istemiyorum
    Rüveyda dediğim zaman
    anla ki,senin için yürüyor kelimeler
    çığlığımın atardamarlarından

    hangi yıldızdır bilmem,gözlerin
    kayar da üzerime Rüveyda
    önce bir tuhaf deprem yayılır bedenime
    sonra açılır önümde ıstırap vadileri
    silik renkleriyle adımlarıma
    çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
    hayalin bittiği menfeze doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız,mekansız nefese doğru

    uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
    yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
    oysa Rüveyda
    baştanbaşa benkevser akan,gül kokan bir kalbin filiziyim

    kitaolara sürdüğüm kapkara lekelerden
    bir anlatsam nasıl utandığımı
    bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
    ağarır tanyeri nilüferlerin
    alaca bir at koşar içimde
    ezer toynakları ile anılarımı

    sular köpürmemeliydi Rüveyda
    kırılmamalıydı islak dalları hasret selvilerinin
    ben zehire alışkınım şerbete değil
    rüyalar nefret eder avare duruşumdan
    kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
    sen günboyu simsiyah bir ufukla beraber
    ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş
    yargıamak için zeval kayıtlarını inkılab bekliyorum

    hangi umut çiçeğidir bilmem,ellerin
    uzanır da gönlüme Rüveyda
    derinden bir ok saplanır bağrıma
    beynimi çağıran bir sese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız,mekansız nefese doğru

    varlığın cinayettir memleketimde işlenen
    akıtır kanını en asil pehlivanların
    yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
    varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

    artık eskisi gibi bakamıyorsun
    göklerinde bir belkıs otururdu Rüveyda
    binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
    güneş bir ane gibi dururdu baş ucunda
    artık dokunamıyorkakülün bulutlara
    karalara bürünmüş saçlarında dolunay
    ben bu kadar zulme layık mıyım Rüveyda

    hangi ressamı vurur bilmem ,endamın
    sarar da benliğimi
    ben beni tanımam kaldırımlarda
    kafesleri yutan kafese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız,mekansız nefese doğru

    kırmızı bir kurdele bağlayarak alnına
    duydun mu orkideye dua eden birini
    bu ısmarlama yüzler yok mu Rüveyda
    bu yapmacık bebekler
    gözyaşıakıtırken gülenler yok mu
    beni kahrediyor geceler boyu

    hangi çağın gelişidir bilmem gülüşün
    soluk bir dünyanın mezarına gömerek gurbetlerimi
    kapadı karanlığa yesrib kapılarını
    meydan okuyuşun çağın ordularına
    bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
    doruklardan öte hevese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız,mekansız nefese doğru

    yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
    yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
    amansız bir ütopya üfleyen pencereler
    lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
    önümde,haksızlığın hesaba çekildiği
    hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
    arkamda, kare kare ömrümü belırleyen
    hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler

    söyle nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
    yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
    kim giydirir başıma tacını nihayetin
    kim takar bileğime hürriyet künyesini
    karada balık gibi nasıl yaşarım , söyle

    rüveyda ,seziyorum;tahmmülün kalmadı
    ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
    asırlardır köhne barınaklarda
    küflenen, çürüyen çığlıklarımı

    at vuruldu , içim paramparça Rüveyda
    gülgelerin ardına sakladım kusurumu
    sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
    benburda damla damla eriyip akıyorum
    yine de çiğneteme kimseye gururumu
    istenmediğim yeri sessizce terkederim
    hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
    mahzun bir derviş gibi boyun bükrer
    giderim

    NURULLAH GENÇ

    aşk ancak bu kadar naif ve temiz anlatılabilir sanırım...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük